Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, 2 yılın sonunda tamamlandığı 28 Şubat iddianamesinde önemli deliller, belgeleriyle birlikte mahkemeye gönderildi. Buna göre, 103 kişinin 'Refay Yol hükümetini düşürmekle' suçlandığı iddianamenin en önemli delilini BÇG’nin kurulmasına dair Genelkurmay Başkanlığı antetli bir CD’den çıkan belgeler oluşturdu. İddianamede Karadayı-Demirel arasındaki diyaloglar da dikkat çekiyor. Fatih'te kadınlar kısa kollu gezemediğinden yakınan Karadayı, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'i uyarıyor. Demirel de dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı'yı "Halk civa gibidir, kimsenin arkasında devamlı durmaz" sözleriyle rahatlatıyor.
Milliyet'ten Türker Karapınar'ın haberine göre, Bilgili, yaklaşık 2 yıldır yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak, hazırladığı iddianameyi Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Soruşturma, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, MGK Genel Sekreterliği, TBMM, Cumhurbaşkanlığı arşivi, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, YÖK ve YÖK’te yapılan aramada ele geçirilen belgeler, Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalar sırasında ele geçirilen belgelerden yararlanılarak yürütüldü. “Delilden şüpheliye ulaşma” ilkesi doğrultusunda yapıldığı belirtilen soruşturma kapsamında ilk iddianame, Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile irtibatlı olabilecek şahıslar hakkında hazırlandı. Soruşturmada, 28 Şubat döneminde ekonomik ve mali durum analizinin yapılabilmesi için MASAK’ın (Mali Suçları Araştırma Kurulu) devreye sokulduğu da anlaşıldı.
103 şüphelinin, “Refah-Yol hükümetini devirmeye teşebbüs etmekle” suçlanmasına ilişkin en önemli delili, BÇG’nin kurulmasına dair Genelkurmay Başkanlığı antetli bir CD’den çıkan belgeler oluşturdu. Söz konusu CD’den, Genelkurmay Başkanlığı’nın 10 Nisan 1997 tarihli (Batı Çalışma Grubu’nun Kurulmasına Dair) “gizli” ibareli şeması çıktı. Harekât Başkanı Korgeneral Çetin Doğan adına imzaya açılan şemaya göre, Batı Çalışma Grubu’nun Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir’e bağlı olduğu, BÇG Başkanı’nın Genelkurmay Harekât Başkanı Çetin Doğan olduğu, Koordinatörünün Genelkurmay İç Güvenlik Harekât Dairesi Başkanı Kenan Deniz olduğu belirlendi. Şemada, BÇG’nin; İstihbarat ve Değerlendirme, Planlama, İstatistik ve Veri Hazırlama, Cari Harekât alt bölümlerinden oluştuğu belirtildi. Şemada, her bölümde hangi subayların görevlendirildiği de yazıldı. Soruşturma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı antetli CD’nin çıktısı olarak elde edilen Genelkurmay Başkanlığı 10 Nisan 1997 tarihli BÇG kurulmasına dair belgenin, Hava Kuvvetleri Komutanlığı yerine Genelkurmay Personel Başkanlığı’na gönderilen belge olduğu, belge ekinde de Çetin Doğan imzalı BÇG’nin şeması bulunduğu, bu şemanın da Genelkurmay Başkanlığı’nın gönderdiği şema ile aynı olduğu anlaşıldı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın göndermiş olduğu belge ekinde, 10 Nisan 1997 tarihli emrinin devamında “gizli” ibareli BÇG’nin bölümlerinin yerleşim planını gösteren kroki de bulundu. Belgelere göre BÇG kurulduktan sonra “Genelkurmay J Başkanları” adı altında en üst düzey komutanların yer aldığı 40 kişilik bir yönetim biriminin oluşturulduğu anlaşıldı. “J” başkanlıklarının, kendilerine tahsis edilen kadroya uygun personel görevlendirilmesinin istendiği bazı üst yazılarda, BÇG’nin faaliyetlerini daha önce Kriz Masası Grubu isimli oluşumun yürüttüğü de ortaya çıktı.
