Sakarya'nın Karasu ilçesine bağlı Paralı Köyü sakinleri sularını kirlettiği gerekçesiyle maden şirketine dava açtı, Tarım Orman İş Sendikası'na durumu anlattı. Sendika konuyla ilgili olarak meslek odaları ile bir grup avukatı köye götürerek inceleme yaptı. Heyetin maden sahasında fotoğraf çekmesine izin vermeyen işletmeci Orhun Madencilik ise köylülerin iddialarının doğru olmadığını savunuyor.
Gazete Duvar'dan Çınar Livane Özer'in haberine göre; Orhun Madencilik, Sakarya’nın Karasu ilçesine bağlı Paralı köyünde birkaç aydır hematit madeni çıkarmak için faaliyet yürütüyor. Köy halkı 646 hektar alanda ruhsatları olan maden şirketinin “ÇED gerekli değildir” belgesi almak için çalışma alanını 25 hektar gösterdiğini ancak pek çok yerde maden çıkarma faaliyeti yürütüldüğünü söylüyor. köylüler tarım alanlarının tahrip edildiğini, doğanın katledildiğini ve sularının kirlendiğini belirtek şirketin ruhsatının iptali için yargıya başvurdu. Şirket yetkileri ise iddiaların doğru olamadığını, kanunlara uygun hareket ettiklerini öne sürerek, “Kanun dışı bir çalışma göstersinler bu işletmeyi kapatırız. Biz katliamcı değiliz. Ağaçları katletmiyoruz” sözleriyle kendisini savundu.
Tarım Orman İş Sendikası’na da bir dilekçe gönderen Paralı köyünde yaşayanlar açtıkları dava için destek istedi. İddialar üzerine Tarım Orman İş Sendikası geçtiğimiz günlerde Çevre, Ziraat, Orman, Kimya, Harita Mühendisleri Odası uzmanları ile avukatlardan 12 kişilik bir heyet oluşturarak maden alanında incelemelerde bulundu.
İncelemenin yapılacağı gün jandarma güvenlik önlemi aldı. Maden sahası için şirket yetkilileri her uzmana, şantiye alanı içinde herhangi bir sorun olduğunda sorumluluk kabul edilmeyeceğine dair bir kağıt imzalattı. Uzmanlar daha önce yaptıkları alan incelemelerinde böyle bir uygulama ile karşılaşmadıklarını belirterek tepki gösterdi. Çalışma sahası içinde fotoğraf çektirmeyen yetkililer, çekilen fotoğrafları da sildirdi.
Maden çalışma alanında inceleme yapan teknik heyete yer alan isimlerin ilk değerlendirmeleri şöyle:
Türk Tabipler Birliği adına uzman Ali Osman Karababa: Gezilen alanlarda yeşil örtü büyük bir tahribe uğramış. Açılmış maden alanları nedeniyle ekosistem tahrip edilmiş ve doğa tahribatı, ekosistem yıkımı devam edecek gibi. Ayrıca burada doğa yenilemez gibi görünüyor. Maden yetkilileri alanı rehabilite edeceklerini iddia ettiler. Ancak rehabilite demek ufak bir onarımdır. Bu alanda asla özgün ekosistem yeniden oluşmaz. Bunların yanında, madenin alındığı alan yamaç. Yeraltı su kaynaklarının oluşmasına neden olan yapıya sahip. Hem içilen su, hem de yapılması planlanan barajı kirletme olasılığı çok yüksek. Açılan maden alanları bu nedenle riskli. Maden cevheri çıkartılırken jeolojik yapıdaki çözülmenin ne olacağı bilinmeli. Bu alanda ağır metaller var ise, serbest kalma olasılığı var demektir. Ağır metallerin ortaya çıkması, doğaya ya da suya karışması demek birçok hastalığın ortaya çıkması demek. Akciğer, böbrek, karaciğer yetmezliği, kanser gibi… Bu risk ayrıntılı incelemeler sonucu daha net ortaya çıkacaktır. Kısaca madencilik yapıp ekosistemi bozarsanız bir etki zinciri başlatmış olursunuz.
Jeoloji Mühendisi Tuğba Uçankuş: Çevresel etki maden ocaklarının hemen hemen hepsinde olmakta. Toz emisyonları, iş makinalarından kaynaklı gürültü, atıkların su kaynaklarına karışması gibi. Ağır metallerin olma ihtimali, asit direnaji ihtimali var çünkü burası bir demir, metal madeni. Ancak bu ihtimalin oranını bilmek için analiz yapılması şart.
