İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ortak basın açıklamasında, “Başlatılan askeri müdahale daha fazla can kayıpları yaşanmadan derhal durdurulmalı, savaşsız, çatışmasız çözüm yolları denenmelidir” çağrısında bulundu.
İHD ve TİHV tarafından yapılan ortak basın açıklamasında, Suriye halkının 2011 yılından beri çok acı çektiği ve bu operasyonları bölgede barış ve huzurun tesis edilmesinin ‘çok daha ileri zamana’ erteleneceği yorumu yapıldı:
“Kuzey Doğu Suriye’ye yapılan askeri müdahale, her şeyden önce binlerce belki de on binlerce insanın yaşam hakkını ihlal edebilecektir. Başlatılan askeri operasyon sürecinde çok sayıda ölü ve yaralı haberi gelmeye başlamıştır.
“Bu müdahale, başta askeri operasyonun yapıldığı bölgedekiler olmak üzere Suriye halkları için yeni acılara ve yüzbinlerce sivilin yerinden edilmesine dolayısıyla da yeni bir insani krize neden olacaktır. Suriye’nin acil ihtiyacı olan barış ve huzurun tesis edilmesi çok daha da ileri zamanlara ertelenecektir.”
Ayrıca Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin, operasyon sonunda Kuzey Suriye’de kurulması planlanan güvenli bölgeye naklinin Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı olduğu ifade edildi:
“Türkiye’ye sığınmış milyonlarca Suriyelinin, kuzey ve kuzey doğu Suriye topraklarına zorla nakli ve/veya geri gönderilmesi sivillerin korunmasına yönelik mültecilerle ilgili ‘Cenevre Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Sözleşme’nin 45. maddesi himaye gören kişilerin zulüm görme olasılığının bulunduğu bir ülkeye geri gönderilemeyeceğini açıkça belirtir. Ayrıca, bu tür nüfus hareketlerine silah ve zorla sebep olmak insancıl hukuk ihlalidir. Kaldı ki, söz konusu olan milyonlarca insandır, basit bir kargo malzemesi değil.”
Açıklamada Barış Pınarı Harekâtı’nın sebepleri arasında ‘hükümet tarafından yürütülen hatalı politikalar sonucu içine girilen ekonomik, siyasal ve sosyal kriz nedeniyle yönetme zorlukları yaşayan siyasal iktidarın toplumsal rıza üretme ihtiyacı’ olduğu ifade edildi.
Olası sonuçları hakkında ise şöyle bir değerlendirmede bulunuldu:
“Etkileri emekçiler ve yoksullar tarafından çok yoğun biçimde hissedilen ekonomik krizi daha da derinleştirecek ve uzatacaktır. Siyasal iktidar savaşı fırsat ve gerekçe bilip, uzun zamandır fiili olarak sürdürmekte olduğu OHAL uygulamalarını daha da yoğunlaştırmaya ve kalıcılaştırmaya çalışacaktır.
“Başta düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlükleri olmak üzere pek çok temel hak ve özgürlükler kısıtlanacak, böylelikle her fırsatta engellenen ve şiddetle bastırılan yurttaş eylemliliği imkânsız kılınarak siyasal ve sivil alan tümüyle bir kontrol/tedbir alanı haline getirilmeye çalışılacaktır.”