Genelkurmay karargâhında 10 Haziran 1997’de, yargı mensuplarına, 11 Haziran 1997’de basın mensupları, öğretim üyeleri, işadamları, sivil toplum örgütleri, YÖK Başkanı Kemal Gürüz başkanlığındaki YÖK üst kurulu ve 61 üniversite rektörüne irticai faaliyetler konulu bir brifing verildiği belirtildi.
Genelkurmay Başkanlığı antetli ve BÇG tarafından hazırlandığı iddia edilen grafiklerde ise, ulaştığı boyut nedeniyle iç tehdit algılamasında PKK ve DHKP/C’nin yanında irticanın birinci önceliğe çıktığı, irticai grupların; milli görüşçüler, tarikatlar ve radikal İslamcılardan oluştuğu, BÇG’nin, MGK’da 28 Şubat kararlarının alınmasını müteakip Genelkurmay Başkanlığı’nda Güven Çalışma Grubu’na benzer tarzda teşkil edildiği belirtiliyor.
1991 milletvekili seçimlerinde yüzde 17 oy alan Refah Partisi’nin daha sonra “panzehir” olarak belirtilen DYP ile ittifak yaparak Haziran 1996’da iktidar olduğu kaydedilen grafiklerde, başta irtica olmak üzere, kadrolaşma ve siyasal islam gibi tehditler nedeniyle durum değerlendirmesi yapılarak milli birlik ve bütünlüğe yönelik hayati önemdeki tehdidi yakınen takip ve değerlendirmeye başlanıldığı kaydediliyor.
28 Şubat soruşturmasına ilişkin dosyadan Refah-Yol hükümeti iktidardayken 17 Ocak 1997’de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e verilen brifingin konuşmaları çıktı. Belgeye göre Demirel ile Orgeneral Karadayı arasında özetle şu konuşmalar yapıldı:
Demirel: Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri bu tür tehditler olmuştur. Önemli olan Türkiye’yi idare edilemez duruma getirmemektir. Devletin alacağı tedbirlerle bu tehdit tesirsiz hale getirilebilir. Alınması gereken pratik tedbirler var. Bunları alarak mani olabiliriz. MİT, TRT, üniversiteler gibi kurumlarda tahribat yaptırmayız. Üniversiteler tasarısını hazırlayanlara haber gönderdim. Çıkaramazsınız dedim. Bazı üniversitelere sızmış öğretim üyeleri var. Ancak rektör seviyesinde temizledim. Birçok tayin geliyor. Hemen geri çeviriyorum. Bir daha önüme getirmiyorlar.
Karadayı: Size bunları aktarmak durumundayız. Fiili bir durum var. Yasaların işletilmesi gerekir. Fatih’te bayanlar kısa kollu gezemiyor. Jilet atılıyor. Tren ve benzeri vasıtalarda tesettürlü bayanlar para karşılığı dolaştırılıyor. Fiili durum giderek genişliyor.
Demirel: Sizin düşüncelerinizi bilmem gerekir ki tedbir alayım. Silahlı Kuvvetler Başkomutanı’nın temsilcisi olarak sizin rahatsızlığınızı bilmem gerekir. Siz rahatsanız sistem daha rahat işler. İstanbul’da son 2,5 aydır Emniyet Müdürü tartışması bizi çok sıkıntıya düşürdü. Çok talihsiz bir olaydır. İstanbul polis teşkilatı ve yeni emniyet müdürü çok sağlamdır. Birkaç gün içerisinde İstanbul oturur.
Karadayı: Parlamentoda kilitlenme var. Endişemiz yüzde 80, yüzde 20’nin zebunu yani esiri olmasıdır. Bunu açacak kilidin olmaması sıkıntı yaratıyor. Siyasetin dışındayız. Özenle siyasete girmekten kaçınıyoruz. Şahsi tecrübe ve konumumuz ile sizin anayasal düzen içinde bu sorunları çözeceğinize inanıyoruz. Kanunların yolu açılmalıdır.
Demirel: Bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğim. 1982 Anayasası’nın noksanı cumhurbaşkanına meclisi feshetme yetkisi vermemiş olmasıdır. Benim elimde böyle bir yetki olsa kullanmama bile gerek kalmayabilir. Halk cıva gibidir. Kimsenin arkasında devamlı durmazlar. Tekrar teşekkür ederim. Brifing vatansever ve temiz duygularla hazırlanmış. Yararlandım. İnceleyeceğim.