Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal uygulamasının (OHAL) 674 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle (KHK) ilgili olarak "Bakanlar Kurulu, İHA satan şirketlere kritik ödev ve sorumluluklar getirdi. Maddeye göre, İHA satan şirket yöneticileri, satılan araç bilgilerini kayda geçirecekler. Kalkış ağırlığı 500 gramın üzerindeki İHA’ları aynı gün içinde Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce oluşturulan kayıt sistemine kaydedecekler. Yurtdışından İHA getiren, yurtiçinde İHA devralan herkes, üç gün içinde sisteme kayıt yaptırmak zorunda. Bu kayıtlar suç işlenmesinin önlenmesi ve suç soruşturmalarında kullanılmak üzere kolluk birimleriyle paylaşılacak" dedi.
Çiğdem Toker'in "İHA satana kayıt zorunluluğu" başlığıyla yayımlanan (8 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Olağanüstü Hal (OHAL) kararnamesiyle kanun değişikliği yapmak son derece sorunlu bir uygulama. OHAL doğası gereği, belirli koşullar ve belirlenmiş süreyle sınırlı bir özel rejimdir. Böylesi bir rejim için çıkarılan kurallar, bu rejim bittikten sonra uygulanamaz. Oysa Bakanlar Kurulu, 674 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) kararnamesiyle 25 ayrı yasada değişiklik yaptı. Bu kararname ve yapılan değişiklikler anayasaya aykırıdır. OHAL kararnamesiyle yasa değişikliği yapılamayacağını sadece “mantık” söyletmiyor.
Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı var. Bundan 25 yıl önce Sosyal Demokrat Halkçı Parti, OHAL kararnamelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, kuralların bir kısmını iptal etti. 5 Mart 1992 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararında OHAL kararnamesiyle neden yasa değişikliği yapılamayacağı şöyle anlatılıyor: “OHAL sona ermesine karşın OHAL KHK’sindeki kuralların devam etmesi, olanaksızdır. Bu nedenle OHAL kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz.
OHAL KHK’leri ile getirilen kuralların OHAL bölgeleri dışında veya OHAL’in sona ermesinden sonra da devam etmesi isteniyorsa, bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur.” Ve gelelim, kararın bugün için anlam taşıyan öteki paragrafına: “Anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan OHAL KHK’leri, yalnızca OHAL süresince, OHAL ilan edilen yerlerde uygulanmak üzere ve OHAL’in gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK’lerdir. Bu koşulları taşımayan kurallar OHAL KHK kuralı niteliğinde sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar.
1 Eylül 2016 mükerrer tarihli üç OHAL KHK’sinden biri olan 674 sayılı kararnamenin değişiklik yaptığı kanunlardan biri Türk Sivil Havacılık Kanunu. Kararname, bu yasanın daha önce kaldırılmış “İnsansız Hava Araçları” (İHA) maddesini yeniden düzenledi. Bakanlar Kurulu, İHA satan şirketlere kritik ödev ve sorumluluklar getirdi. Maddeye göre, İHA satan şirket yöneticileri, satılan araç bilgilerini kayda geçirecekler. Kalkış ağırlığı 500 gramın üzerindeki İHA’ları aynı gün içinde Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce oluşturulan kayıt sistemine kaydedecekler. Yurtdışından İHA getiren, yurtiçinde İHA devralan herkes, üç gün içinde sisteme kayıt yaptırmak zorunda. Bu kayıtlar suç işlenmesinin önlenmesi ve suç soruşturmalarında kullanılmak üzere kolluk birimleriyle paylaşılacak. Daha açık bir anlatımla, bundan böyle yarım kilo üzerinde İHA satın alan herkesin bilgileri emniyet birimlerine iletilecek. KHK’ye göre bu ödevlere aykırı hareket edip kayıt yaptırmayan ya da belirlenen alanlar dışında İHA uçuranlara 1000 liradan 10 bin TL’ye kadar para cezası verilecek.
İlk milli İHA meselesi
Sivil İHA, bütün dünyada yeni bir alan olması nedeniyle, konu, kamu güvenliğinden bireysel mahremiyete uzanan pek çok alanda, canlı bir tartışma konusu. Alanın yeni olması nedeniyle pek çok ülkenin sicil havacılık mevzuatının yeniden düzenlediği biliniyor. Türkiye’de böyle bir düzenlemeye zaten ihtiyaç varken, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bu niyeti hızlandırdığı anlaşılıyor. Gelgelelim, böylesi önemli bir normun, yasama sürecinden geçmiş bir kanun değişikliği yerine, anayasaya uygunluğu çok sorunlu bir OHAL KHK’siyle yapılması, gelecekte yeni sorunlar doğurabilir. İHA satış ve kimlik kayıtlarını tutmakla yükümlü kılınan şirketlerin kapsam tanımına, dünkü yazımızda bütçe maliyetini sorduğumuz Bayraktar TB2 İHA’larını üreten Baykar Makina giriyor. Bitirirken, dünkü yazımızla ilgili küfürlü ve hakaretamiz yorumları bir kenara bırakarak, “Milli ve yerli İHA’ların maliyetini neden sorduğumuzu” merak edenlere yanıt verelim.
Bu ülkede gazeteciliğin nasıl bir şey olduğunu yeminli biatçılar unutmuş ya da hiç bilmiyor olabilir. Ne var ki, Türkiye’nin ilk yerli ve milli İHA’sı olma özelliğini taşısa bile, savunma ve güvenlik harcamalarını sorgulamanın gazeteciliğin alanına girdiğini vurgulamak zorundayım. Muhaliflikten filan söz etmiyorum. Sadece ve yalın anlamıyla gazetecilikten söz ediyorum. Hazır, mesele “milli”likten açılmışken bütçenin milliliğine değinmeden olmaz. Bütçenin “milli”lik vasfı, bizlerin, biz vatandaşlardan toplanan vergilerle oluştuğu anlamına gelir. Vergilerimizin nerelere nasıl harcandığını sorgulamak ise birileri kabul etmek istemese de gazetecilik ödevidir. Hem de en “milli”sinden.... Ulusal savunmanın önceliği, yerli savunma sanayiinin geliştirilmesinin gereği ve savunma sanayi sistemleri yenilenirken, bütçeden ayrılan kaynağın yabancı sermayeli firmalar yerine Türk firmasına gitmesi bile, tam da bu nedenle gazetecilik sorularının önünde engel değildir.