İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım, 31 Mayıs 2010'da 9 Türk vatandaşının hayatını kaybettiği Mavi Marmara saldırısının ardından Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yapılan diplomatik görüşmelerin ardından imzalanan mutabakat metniyle ilgili olarak "Mavi Marmara’dan sonra zaten Aşdod limanı bütün kurumlara açılmıştı. Bütün insani yardımların Aşdod limanına getirilebileceği söylenmişti. Mavi Marmara’dan önce 2 bin 600 çeşit malzemenin Gazze’ye girişine izin verilirken Mavi Marmara’dan sonra 4 bin küsur malzemenin içeriye girmesine izin verildi. Ne yazık ki İsrail, yapılan anlaşmanın ardından Gazze’ye girişine izin verilen malzeme türünü 2 bin 600’e indirmiştir. Ayrıca bütün İsrailli sivillere, şüphelendikleri Filistinlileri vurmayı yasallaştırdılar.” dedi.
Milli Gazete'den Timuçin Mercanoğlu'nun haberi şöyle: T
Siyonist İsrail’in ablukası altındaki Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisindeki 10 vatandaşımızı katleden İsrailli’nin yargılandığı davanın 12. duruşması dün Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Türkiye’deki davalarda Siyonist katiller kurtarılmak istenirken, Mavi Marmara’dan sonra Gazze’ye girmesine izin verilen malzeme türü sayısı anlaşma sonrası yarıya indi. Siyonist her zaman olduğu gibi yine sözünde durmadı, Gazze ablukası kalkmadığı gibi daha da arttı.
İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail’le yapılan anlaşmanın Mavi Marmara sonrası kazanımlarının daha gerisinde olduğunun altını çizdi. Yıldırım şunları söyledi: “Mavi Marmara’dan sonra zaten Aşdod limanı bütün kurumlara açılmıştı. Bütün insani yardımların Aşdod limanına getirilebileceği söylenmişti. Mavi Marmara’dan önce 2 bin 600 çeşit malzemenin Gazze’ye girişine izin verilirken Mavi Marmara’dan sonra 4 bin küsur malzemenin içeriye girmesine izin verildi. Ne yazık ki İsrail, yapılan anlaşmanın ardından Gazze’ye girişine izin verilen malzeme türünü 2 bin 600’e indirmiştir. Ayrıca bütün İsrailli sivillere, şüphelendikleri Filistinlileri vurmayı yasallaştırdılar.” İsrail’in ablukası altındaki Gazze’ye yardım taşıyan Mavi Marmara gemisindeki 10 Türk vatandaşını katleden İsrailli yetkililerin yargılandığı davanın 12. duruşması dün Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, davanın avukatı Cihat Gökdemir ve şehit eşi Çiğdem Topçuoğlu, Çağlayan Adliyesi önünde Mavi Marmara davasının geleceğine ilişkin açıklamalar yaptılar. 2010 yılında bu yana mahkeme mağdur sıfatıyla 200’e yakın müştekiyi dinledi. Toplamda 300 civarında müşteki bulunuyor.
İsrail’le yapılan anlaşmanın Gazze ablukasını meşrulaştırmayacağını ifade eden İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, “İsrail’in ablukayı yasallaştırma süreci içerisinden ne yazık ki önemli adımlar attığını görüşüyoruz. Bugüne kadar ABD dahil olmak üzere BM ve dünyanın hiçbir ülkesi Gazze ablukasını kabul etmemişti. İsrail kelime oyunlarıyla ne yazık ki, Türkiye’de yapılan son anlaşmadan sonra ablukanın Türkiye tarafından da yasal olarak kabul edildiği yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Biz şuna inanıyoruz ki, Türkiye’deki hiçbir fert ve siyasi parti bu ablukayı yasal olarak göremez” dedi.
Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin düzelemeyeceğini belirten Yıldırım, “Bu yapılan anlaşma asla Türkiye-İsrail ilişkilerini düzeltemez. Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulması sadece Mavi Marmara ile alakalı değil. Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail’in haksızlık, adaletsizlik, vurdumduymazlık üzerine kurulan sistemiyle ilgilidir. Müslümanları, insanları katleden, dinimize hakaret eden İsrail’in Türkiye ile ilişkilerinin düzelmesi asla mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Yapılan anlaşmanın hukuki açıdan ellerini zayıflattığını söyleyen Yıldırım, “İsrail’le yapılan anlaşmadan sonra ne yazık ki elimiz zayıfladı. Ama buna rağmen son gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Yenilgiyi sırtımız yere gelse bile kabul etmeyiz. Hemen ayağa kalkar yolumuza devam ederiz. Bu anlaşma metninde sadece Türkiye’de açılan davaların değil, bugüne kadar İsrail’e karşı yapılmış en büyük kazanım olan ABD ve Avrupa’daki davaların da düşürülmesi için açık kapılar bırakılmıştır. Bu anlaşmanın İbranice, İngilizce ve Türkçe metinlerine hukukçu gözüyle bakıldığında farklılıklar içeriyor.”