Orman Mühendisi Mustafa Zengin: En önemli olumsuz etkilerinden biri madene ulaşım yolu. Mevcut yol genişletilmiş. Yol kenarındaki ağaçlar kesilmiş. Minaral toprak açığa çıkartılmış. Bazı ağaçlar hafriyat altında kalmış. Kesilen ağaçlar ise yakacak ya da sanayi odunu olarak kullanıma ayrılmış. Maden bir yerde toplu halde bulunmuyor. Alana küçük bölümler halinde yayılmış durumda. Bu alanlara da ulaşım için yol gerekecek. Bu da yolun geçeceği yerdeki ekosistemin kaldırılacağı anlamına geliyor. Ve muhtemelen bu kazılan alanlar boş bırakılacak. Orman delik deşik olacak. Orman bütünlüğü bozulacak. Maden yetkiileri mAden çalışması alanındaki eğimin 38 derece olduğunu belirtti. Bu da yaklaşık yüzde 80 eğim demek. Bu kadar fazla eğim erozyon açısından uygundur. Bu da her yağıştan sonra dereye toprak akması demek. Gezdiğimiz alandaki dere çamur akıyordu. Etrafı bu kadar yeşil bir alanda derenin çamur akması normal değildir. Bu alandaki tahribatı gösteriyor.Ayrıca maden olarak oradan çıkan cevher tahribat edilen orman ile mukayese edildiğinde ormanın getirilerinin yanında yok denecek kadar az.
Ziraat Mühendisi Mehtap Ercan Bilgen: Yaklaşık 500 büyük baş, 250 küçük baş hayvan var. Çalışma alanı bir miktar mera alanı içerisine girmiş. Buradaki hayvan varlığı mera alanındaki kısıttan dolayı olumsuz etkilenebilir. Ayrıca ocak alanı için de gerekli önlemler alınmamış. Derenin kenarında bir araç bakım yeri oluşturulmuş. Araçların yakıt ikmalleri, bakımları, parça değişimleri yapılıyor. Dolayısı ile bu dereye katı ve sıvı atık deşarjı olmakta. Bu hem hayvanların hem de insanların içme suyu için büyük risk oluşturuluyor. Ayrıca maden ocağı alanı etrafında oluşabilecek tozlara karşı önlem alınmaması durumunda yakın çevredeki fındıklık ve kivi bahçeleri olumsuz etkilenip verim düşüklüğüne olabilir.
Tarım Orman İş Başkanı Şükrü Durmuş, teknik heyetin raporunu 10 gün içerisinde hazırlayacağını ve mahkemeye sunacaklarını belirterek, şu bilgileri verdi:
“Maden alanında çok fazla usulsüzlük gördük. Daha önceki incelememizde de vardı. Hâlâ da devam ediyor. Çalışma alanının dışarıdan girişinin engellenmesi için tel örgüyle çevrilmesi, ne kadar alanda faaliyet yürütüldüğü girişte yazılı bir şekilde belirtilmesi gerekir. Bunlar yok çünkü çalışma belli bir alanda yürütülmüyor. Parçalar halinde farklı yerlerde kazılar var. Suyun kirliliği çok yoğun ama yöre halkı bu konuda çok bilinçli. Yaşam alanlarına sahip çıkma konusund aortak iradeye sahipler.”
Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Ergüden,ise iddiaları kabul etmedi. İddiaların asılsız olduğunu öne süren Ergüden, şöyle dedi:
“Devlet 1975-1981 yılları arasında maden tespiti yaptırmış ve yaklaşık 3 milyon ton rezerv tespit etmiş. 5 yıl boyunca maden dairesi burada etüt yapmış. 2007 yılında ise Orhun Madencilik Çınarcan Madencilik şirketinden burayı satın aldı. Kanun hükümlerinin hepsini yerine getirdik. 2011-2013 yılları arasında ARGE çalışması yapıldı. Sondaj çalışması yapıldı. Cevherin kalitesi ortaya çıkartıldı. Orman işletmesine bağlı olarak madenin olduğu yerleri tespit ettik ve üretime başladık. Daha önceki yıllarda da local olarak bazı çalışmalar yapmıştık. 25 hektardenilen yer 250 dönüme tekabul ediyor. Bu da aslında sahanın büyük olması demek. Ruhsat sahibi olduğumuz alanın tamamında maden olması gibi bir durum yok. 25 hektarlık alan dışında da herhangi bir çalışma yapmıyoruz. Kanun dışı bir çalışma göstersinler bu işletmeyi kapatırız” dedi.
Daha önceki dönemlerde ormanlık alandaki ağaçların köylüler tarafından kesildiğini ve fındık dikildiğini söyleyen Ergüden, “Öncelikle oradaki doğayı kimin tarip ettiğine iyi bakmak gerek. Orası ormanken fındık alanı yapılması başından hatalı. Ama bu benim sorunum değil.Bu devletle köylünün arasındaki bir sorun.Benim derdim köylüleri de şikayet etmek değil.Orman Müdürlüğü fındığı kesebilirdi. Ama biz köylüler mağdur olmasın diye fındık için de köylülere para ödüyoruz. Her fındık kökü için 300 lira ödeme yapıyoruz. Bunların kayıtları da mevcut” dedi. Ergüden, maden çalışma alanında herhangi bir su kaynağının bulunmadığını, içme suyunu ya da dere yatağını kirletmediklerini söyledi. “Biz katliamcı değiliz. Ağaçları katletmiyoruz” diyen Ergüden, “Köylünün tabii ki protesto hakkı var ama bizim şantiyemize de zarar veriyorlar. Mazot tankını devirdiler, iş makinalarını kırdılar. İşçileri dövdüler. İşçiler köylülerin tepkisi nedeniyle burada kalamıyor” iddiasında bulundu.