İdil’de sokağa çıkma yasağı raporu: Kadınlar, askerler teşhir etmesin diye iç çamaşırlarını alarak göç etti!

İdil’de sokağa çıkma yasağı raporu: Kadınlar, askerler teşhir etmesin diye  iç çamaşırlarını alarak göç etti!

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB) ile Şırnak ve İdil Belediyeleri yaptıkları araştırma sonrası İdil’de16 Şubat-31 Mart tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı ve yasaklar kalktıktan sonra geri dönüşlerde kadın ve çocukların yaşamış olduğu psiko-sosyal süreçlere yönelik bir rapor yayımladı. Raporda 1’i kadın 9’u çocuk olmak üzere 23 vatandaşın yaşamını yitirdiği, insanların göçe zorlandığı, evlerin güvenlik güçlerince tahrip edildiği, teşhir edilmemesi için kadınların iç çamaşırlarını alarak evlerinden ayrıldığı gibi çarpıcı bilgilere yer veriliyor.

Şırnak’ın İdil ilçesinde 43 gün süren sokağa çıkma yasağının öncesi ve sonrası çatışmaların yoğun olduğu 2 merkez mahalle olan Turgut Özal ve Yenimahalle’de toplamda 609 kadınla birebir yapılan görüşmelerle hem kadınların hem de çocukların genel durumunu kapsayan bir rapor hazırlandı. Kadınların aileleriyle birlikte İdil dışına çıkmak zorunda kaldıklarının ifade edildiği raporda 26 bin 500 nüfuslu ilçenin yüzde 85’inin bu süreçte göç ettiği kaydediliyor. Bunun en büyük nedeni ise özellikle Cizre’de yaşanan bodrum faciasında sivil halkın öldürülmesinden kaynaklı İdil’deki vatandaşların aynı duruma maruz kalma endişesi.

 

"Sağlığa erişim neredeyse yok"

Evrensel'den Elif Ekin Saltık'ın haberine göre, raporda, göç sonrası nüfusun çoğunluğunun İdil dışında çatışmasız bölgelerdeki akrabalarının yanına gittiği, bir kısmının köylerde çadır kurduğu, bir kısmının da çevre il ve ilçelerde kiraya çıktığı belirtiliyor. Bu süreçte vatandaşların ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadığı kaydedilirken, “Görüşme yapılan hanelerde çatışma öncesi ve sonrası gelir durumlarında ciddi farklar olduğu gözlemlenmiştir” deniliyor. Evin geçimini sağlayan kişilerin çoğunluğunun erkek olduğu ve büyük bir kısmının işçilik veya informel sektörlerde çalıştığı söyleniyor. Çatışma öncesi geliri olmayan hane sayısı 35 iken, sürecin sonunda bu sayının 150’ye çıktığı ifade edilen raporda, ailelerin evlerine döndüğünde ise evlerinin büyük kısmının yandığı, ev eşyalarının neredeyse hepsinin tahrip edildiği, buğdayların yakıldığı, yakacak odunların hepsinin yanmış durumda olduğu aktarıldı. 

Sağlıkla ilgili yapılan araştırmada ise kadın, çocuk ve yaşlıların sağlığa erişimde ciddi sorunlar yaşadığı belirtiliyor. Kadın, çocuk ve yaşlıların kronik hastalıklarda tedavi göremediği ifade edilirken, “Hamilelik gibi sağlık kontrolleri gerektiren durumlarda kadınların uygun ortamlarda olmaması ve sağlık kuruluşlarına ulaşamaması, top atışları ve silah seslerinin yarattığı korku hallerinin kadınların ciddi doğum riskleriyle karşılaşmasına neden olması, hem gebeliğin sıkıntılı geçmesine hem de psikolojik travmalar yaşamalarına neden olmuştur” dendi. 

 

“Çocuklar travma yaşıyor”

 

Raporda, kadınların ve çocukların yaşadığı psikolojik sıkıntılarla ilgili de ciddi bir korkunun olduğu dile getiriliyor. Raporda bu durumla ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “Kadınlar; özellikle Cizre’de ve Silopi’de yasak sürecinde yaşanan sivil cenazelerinin günlerce sokak ortalarında kalması ve basına yansıyan kadın iç çamaşırlarının ve bedenlerinin teşhir edilmesine tanıklık etmişlerdir. Bu durum aynı uygulamalara maruz kalma endişesini beraberinde getirdiğinden ağır psikolojik travmalar yarattı.

