İki Mısırlı, iki görüş: Kan dökülmesi şart mıydı?

İki Mısırlı, iki görüş: Kan dökülmesi şart mıydı?

Londra merkezli Küresel Stratejiler Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Başkanı Mısırlı uzman Mamun Fandi ve Müslüman Kardeşler'in Londra'daki sözcüsü Mona El Kazaz, Kahire'de yüzlerce kişinin öldüğü Kanlı Çarşamba'yı değerlendirdi.

Orduyu haklı gören Mamun Fandi ve Müslüman Kardeşler tarafını savunan El Kazaz, BBC'den James Coomarasamy'nin sorularını yanıtladı.

 

- Olanları savunuyor musunuz?

Mamun Fandi: Bugün yaşananlar Mısır tarihinde önemli bir noktadır. Ya 6 bin yıldır olduğu gibi Mısır'ın bütünlüğünü koruyacağız ya da ülkenin bölünmesine izin vereceğiz. Bu zor bir karar. Ama tercih yapmak zorundasınız.

 

- Bu kadar büyük can kaybıyla mı yapılmalı?

Fandi: Bu can kaybının, bir sonraki can kaybından; yani Suriye'deki kadar büyük bir can kaybından daha az olacağından emin değilim. Suriye'de 100 bin insan öldü.

 

- Suriye'yle nasıl bir bağ kurdunuz?

Fandi: Mısır'ı bir iç savaşa sürüklemek istiyorlardı. Bunu Suriye'de gördük. Libya'da ve başka yerlerde gördük. Stratejik bir karar vermek gerekiyor.

 

- Mona El Kazaz, "Ülke iç savaşa gidiyordu ve bunu engellemenin ordunun müdahalesinden başka yolu yoktu'' görüşü için ne diyorsunuz?

Mona El Kazaz: Modern Mısır tarihinde devlet eliyle yapılan en büyük katliamdır bu ve hiçbir şekilde haklı gösterilemez. Masum bir insanın kanının akmasını hiçbir şey haklı gösteremez. Yüzlerce ya da binlerce masum insan acımasızca öldürüldü. Ben de arkadaşlarımı kaybettim. Sürekli arkadaşlarımın öldüğüne dair mesajlar alıyorum. Ama mesele benim kayıplarım değil, Mısır'ın kayıpları. Biz Mısır'ı kaybettik, demokratik Mısır'ı kaybettik. Bir cunta, mermi ve tankların gücüyle iktidarı ele geçirdi. Bir ağaç meyvesiyle tanınır, bir cunta da katliamlarıyla.

 

- Bu insanların çoğu kadın ve çocuktu. Barışçıl bir şekilde darbeyi protesto ediyorlardı. Ve onları ezip geçtiler...

Fandi: Öncelikle İngiltere'de bir aile çocuğunu, ya da kadınları, silahların olduğu böyle şiddet dolu bir yere götürse sosyal görevliler, çocuğu o ailenin elinden alır.

 

- Fakat asker müdahaleye başlayıncaya kadar şiddet yoktu.

Fandi: Şiddet vardı. Son 49 gündür, insanlar öldürülüyordu. Uluslararası Af Örgütü'ne göre Rabiyat'ül Adeviyye Camii'nin önündeki ve Nahda meydanındaki kampta insanlar işkenceden geçiriliyordu. Müslüman Kardeşleri desteklemeyenler kampın içinde tutulup işkenceden geçiriliyordu.

El Kazaz: İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mısır'da olanları insan yaşamına karşı kriminal bir saygısızlık olarak niteledi. Askeri cunta, sürekli uydurma haberler yayıyor.

Fandi: Savunulamayacak bazı temel şeyler var. Çocukları canlı kalkan olarak kullanıp 49 gün kampta tutmanın savunulacak bir şeyi olamaz. Bunlar sorumsuz insanlar. İkincisi, Müslüman Kardeşler'in demokrasiyle ilgisi yoktur. Kadınların haklarına inanmıyorsanız, Kıptilerin kiliselerini ve hatta kendilerini yakıyor, ateşe veriyorsanız, nasıl bir barışçıl gösteriden bahsedebilirsiniz?

 

- Müslüman Kardeşler Mısır halkı tarafından demokratik bir şekilde seçilip iktidara gelmedi mi?

Fandi: Mesele bu. Seçildiler ama demokratik olarak değil. Korkusuzca, kafir ilan edilme korkusu, öldürülme korkusu olmadan sandıklara giden, ifade özgürlüğünü kullanan bireyler tarafından seçilmediler. Seçimlere hile karıştırıldı. Uluslararası gözlemcilere izin verilmedi. Jimmy Carter, birey olarak seçimleri izledi. Kurumlara izin verilmedi.

 

- Daha önceki ölümleri göz önüne alınca çocukları getirmek sorumsuzluk değil mi sizce?

El Kazaz: Çözüm, adam kaçırma, işkence ve cinayet mi? Ben özgür bir Mısırlı olarak özgürlüğe ve demokrasiye inanıyorum. Bu yüzden 2011'de Mübarek'e karşı ayaklanmaya katıldım. Özgürlüğümü ve seçme hakkımı geri istiyorum. Bu hakkı benim elimden aldılar. Asker, cinayet ve katliam dilini kullanıyor. Benim en büyük silahım barışçıl gösteri yapmaktı. Biz barışçıl gösteri yaptık. Başka niyetimiz yoktu. Şiddet bu ülkeyi yöneten cunta tarafından uygulandı.