Hasan Cemal
(Milliyet, 10 Ağustos 2012)
İdris Naim Şahin, İçişleri Bakanı. Kendisini hayretle izliyorum. Gerçekten öyle. Öylesine bir zihniyet dünyasında, öylesine bir zaman tünelinde yaşıyor, öylesine laflar edebiliyor, öylesine karar ve uygulamalara imza atıyor ki. Akıl alır gibi değil. Her seferinde şaşırıyorum. Oysa alışmak lazım. Bazen en iyisi görmezlikten gelmektir. Ama olmuyor, yapamıyorum. Hazret geçen gün şöyle demiş: “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir. Bu çatışma İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur. ” Kitapla silahı aynı kaba koymak... Yazıyla silahı aynı kaba koymak... Düşünceyle bombayı aynı kaba koymak... Eli kalem tutanla silah tutanı aynı kaba koymak... Ne denir ki? İfade özgürlüğüydü, demokrasiydi, demokrasi kültürüydü, ne desen hepsini hallaç pamuğu gibi atıyor, İdris Naim Şahin’in bu sözleri... Ve bu sözlerin sahibi, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturabiliyor. Kendisini uyaran yok mu Bakanlar Kurulu’nda, devletin tepelerinde?.. Bir Allah’ın kulu da çıkıp, “Yahu kardeşim ne yapıyorsun?” demiyor mu, diyemiyor mu bu zat-ı muhtereme?.. Hâlâ neden şaşıyorsun ki?.. Acaba bir noktaya dikkat edilmiyor mu? Hedef gösterilmeye başladı bazı gazeteciler, yazarlar... Belki de bazı gazeteler, bu zihniyetten cesaret bularak şehitlerimizin katilleri diye isim verebiliyorlar. Ak Parti iktidarının sayın önde gelenleri; Farkında mısınız tehlikenin? Ya da böylesine ‘psikolojik harekâtlar’la caydırıcı olabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Öyle sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz bu filmi çok gördük. Acılar çekildi, çekiliyor. Kan ve gözyaşı aktı, akıyor. Bizim tüm çabamız, geçmişten çıkarmaya çalıştığımız derslerle acıların durmasına, kan ve gözyaşının kesilmesine ve de barışın tesisine kalemimizle katkıda bulunmaktan ibarettir. Ama eğer gerekli özeni göstermezseniz, 1990’ların o korkunç faili meçhuller dönemi yeniden açılabilir. Bizden söylemesi... Bir başka nokta. Yine İdris Naim zihniyetiyle ilgili. Bu zihniyetle Türkiye kendi iç barışını kuramaz. Bu zihniyet, Türkiye’de etnik ve mezhepsel bölünmeleri gitgide keskinleştirir. Bu zihniyetle Türkiye’de Sünni-Alevi, Türk-Kürt çatışmaları alevlenebilir. Bu ihtimaller beni ürkütüyor. Ayrıca, bu zihniyet dünyası Ak Parti iktidarına damgasını vurmaya devam ederse, Türkiye Ortadoğu’da, burnunun dibinde yaşanmakta olan olağanüstü ‘değişim’e ayak uyduramaz, adapte olamaz. Bu kafayla, en beklemediğimiz anda yuvarlanır gider Türkiye olayların arkasından... Yazık olur. Daha fazla yazmak içimden gelmiyor.