İhraç edilen yarbay Alkan: FETÖ'cüler darbe yapacak hale gelmişse sebebi onlarla yürüyenlerdir, önce kendilerini atsınlar!

İhraç edilen yarbay Alkan: FETÖ'cüler darbe yapacak hale gelmişse sebebi onlarla yürüyenlerdir, önce kendilerini atsınlar!

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde PKK’nın düzenlediği karakol saldırısında şehit olan yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi yarbay Mehmet Alkan, 1 Eylül’deki Kanun Hükümdeki Kararname ile TSK’dan ihraç edildi. Kardeşinin cenaze töreninde "Sırça saraylarda 30 tane korumayla gezip zırhlı arabalara binip de 'şehit olmak istiyorum' diye bir şey yok.” sözleriyle gündeme gelen yarbay Mehmet Alkan, TSK’dan ihracına ilişkin “Asla FETÖ’cü değilim. Eğer FETÖ'cüler darbe girişiminde bulunacak hale gelmişse bunun sebebi biz değil, onlarla beraber yürüyenlerdir. Atacaklarsa önce kendilerini atsınlar.” ifadesini kullandı. 

Sözcü Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e konuşan yarbay Mehmet Alkan’ın sözleri şöyle:

“Kamu görevine son verilen Fethullahçı olduğu öne sürülenlerle birlikte ben de görevden atıldım. Ortada büyük bir haksızlık var. Bunun için başvurulması gereken her makama, her yola başvuracağım. Bunda en küçük bir geri adım atmam, yapılanı kabullenmem mümkün değil. Açıkçası Fethullahçı olduğu öne sürülenlerle birlikte aynı kefeye konulmak da çok ağrıma gitti. Disiplin soruşturması nedeniyle atılabilirdim ama ondan değil FETÖ'cülükten atılmama ne ben, ne de çevrem inanamıyoruz.

Disiplin soruşturması yürütülürken ben zaten emekli olacağımı, bunun için terfi edip albay olmayı bekliyordum. Yapılmadım. Buna itirazım yok. Yapılmamayı da geçen yılki olaylara bağlıyordum. Disiplin işlemi başlatılmış ancak o soruşturma da askıda kalmıştı. İlginçtir atılma kararnamesi Resmi Gazete'de 1 Eylül'de yayınlansa da atılmamızın 15 Ağustos'ta kararlaştırıldığı, dolayısıyla atılacaklar listesinin sonradan oluşturulduğu anlaşılıyor.

 

“İçeriye bile almadılar”

 

Beni neden FETÖ'cü yapıp attıklarına ilişkin hiçbir fikrim yok. Böyle bir grubun içinde benim asla olmayacağımı, bu karara imza atanlar da bilir. Açıkçası FETÖ'cü diye atılabileceğim hiç aklımın ucundan bile geçmezdi.

Resmi Gazete'de atılmam yayımlandığı için bana ayrıca atılma tebligatı gelmedi. Ben de 20 yıl hizmet verdiğim Jandarma Genel Komutanlığı'na gidip ‘Neye göre işlem yapıldığını ve atıldığımı' öğrenmek istedim. Evet. 20 yıldır görev yaptığım, kardeşi de terörle mücadelede şehit edilmiş bir komutan olarak içeriye bile almadılar. Kapının dışında, duvarın dibinde durmamı söylediler. Bunlar dayanılacak gibi değil… Atılanların kesinlikle içeriye alınmaması talimatı verilmiş. Nedeni de gelip suikast yapabileceğimiz yolundaki uyarıymış! Demek ki yanlış yaptıklarını biliyorlar ve yaptıklarından dolayı da çekiniyorlar, bunun için ayrıca önlem alıyorlar.

 

“Silahı teslim etmeyeceğim”

 

Kardeşim Ali şehit olduğu zaman beylik tabahcasını hatıra olarak ben almıştım. Yanımda hep onun tabancası bulunuyor. Meslekten atıldığım için kimliğimi, tabancamı da istiyorlar. Bu, şehit Ali'ye karşı da büyük saygısızlıktır. Kendisinin hatırasına ve bana yapılanlar karşısında inanıyorum ki kemikleri sızlıyordur, yapılanları lanetliyordur. Ali'nin bende bulunan tabancasının istenmesi beni öyle bir sarstı ki anlatamam. Tabii ki o silahı vermeyeceğim. Kardeşime devredeceğim. Ali'nin hatırasını bizden kimse alamaz…Kendi durumumun yanı sıra atılan bazı kişilere bakıyorum, FETÖ'cülükle ilgisi alakası olmayanlar var. Bu grubun içine bir sürü insan karıştırılmış olması ‘Balyoz', ‘Ergenekon' davalarındaki gibi sulandırılmış sonucu verecek. Sulandırılmanın en büyük örneklerinden biri de benim. Eğer FETÖ'cüler darbe girişiminde bulunacak hale gelmişse bunun sebebi biz değil, onlarla beraber yürüyenlerdir. Atacaklarsa önce kendilerini atsınlar. Hastanesini, okulunu, dershanesini, bankasını açarsan, şimdi de terörle mücadele adına oralara gidenleri terör örgütü diye cezalandırırsan olmuyor.

 

“Aman konuşma' diyorlar"

 

Gün dönecek, devran dönecek, bu haksızlıklar da bir gün giderilecek. Çok mağdur edilenler var, bunların telafi edilmesi lazım. Bana yapılanları da unutmayacağım ve her yerde konuşacağım. ‘Aman konuşma' diyorlar. Benim hayatıma son verilmiş, mesleğim elimden alınmış, daha bundan fazla ne kötülük olur? O zaman ‘tutuklarlar' diyorlar. Tutuklasınlar. İşte o zaman zulüm tamamlanır.

Cezaevinde yatmaktan korkmam ve er-geç hakkımı alırım. O insanlara da yaptığı haksızlığın hesabını yargı önünde bir gün mutlaka sorarım. Dışarıda esir gibi korku içinde, pısırık olacağıma, gider cezaevinde yatarım. Hapiste de olsa fikrim, vicdanım hür olmalı. Nedir bu böyle herkes sinmiş, çekinmiş durumda. Namusluların cesaretli olma zamanıdır.”

O bir asker, o bir yüreği yanık şehit ağabeyi. Onu kim anlayacak, kim dinleyecek?