Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, gazeteci Murat Aksoy'un da dahil olduğu iddianameden bazı bölümleri aktardı. Murat Aksoy’un bazı tweetlerini sildiği vurgulanan iddianamede, “Şüpheli Murat Aksoy Eylül 2015 tarihinde Halk TV’de katıldığı bir programda, 1 Kasım seçimleri sonrasında, bir çok alternatifin olduğu, bu alternatifler arasında darbenin de bulunduğunu söylemiştir. Şüphelinin bu söyleminin o tarihlerde bazı basın yayın organlarında ‘paralel yazardan darbe tehdidi’ şeklinde eleştirildiği görülmüştür" deniyor.
Fatih Polat'ın "Murat Aksoy ve bir garip iddianame" başlığıyla yayımlanan (8 Mart 2017) yazısı şöyle:
Murat Aksoy ile tanışmam 10 yıl öncesine dayanıyor. 2007 yılının mayıs ayının ikinci haftasında Diyarbakır’da bir haberi izlerken tanıştık.
Siz bu yazıyı okurken Murat’ın hapisteki 183. günü olacak.
Murat, AKP Hükümetinin ‘açılım’ söylemini öne çıkardığı yıllarda Taraf ve Yeni Şafak gazetelerinde çalışıyordu ve ülkenin birçok demokrasi sorununun çözümü açısından AKP’nin önemli işler yapacağına inanıyordu.
Ona, birlikte katıldığımız bir televizyon programı öncesinde AKP’nin açılım söylemlerine fazla önem atfettiğini söylediğimi hatırlıyorum. O da bana ‘Sen eski Türkiye’nin kavramlarıyla düşünüyorsun’ diye takılmıştı. Murat, tutuklandığında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanıydı. Son olarak da, 15 Temmuz’un ardından CHP’nin Taksim’de düzenlediği mitingde karşılaşıp, ayak üstü sohbet etmiştik.
Farklı yerlerde gazetecilik yapıyor ve duruyor olsak da, birbirimizi yıllar içinde takip eden, arada arayıp soran iki iyi arkadaştık.
Murat, özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları döneminde ve başka bazı konularda AKP ile arasına mesafe koydu ve zaman içinde de iktidara net eleştiriler yöneltti. Bugün hapisteyse, başka birçok isim gibi, AKP’yi eleştiren bir cepheye geçtiği içindir.
Prof. Dr. Yaman Akdeniz yönetimindeki hukuk ekibi, Murat Aksoy ve Atilla Taş ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu ve AİHM, bu başvuruları mümkün olan en kısa sürede inceleyeceğini bildirdi.
Murat’ın dahil olduğu iddianameyi okudum. 196 sayfalık iddianame, Murat’ın da aralarında olduğu 29 ismi kapsıyor. Murat iddianamede 20. “şüpheli” olarak geçiyor.
İddianame, Ergenekon ve KCK iddianamelerinde olduğu gibi önce örgüt şemasına dair bir girişle başlıyor. ‘Soruşturmanın başlaması’ başlığı ile girilen ilk cümle şöyle: “Devlet hiyerarşisi dışında, abi ve ablalardan gelen talimatla hareket eden yargı ve emniyet içerisinde bir grup 17-25 Aralık 2013 günlerinde hukuk içinde hareket ediyormuş gibi görünerek haksız dinlemeler ve gözaltılar yapmıştır.”
Sonrasında ‘Örgütün Kuruluşu’ başlığıyla Fethullah Gülen’in doğumundan itibaren başlayan bölüm geliyor. İddianamedeki şu cümle ise, suçladığı isimlere karşı konumlanışı açısından fikir verici: “FETÖ örgüt disiplini bakımından hiç bir terör örgütü ile mukayese edilemeyecek şekilde ilerdedir.” (s.10)
Ben bu yazının sınırlılığı içinde Murat Aksoy’a dair bölümlerle ilgileneceğim.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak, hazırladığı iddianamede Murat Aksoy’un “FETÖ/PDY” üyesi olduğunu kanıtlamak için akıl sınırlarını zorlayacak bir cımbızlama yoluna gitmiş. Örneğin iddianamenin bir yerinde şöyle diyor: “Şüphelinin kullandığı Murat Aksoy@murataksoy hesabı üzerinden 06 Temmuz 2015 tarihinde ‘İnsan sormadan edemiyor @fuatavni_f daha ne yapsın?’ şeklinde paylaşımda bulunmuştur.” (s.171)
Evet, Murat o tweeti paylaşmış ama, önü, sonu yok. Bu cümle onu nasıl örgüt üyesi yapabilir? Murat, aynı gün 8 tane de şarkı tweeti paylaşmış örneğin. 26 Ağustos 2016 günü paylaştığı bir tweeti de şöyle: ‘Rakıda balık olmalı’.