Anlaşmanın İsrail ayağının Kudüs’te imzalanmasını eleştiren Yıldırım, “İki ülkenin başkentinde İmzalanması gereken bu anlaşma metninde bir tarafta Ankara’da imza atılmıştır. Ne yazık ki diğer tarafta Kudüs’te imza atılmıştır. İsrail’in başkenti Tel Aviv’dir. Kudüs Müslümanlarındır” dedi. Daha önce İsrail’e güvenilmemesi gerektiği ve anlaşmaya karşı çıktıklarını dile getiren Yıldırım, “Türkiye’nin tüm iyi niyetine rağmen İsrail , Gazze’ye saldırmıştır. Mescid-i Aksa’ya saldırmıştır. Anlaşmaya ilk günden beri karşı çıkmamızdaki argümanlara bakıldığında yine haklı çıktık.”
İsrail’le yapılan anlaşmanın Mavi Marmara sonrası kazanımlarının daha gerisinde olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları söyledi: Mavi Marmara’dan sonra zaten Aşdod limanı bütün kurumlara açılmıştı. Bütün insani yardımların Aşdod limanına getirilebileceği söylenmişti. Mavi Marmara’dan önce 2 bin 600 çeşit malzemenin Gazze’ye girişine izin verilirken Mavi Marmara’dan sonra 4 bin küsur malzemenin içeriye girmesine izin verildi. Ne yazık ki İsrail, yapılan anlaşmanın ardından Gazze’ye girişine izin verilen malzeme türünü 2 bin 600’e indirmiştir. Ayrıca bütün İsrailli sivillere, şüphelendikleri Filistinlileri vurmayı yasallaştırdılar.” Yıldırım, Mavi Marmara şehit ve mağdurlarına verilmesi için teklif ettiği 20 milyon doların iki katını, İsrail’in bir Türk şirketinden gasp ettiğini söyledi.Yıldırım, “İsrail, 20 milyon doları veriyoruz diye Türk firması olan Yılmaz Holding’ten 40 milyon dolar gasp ediyor. Şehit ailelerine tazminatı İsrail mi veriyor yoksa Türk firmasından yaptığı gaspla mı ödüyor. Yani İsrail öyle zalim ki, gidiyor sebepsiz yere Türk şirketinden 40 milyon dolar gasp ediyor.”
İsrail’in Hitlerin devamı olduğu ve sadece Müslümanlara değil Yahudilere de zulmettiğini ifade eden Yıldırım şöyle konuştu: “İsrail, Hitlerin devamıdır. Şeytanın avukatıdır. Hitler, o kadar Yahudi’yi Almanya’da katletti ve İslam dünyasının merkezinde devlet kurdular. İsrail, Hitlerden aldığı misyonu devletleştirdi. Hitelerin çocuğu olarak kurulan bu İsrail, Yahudilere de zulmediyor. Hristiyanlara da haksızlık yapıyor. Hiç kimse bizi anti semitist olarak yargılamaya kalkmasın.”
Mavi Marmara saldırısının Türkiye’ye son 100 yılda yapılmış en büyük saldırılardan biri olduğunu kaydeden Yıldırım, “Uluslararası hukuka göre Türkiye’nin gemisi, Türkiye toprağı sayılmaktadır. Mavi Marmara gemisi hem Türkiye’nin gemisi, İHH Türkiye’nin kuruluşu ve gemidekiler de Türkiye’nin vatandaşıdır. Dolayısıyla Mavi Marmara Türkiye toprağıdır. Bu da şunu gösteriyor ki, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez bir devlet, askeri üniformalı askerleriyle Türkiye toprağına saldırmıştır. Hukuken 15 Temmuz darbecilerine yapılan hukuk metodu, Mavi Marmara’ya saldıran İsrail’li yetkililere de uygulanmalıdır” şeklinde konuştu. Mavi Marmara şehitlerinden Çetin Topçuoğlu’nun eşi Çiğdem Topçuoğlu: “Şehit aileleri olarak davalarımızdan vazgeçmiyoruz. Şehit aileleri olarak bizler lütuf tazminatları istemiyoruz. Bizler cezai tazminatlar istiyoruz.” Mavi Marmara davasının avukatlarından Cihat Gökdemir, “Herkes bu davanın düşürüleceğini bekliyordu. Ancak ceza davalarının, uluslararası bir anlaşma ile ya da kanunla düşürülmesi mümkün değildir. Tazminat davaları düşebilir. Fakat ceza davaları berat ya da mahkumiyetle sonuçlanıncaya kadar düşmez. Eğer düşürürlerse, biz hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda hukuki olarak mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Mavi Marmara şehitlerinden Çetin Topçuoğlu’nun eşi Çiğdem Topçuoğlu, “Şehit aileleri olarak davalarımızdan vazgeçmiyoruz. Şehit aileleri olarak bizler lütuf tazminatları istemiyoruz. Bizler cezai tazminatlar istiyoruz” ifadelerini kulandı. Öte yandan İspanya’dan kalkacak Gazze filosuna katılacağını belirten Topçuoğlu, “Ülkemdeki kadınlar adına yola çıkacak olmamdan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Hakkınızı helal ediniz” dedi.
