Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Irak'ta Türkmen kızlara tecavüz edildiğini, tecavüzün filme alındığını ardından kızların idam edildiğini" söyledi. İhsanoğlu konuyu "Dün Türkmen liderler geldiler bana, öyle feci hadiseler anlattılar ki. 13-14 yaşındaki kıza, mükerreren defalarca tecavüz ediliyor, filme çekiyorlar sonra da elektrik direğine asıp öldürülüyorlar. Böyle bir vahşet. 50 bin kişi susuz, gıdasız. Barınaksız, bunlara hiç kimse bir şey yapmıyor. Varsa yoksa Gazze. Ama Gazze’ye de yapılan bir şey yok. Yoksa sonumuz biraz kavgalı bir süreç olacak. Biz kavga değil vatanımızda huzur istiyoruz ki, yurt dışında itibar istiyoruz. Yurtta sulh cihanda sulh istiyoruz" sözleriyle dile getirdi.
"Bir taraftan Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışma içerisindeyken, Irak Türkleri'nin uğradığı katliamlar, kızların uğradığı tecavüzler unutuluyor. Sırf Filistinli mi olmak lazım?" ifadelerini kullanan İhsanoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Şimdi bizim ikinci kazancımız seviyeyi tespit etmek, çıtayı yükseltmek. Şimdiye kadar yapılan hizmetlerin, biz cumhurbaşkanı söylemini değiştirdik. Hatırlıyor musunuz dört hafta önce “güçlü cumhurbaşkanı” başkan yetkileriyle Türkiye’yi değiştirecek, yeni türkiye’yi kuracak bir başkan seçiyorduk. Şimdi benim söylediğim Anayasa’nın yetkilerini kullanacak cumhurbaşkanını konuşuyor herkes. Bu rejim şekli, yani parlamentoya dayalı bir sistemin ve iktidarın başbakanın elinde olması, başbakan’ın meclis’e karşı sorumlu olması, bütçeyi herşeyi ona göre ayarlaması… Bu sistem Atatürk’le beraber de başlamadı. İkinci meşruiyetten itibaren. Atatürk büyük istiklal mücadelesini yürüttü, muzaffer kumandan mustafa kemal paşa geldi Meclis’le beraber savaşı bitirdi. Son noktasını da bu şehirde attı. Bütün yetki başbakandaydı. Koskoca Atatürk o yetkileri kendisinde toplayamaz mıydı? Hayır, 1934 anayasasına göre yetkiler baş vekildeydi.
Siz geliyorsunuz bana diyorsunuz ki biz ABD olacağız. Başkanımız her şeyi yapacak. Bir defa ABD’nin başkanı istediği her şeyi yapamıyor. Senatoda sorgulanıyor. Bir kişinin iki dudağı arasında değil. en sonunda meclis’te onu vekiller sorguya çekiyorlar. Biz burada her şeyi bir kişinin iki dudağının arasında yapmak istiyoruz. ABD örnek değil ki bize. O Amerika Birleşik Devletleri, federal bir yapı. Bizde 81 vilayetler var, biz bunları birleşik vilayetler mi yapacağız
Özerklik falan deyip, federal bir devlete gideceğiz, federal bir başkanımız olsun, mükemmel işte ABD olduk. Genellikle Fransa hariç, bütün Avrupa ülkelerinde cumhurbaşkanları genellikle siyaset dışından. Daha birkaç hafta önce Ankara’ya gelen Alman cumhurbaşkanı, eski bir din adamı. Polonya’yı komünizmden hür dünyaya taşıyan adam sendikacı. Biz tutturmuşuz illa partili olacak.
Şişko fareler kediler trafolara giriyor. Girince karanlık oluyor ondan sonra karanlık olunca siz biliyorsunuz neler oluyor. Fakat biz bu sefer halkımızın sandığına oyunu verdiğiniz her oy annenin helal sütü gibi sahip çıkacaksınız. Ve acelemiz yok. Üç tane isim var. O siz bir ismin sahibi olarak A’dan Z’ye kadar ilan edilinceye kadar gözleyeceksiniz. Biz burada komitelerin kurulmasını istiyoruz. Kim gönüllüyse lütfen girsinler. Tecrübesi olan arkadaşlar bu şeyi yapsınlar.
Soru: Cumhurbaşkanı seçildiğiniz takdirde Türk siyasetinde neler değişecek?
