İdlib'deki sivillerin hayatta kalma mücadelesi

İdlib'deki sivillerin hayatta kalma mücadelesi

Esad rejiminin Suriye'nin kuzeyindeki İdlib vilayetine yönelik olası operasyonu yaklaşırken, İdlibli Abdülkafi Davut stok yapıyor. İki karton kuru ekmek, birkaç konserve peynir, birkaç kavanoz turşu ve birkaç poşet pirinç. Hayati önem taşıyan malzemeleri, titiz bir şekilde saklanmak için inşa ettiği bodrum katındaki raflara yerleştiren Davut, Suriye hükümetinin eli kulağındaki saldırısından sağ kurtulmayı umuyor.

İçinde bulunduğu şartları İdlib'in Cavbas köyündeki evinde DW'ye anlatan Davut, "Başka ne yapabilirim ki? Bodrum katında bebek yemeği ve birkaç oyuncak da stokladım” diyor. Kendisi gibi çaresiz durumda olan milyonlarca sivil, olası bir saldırıda ailelerini korumak için çeşitli yollar bulma gayretinde. Şimdilik dört yaşındaki oğlu için bir oyuncak araba, 10 aylık kızı içinse bebek yürüteci stoklayan Davut, çocuklarını İdlib'de yaşanması beklenen cehennemin ortasında koruyabilmeyi umuyor.

İdlib vilayeti, son yıllarda savaşın tarafları arasında varılan çeşitli anlaşmalar sonucu memleketlerinden koparılarak otobüslerle bölgeye taşınan iki milyon Suriyelinin daha evi haline gelmiş durumda. İdlib sakinleri geçtiğimiz hafta, kentte ciddi bir silahlanmaya tanıklık etti. Suriye ordusu konvoyları, muhaliflerin elindeki son kaleyi de yeniden ele geçirmek amacıyla bölgeye doğru hareket etmeye başladı. Rusya, Şam'a destek vermek amacıyla, en büyük donanma birliğini Akdeniz'de konuşlandırdı. Türkiye'nin İdlib'deki 12 gözlem noktası da savaşın başlangıcından bu yana desteklediği muhalif grupların çıkarlarını savunmak için tetikte bekliyor.

Cihatçıların kontrolündeki İdlib

Kısa süre öncesine kadar El Kaide'nin kolu olan El Nusra ile ilişkilendirilen cihatçı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütü, İdlib'in yüzde 60'lık kısmını kontrol ediyor. Rusya'nın Nusra cephesine düzenlediğini söylediği Salı günkü hava saldırılarının ortasında, Moskova Suriye ordusunun İdlib'deki "terörist sorununu” çözmek için hazırlık yaptığı uyarısında bulundu. Suriye'deki Rus askeri üslerine HTŞ tarafından sık sık insansız hava araçları tarafından saldırı düzenleniyor. Bu da Rusya'yı İdlib'e düzenlenecek olası bir operasyon için daha da hevesli kılıyor.

Bölgede askeri çatışma kaçınılmaz gözüküyor olsa da, çatışmanın boyutları henüz belirsiz. Şu an için Rusya ve Türkiye, krizi çözmek için diplomatik yol arayışında. İki ülke ve Esad'ın Rusya dışındaki diğer önemli müttefiği İran arasında Cuma günü Tahran'da üçlü bir Suriye zirvesi düzenlenecek.

Maarret Numan kasabasındaki yerel yönetimin başkanı olan Bilal Zikra, DW'ye yaptığı açıklamada, "İdlib'te siyasi bir çözümün doğru yol olduğuna eminim. Türkiye, kısa süre önce İstanbul'da buluşan muhalif grupların liderlerine güvence verdi ve onlar da bu güvence mesajını bize iletti” dedi.

Türkiye'nin destek verdiği çeşitli ılımlı ve İslamcı muhalif grupların oluşturduğu "Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden” üst düzey bir yetkili de DW'ye açıklamalarda bulundu. Kişisel güvenlik kaygısı nedeniyle adını vermek istemeyen yetkili, "HTŞ, Rusların savaşı meşrulaştırmak için kullandıkları bir bahane. Biz HTŞ'yi kendini lağvetmesi, bize katılması ve böylece Rusya'yı bu bahaneden mahrum bırakması için ikna etmeye çalıştık ama bunu şu ana kadar reddettiler" dedi.

HTŞ, Hama'nın kuzeyinde Suriye ordusuyla çarpışmak için takviye birlik göndermişti. Grup aynı zamanda hükümetle barışa yanaşmaya meyilli her kişiye sert muamele ediyor.

ABD'deki Oklahoma Üniversitesi bünyesindeki Ortadoğu Çalışmaları Merkezi'nin direktörü Joshua Landis de DW'ye konuya ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Landis, "Rusya ve Suriye, İdlib'deki nüfusun teslim olmasını ve Dera vilayetinde yaşandığı gibi bir çeşit uzlaşma süreci gerçekleşmesini talep etti. HTŞ tüm bu talepleri geri çevirdi ve Suriye rejimiyle müzakere edecek tüm hainlerin kafalarını keseceklerini söyledi” ifadelerini kullandı.

Rejim ile cihatçılar arasında sıkışıp kalan siviller

Abdülkafi Davut, savaş başlamadan önce taşradaki okullarda İngilizce öğretmenliği yapıyordu. İsyan başladığında ailesini Suriye ordusundan korumak için bir kalaşnikofla gezmeye başladı. Şimdiyse silahı, HTŞ'li cihatçı muhaliflerin oluşturduğu gündelik tehlike ortamı karşısında kendisine güven duygusu veriyor. Davut, HTŞ'den "El Kaide'nin adamları” diye bahsediyor.

Davut, "Rejim insanlarımızı öldürerek bizi kafalarımızda aşırıcı haline getirdi. Şiilik ve Alevilerden nefret etmemize neden oldu. Onlardan savaştan önce nefret etmiyorduk. Tüm bu El Kaide'nin adamları her şeyi daha da kötüleştirdi. Geçen gün pipomu kırdılar, İdlib kentindeki birçok dükkanı yaktılar ve sert bir toplumsal kurallar bütünü dayattılar. Biz onları da istemiyoruz. Bunlar muhalefetin adını lekeliyor” dedi.

"En iyisi Türkiye hakimiyeti”

Davut'un köyü, "Ulusal Kurtuluş Cephesi'ne” dahil olan Feylek el-Şam grubunun kontrolü altında bulunuyor. Davut, grubun Müslüman olduğunu ancak cihatçı olmadıklarını söylüyor.

"İdlib için en iyi çözüm, kentin Türkiye'nin kontrolü altına girmesi olur” diyen Davut, "Elimde olsa yarın Türk vatandaşlığına geçerdim çünkü ne Esad yönetimi altında yaşamak istiyorum ne de bu cihatçılarla uğraşmak. Türkiye aynen bizim yaptığımız gibi İslami muhalifleri destekliyor” diye konuşuyor.

Davut'u en çok bir kimyasal saldırı düzenlenmesi ihtimali endişelendiriyor. Şubat ayında köyünden 5 kilometre ötede Serakib kasabasında bir kimyasal saldırı düzenlenmişti. Bu saldırıyı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) de sonradan teyit etmişti. Davut, "Rejimin aynı taktikleri deneyeceği ve kimyasal silahları bizim üzerimizde kullanacağından eminiz” diyor ve ekliyor: "Afrin'e kaçabilirim.” Davut, orada ailesinin güvende olacağını söylüyor.

Anchal Vohra

© Deutsche Welle Türkçe