Mavi Marmara davasının avukatlarından Cihat Gökdemir, “Herkes bu davanın düşürüleceğini bekliyordu. Ancak ceza davalarının, uluslararası bir anlaşma ile ya da kanunla düşürülmesi mümkün değildir. Tazminat davaları düşebilir. Fakat ceza davaları berat ya da mahkumiyetle sonuçlanıncaya kadar düşmez. Eğer düşürürlerse, biz hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda hukuki olarak mücadelemizi sürdüreceğiz”
Türkiye ile İsrail arasında geçtiğimiz ay yapılan anlaşma metninde geçen davaların düşürülmesiyle ilgili Adalet Bakanlığı’nca mahkemeye herhangi bir yazı gönderilmediğini söyleyen Avukat Gökdemir, “Bugün içeride müşteki mağdurların ifadeleri alınarak davaların düşmeyeceği gösterilmiş oldu. Adalet Bakanlığı’ndan davaların düşürülmesine ilişkin mahkemelere gönderilmiş bir yazı da yok. O yazı gelirse mahkemenin tavrı nasıl olacak onu hep beraber göreceğiz. Adalet Bakanlığı’ndan davaların düşürülmesine ilişkin yazı gelse bile mahkeme heyetinin davaları düşürmeyeceğini tahmin ediyoruz.”
Başta Türkiye ve birçok farklı ülkede açılan davaların İsrail’i sıkıştırdığını ifade eden Avukat Gökdemir, Filistinlilerin dava ile ilgili yorumundan şöyle bahsetti: “Filistin’de yaşayan dostlarımız 6 yıldır bize şunu söylüyorlar; 80 yıldır İsrail’le mücadele ediyoruz. Biz ilk kez İsrail’in Türkiye’de açılan davalar yüzünden sıkıştığını gördük. Bizi burada ceza evine atsalar bile lütfen bu davalardan vazgeçmeyin.”
Yargıdaki Fettulahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi hakim ve savcıların, 6 yıldan beri açılan davaları engellemeye çalıştıklarını belirten Avukat Gökdemir, “15 Temmuz darbesine kalkışan, onun öncesinde 17-25 Aralık yargı darbesine girişen hakim ve savcılar bu davaya engel olmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. İsrail’le yapılan anlaşmaya da en çok sevinenler o hainler oldu” diye konuştu. KADINLARDAN GAZZE’YE ÖZGÜRLÜK FİLOSU Dünyanın farklı yerlerinden sivil toplum kuruluşlarının desteğini alarak hareket eden Özgürlük Filosu Koalisyonu, geçmiş girişimlerinde kendilerini engelleyen İsrail askerlerini bu kez “kadınların gücüyle” aşarak, Gazze’ye ulaşmayı hedefliyor. Gazze’de Ablukayı Kırma ve Yeniden İmar Ulusal Hareketi, uluslararası toplumdan İspanya’dan Gazze’ye doğru yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonu’na bağlı Zaytouna (Zeytin) ve Amal (Umut) gemilerine koruma sağlanmasını talep etti. Hareket Sözcüsü Ethem Ebu Selime, Gazze limanında düzenlediği basın toplantısında, “Uluslararası topluma, Gazze’ye destek için yola çıkan gemilere uluslararası koruma sağlama çağrısı yapıyoruz. Çünkü bu gemilerin misyonu tamamen insani.” ifadelerini kullandı. Ebu Selime, daha önce yaptığı gibi gemilere saldırması ya da Gazze’ye ulaşmasını engellemesine karşı İsrail’e uyarıda bulundu. Gazze’ye uygulanan ablukayı delmek için oluşturulan uluslararası sivil girişim Özgürlük Filosu Koalisyonu’na bağlı iki gemi, geçen hafta İspanya’dan yola çıkmıştı. Kadınlardan oluşan filodaki iki gemiden biri olan Zaytouna önceki gün Fransa’nın Korsika Adası’na ulaşırken diğeri Amal’ın ise teknik sorunlardan dolayı Barcelona’ya döndüğü belirtilmişti. Türkiye, Kanada, Meksika, İspanya, Norveç, ABD ve Avustralya gibi dünyanın farklı yerlerinden sivil toplum kuruluşlarının desteğini alarak hareket eden Özgürlük Filosu Koalisyonu, geçmiş girişimlerinde kendilerini engelleyen İsrail askerlerini bu kez “kadınların gücüyle” aşarak, Gazze’ye ulaşmayı hedefliyor. Filodaki gemilerin Ekim ayının ilk haftasında Gazze’ye ulaşmaları öngörülüyor.