Murat, 13 bin 339 tweet paylaşmış ve ciddi bir tarama yapılsa aralarında yüzlerce şarkı, çocuklarının fotoğrafları ve “geyik muhabbeti” diyebileceğimiz yüzlerce tweet görülecektir.
Murat Çağlak’ın seçtiği diğer tweetler ise şunlar: “Şüphelinin kullandığı Murat Aksoy@murataksoy hesabı üzerinden 27 Ekim 2015 tarihinde ‘Torba yasalarla meclisi işlevsizleştiren AKP, 17-25 Aralık soruşturmalarından sonra hukuku adım adım yürütmeye bağlamıştır.’,’Son olarak Sulh Ceza Hakimlikleri adı altında AKP, kendi silahsız hukuk gücünü kurmuş ve muhalif olan herkesi sigaya çekmeye başlamıştır.’,’Cemaat başta olmak üzere ‘öteki’ , ‘hasım’ olarak gördüğü herkesi, hukuk üzerinden tasfiye etmeye çalışıyor.’ şeklinde tweetler paylaşmıştır.”
Bu tweetler, bir insanı nasıl örgüt üyesi yapabilir? Bir de iddianamede, Murat Aksoy’un bazı tweetlerini sildiği vurgusu var. Savcı, buradan bir suç şüphesi çıkartıyor. Oysa bu konuda, sorulması gereken şudur: Bu ülkede nasıl bir demokrasi var ki, insanlar sanal alemde yaptıkları paylaşımları bile başlarına iş açabileceğini düşünerek silmek durumunda kalıyor?
İddianamede suç oluşturmaya yönelik ilginç bir yöntem de, “öyle diyorlar” anlayışı.
Bu konuda iki örnek:
“Şüpheli Murat AKSOY Eylül 2015 tarihinde Halk TV’de katıldığı bir programda, 1 Kasım seçimleri sonrasında, bir çok alternatifin olduğu, bu alternatifler arasında darbenin de bulunduğunu söylemiştir. Şüphelinin bu söyleminin o tarihlerde bazı basın yayın organlarında ‘paralel yazardan darbe tehdidi’ şeklinde eleştirildiği görülmüştür.” (s.169)
“Şüpheli Murat AKSOY tarafından kullanılan ‘murataksoy’ kullanıcı adlı profilinde yer alan paylaşımların silinmeden önce, şüpheli tarafından 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ‘Darbe girişimine karşı demokrasi ve siyaset diyoruz ama Camilerden cihat çağrıları nedir?’ şeklindeki paylaşımda bulunduğu anlaşılmış bu paylaşım o gün Twitter uygulamasını kullanan kişiler tarafından eleştirilmiş ve şüpheli FETÖ’cü olmakla itham edilmiştir. Yani bu şekildeki bir söylemin FETÖ örgütü tarafından kullanıldığı halk nezdinde de kabul görmektedir.” (s.170)
Murat Aksoy’a dair, iddianameye suç delili olarak konulanlar içinde Yeni Hayat ve Millet gazetelerindeki yazıları da önemli bir yer tutuyor. İddianameyi hazırlayan savcı dışında, tarafsız bir savcının o yazılardan bir örgüt üyeliği değil, açık bir iktidar eleştirisi çıkaracağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
İddianamenin Murat Aksoy ile ilgili olan 6 sayfalık bölümü 174’üncü sayfada, Murat’ın hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini beyan ettiği belirtilerek ve savcının da, “Örgütün algı faaliyetlerinde görev alıp örgüt üyesi olduğu anlaşılmıştır” ifadeleri ile bitiyor. Murat’ın hangi somut delille örgüt üyesi sayıldığı sorusu ise yanıtını bulamıyor.
Bu iddianamenin bir özelliği de, AKP döneminde bundan önceki kritik davaların tümünün ortak özelliği olan ‘sanık’ lehine hiçbir delil toplanma zahmetine girilmemiş olmasıdır. Bu bile, önümüzdeki iddianameyi hukuki değil, iktidarın dönemsel ihtiyaçlarına göre hazırlanmış bir siyasi metin olarak değerlendirmek için yeter bir delildir.