Biraz önce bazı şeyleri sıraladık. Biz yarışa başlar başlamaz bir seviye getirdik. Biraz milletin ayağının yere basmasını şey ettik. Herkes anayasanın, mevcut anayasaya saygılı konuşmaya başladı. Şimdi yapılacak şey şudur. Biz, görmüşsünüzdür, manifestolarda her şeyden önce ülkede huzuru sağlamamız lazım. Bizim toplumumuz, konuşmakla şöhret bulan “toplumumuz tef gibi gergin olmuş” bu tefi yanlış çalanlar var. istikrar içinde, Türkiye maceraya sürüklenmemesi lazım. Fakat bu istikrar devam ederken bu kutuplaşmayı sona erdireceğiz. Bir ve beraber bir millet olarak dirliğimizi sağlayacağız. Sevgi ekeceğiz, saygı ekeceğiz, bunun tohumlarını elde edeceğiz. Bu kardeşiniz uluslararası ilişkilerden tecrübeleri oldu. Dünya liderleriyle, komşu devletlerle. Biz bunu bu komşularımızla olan münasebetlerimizi düzelteceğiz. Gündemimizin en baş maddeleri içerisinde, hukukun üstünlüğü. Ve buna bağımlı, yargının bağımsızlığı. Bugün Türkiye’de hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değil.
Türkiye’de hiçbir zaman, askeri diktalar zamanında dahi, yargının bu kadar darbe aldığını, kanunların bu kolaylıkla değiştiğini, biz bizim neslimiz bunu hatırlamıyor. Biz bunun siyasi tarihimizde de böyle bir şey görmedik. Onun için hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve sosyal adaletin gerçekleştirilmesi çünkü Türkiye’de yoksulluk çizgisinin altında yaşayan çok insan var. bu insanların bir an evvel dertlerine derman bulmak lazım. Kredi borcu olan kardeşlerimiz, bu sarmal içerisinde, her ayın sonu-başı, ben bu krediyi nasıl ödeyeceğim diye yüz binlerce milyonlarca insanımız var. bunu muhakkak mevcut hükümetle meclisle muhalefetle bunun bir çaresini bulup o sıkıntıları gidermemiz lazım.
Faiz diye aleyhte konuşuluyor, merkez bankasının başkanı azarlanıyor, yazık adamın ağzı var dili yok. Eşim hatırlattı haklı olarak. Kadın meselesi ve buna bağlı olarak engelliler meselesi özel önem arz eden konudur. Teferruata girmeyeceğim, biz bu şerefli yolculuğa çıktığımız günden itibaren kadınlarımızın toplumumuzdaki etkin rolünü keşfettik. Benim her yerde gördüğüm kadınlar, genç küçücük kızlarımızdan, ileri yaşlardaki annelerimize teyzelerimize kadar başı açık kapalı olsun, tahsil seviyeleri farklı olsun. Hepsi bu konuda çok ileri fikirli. Açık açık söylüyorlar, bizim oyumuz sizden yana. Ben bu yarışı hanımlarımızın, gençlerimizin ve engellilerimizin desteğiyle kazanacağım.
Soru: Hukukun üstünlüğü vurgusu yaptınız. Bugün Türkiye operasyonla uyandı. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ben de maalesef bundan sabah erken saatte haberdar oldum ve ben de çok üzüldüm. Adli tahkikat intikam duygusu içinde olmamalıdır. Gerçekten suç işleyen varsa ister polis ister bakan olsun devletin hangi görevinde birisi olursa olsun, böyle bir şey yapmışsa kanun karşısında eşit muamele alarak yargılanarak cezası neyse alması lazım.
Bu uzun zamandan beri bir takım emniyet mensuplarına, yargı mensuplarına, savcılara polislere emniyet müdürlerine lekeleme kampanyaları başlatıldı. Bunlardan bazı, onurlarını kıran bir şekilde tutuklananlardan bir kısmı serbest bırakılmıştı. Biz de her şeye rağmen vicdanlı hakimler vardı. Birbirlerine kelepçeleniyorlar, bu ayıptır. Bu yakışmaz bize. Bin senelik devlette bu olmaz. Biz sırf 90 yıllık cumhuriyet değiliz. Biz bu devleti daha dün kurmadık ki. bu çok ayıptır bu yakışmaz. İnsanlar bunu yapanlar ve yaptıranlar yarın pişman oldukları zaman yine Türk adaletine müracaat edeceklerdir. “Adalet mülkün temelidir” yani devletin temelidir. Temeli çürürse o devlet çöker.