Nitekim kendi aktarımlarında ‘Evden çıkarken kolluk güçleri iç çamaşırlarımızı görmesinler diye sadece iç çamaşırlarımızı alıp çıktık” demeleri yaşanan travmanın boyutunu ortaya koymaktadır. Yine kadınların aktarımı ve gözlemimiz çatışmalı ortama bağlı olarak çocuklarda silah seslerinden korkma, zırhlı araç görünce eve kaçma, alt ıslatma, uyku problemi, yalnız uyuyamama, tuvalete yalnız gidememe, bir oda da yalnız kalamama, dil tutulması, uykudan çığlık atarak uyanma vb. psikolojik sıkıntıların oluştuğu görülmektedir.”

 

Kadınların Tanıklıkları

 

Raporda, çatışmalar nedeniyle ilçeden ayrılan, yasak kalkınca evlerine geri dönen kadınların aktarımları da yer alıyor.

- N.T: Barış istiyoruz, huzur olsun istiyoruz. Çocuklarım etkilendi. 1 yaşındaki çocuğum sürekli eve bomba atacaklar diyor, sürekli ağlıyor hiç uyumuyor. 6 yaşındaki çocuğum da silah seslerini duyunca altını ıslatıyor. Bunları görünce yasakta İdil’den ayrılıp köye yerleştik.

- S.İ: Çocuklarımın psikolojisi bozuldu. Korkuyorlar altlarını ıslatıyorlar, çığlık atıyorlar, beni aranızda yatırın diğer odaya gitmeyelim diyorlar ve hâlâ da devam ediyorlar.

- S.A: 6 aylık hamileydim o kadar silah sesleri geliyordu ki, biber gazı atılıyordu. Bir gün çok büyük bir bomba sesi geldi çok korktum o gün düşük yaptım. 6 aylık bebeğimi kaybettim.

- M.H: Evime döndüğümde ne göreyim asker polisin evimi kullandığı belliydi. Evim çok kötüydü yataklarımda insan dışkısı vardı. Çamurlu ayakkabılarla yataklara girmişler basmışlar. Kendi evlerini böyle mi kullanıyorlar.

 

 

“Kızım masumdu, hiçbir suçu yoktu”

 

 

Raporda, yakınlarını kaybeden kadınların aktarımları da yer alıyor:

Guli Erarslan (Fatma Erarslan’ın annesi): Sokağa çıkma yasağında eşim ve kızımla evdeydik. Kızım teyzesine uğramıştı. Yedinci sınıfa gidiyordu. Biz teyzesinde sanıyorduk, telefon açtık orda olmadığını öğrendik. Epey aradık. Yasakta 22 gün burada kaldık. Mardin’e cenazelerini almaya gidenler bize haber verdiler “Gelin kızınızın cenazesi burada, alın” diye, biz inanmadık. Gidip baktık ki bizim kızımız. Cenazemizi Cizre’ye defnettik. İdil açılana kadar da orada kaldık. Kızımın ortamı çok güzeldi. Arkadaşlarını çok seviyordu. Çok keyifli bir insandı. Güler yüzlüydü. 12’sindeydi. Öldürüldükten 22 gün sonra 13’üne girdi. Okuluna gidiyordu, ders çalışıyordu. Daha çocuktu... Biz geçen sene kayısı toplamaya gitmiştik. Yine gittik. Kızım her ağaca adını yazmıştı. Onu unutmak için gitmiştim. Ama hatırası her yerdeydi. Biz davamızın peşindeyiz. Onun hakkını sonuna kadar arayacağız. Hiçbir suçu yoktu. Okula giden bir çocuktu. Mevsimlik işler yapıyorduk üç beş kuruş ile ihtiyaçlarımızı karşılıyorduk. Zaten kendi toprağımızdaydık, masumduk. Onlar geldi ve kızımı kendi toprağında öldürdü. Biz kendi toprağımızda yaşamak istiyoruz.