Soru: Özellikle bu gece yarısı başlayan operasyon AKP’lilerin yandaş medyanın da dilindeydi. Gazze’deki operasyonlar devam ederken, hükümetin köşeye sıkıştığı ve bu operasyonu yaptığı şekilde bir algı oluştu. Buna katılıyor musunuz?
Yargı meselesi çok hassas bir mesele. Yargıya siyasetin karışmaması lazım. Adli işlerin siyasetin karışmaması lazım. Şimdi bakınız biz 90 senedir laiklik üzerinde titreye titreye belirli bir noktaya geldik. Laiklik dinin siyasete, siyasetin dine karışmaması demektir. Bazı radikal gruplar anlayışlar var ama onlar büyük ekseriyetin karşısında bunu kabul etmek durumundadır.
Yargı siyaset ilişkisinde bunu oturtmamız lazım. Bir ülkede yargı siyasete, siyaset yargıya karışıyorsa orada adalet olmaz. Gazze meselesinde, hükümetimiz ne yaptı? Yas ilan etti. İcraat olarak yas ilan etti. Bu saygıyla karşılayacağımız bir husus.
Onun dışında nutuk attık. Telefonlar yaptık, bağırdık çağırdıki bir tane şişe kan, bir battaniye, bir konserve kutusu gönderemedik. Neden? Çünkü herkesle kavgalıyız. Bu yardımın iki kapısı var. siz o iki devletle kavgalısınız.
Biz yol gösterdik, 2008-2009 ‘da aynı hadise. Bu İsrail’in zalimce saldırıları devam edecek. Bu şartlar olduğu sürece bunlar devam edecek. Güvenlik Konseyi’nin kapısında kilit olduğuna göre bu olacak. Ben başka bir yol tarif ettim. Yine BM güvenlik mekanizması yoluyla. Ama dinlemiyorlar yalan söylüyorlar, küfrediyorlar.
Bir taraftan Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışma içerisindeyken, ırak Türklerinin uğradığı katliamlar, kızların uğradığı tecavüzler unutuluyor. Sırf Filistinli mi olmak lazım? Biraz da Türklerle Allah rızası için dayanışma içerisinde olalım. Dün Türkmen liderler geldiler bana, öyle feci hadiseler anlattılar ki. 13-14 yaşındaki kıza, mükerreren defalarca tecavüz ediliyor, filme çekiyorlar sonra da elektrik direğine asıp öldürülüyorlar. Böyle bir vahşet. 50 bin kişi susuz, gıdasız. Barınaksız, bunlara hiç kimse bir şey yapmıyor. Varsa yoksa Gazze. Ama Gazze’ye de yapılan bir şey yok. Yoksa sonumuz biraz kavgalı bir süreç olacak. Biz kavga değil vatanımızda huzur istiyoruz ki, yurt dışında itibar istiyoruz. Yurtta sulh cihanda sulh istiyoruz.
Soru: Başbakan Erdoğan’ın bir açıklaması vardı “benim oyum yüzde 56” diye. Sizin bir tespitiniz var mı? Bu sabah yapılan operasyonların seçim malzemesi olarak kullanılacağını düşünüyor musunuz?
Birinci sorunuz evet, bizim tespitimiz yüzde 60. İkinci soruya gelince maalesef her eşyi bu seçime göre ayarlamış. Çıkarılan seçim kanunu, daha birkaç sene önce. Ramazan ayı, yaz ayı, bir ay seçim kampanyası. 10 Temmuz – 10 ağustos. Dünyanın hangi ülkesinde cumburbaşkanı… hele siz daha önce başkanlık sistemi heyecanı içerisinde, Amerikanvari bir başkanlık yetkileriyle bu yola çıktığınıza göre… Deemk ki bir kişinin ölçülerine göre yapılmış, kanun biçilmiş kaftan. Bir yerden bir yere evinizi taşıma süresi bir ay. Her şeyi buna göre hazırlamıştı. Bakıyoruz mesele bir mitingde söylenen, tatmin edecek unsurlar söyleniyor. Ama başka vilayette fazla geçerli olmadığı için, öbür vilayette. Veya TRT bunu kesiyor. Çok güzel bir kampanya, çok güzel yapılmış. Ama eşit değil, adil değil. TRT’nin yaptığı TRT tarihinde bir kara leke olarak geçecektir. Onun da herhalde bir gün bu millet sorgulayacaktır.