T24 - Tarhan Erdem, Diyarbakır'daki Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) çalıştayına sunulan özerklik tebliği ile BDP'nin sitesinde duyurulan özerklik taslağı arasındaki farkları irdeledi. Silahlı güçlerin konseydeki çıkışlarından ve nasıl karşılandıklarından da bahseden, Radikal gazetesi yazarı Tarhan Erdem'in dün (26 Aralık 2010) yayımlanan 'Çalıştayda tartışılan tebliğ ve BDP'nin bildirisi' adlı yazısı şöyle: Çalıştayda tartışılan tebliğ ve BDP'nin bildirisi DTK Çalıştayı'nın üzerinden ilk günler geçti, BDP önerilerinin hangisinin yanlış, eksik ve doğru olduğunu tekrar düşünelim! Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) çalıştayında tebliğler görüşüldü, Bunlardan biri de Öcalan’ın görüşlerini tekrarlayan PKK’ya bağımlı bir grubun hazırladığı ‘tebliğ’ idi. Diyarbakır’da tebliğ görüşüldü, kabul edilmedi Bu tebliğ, çalıştayda uzun uzun tartışıldı, ancak katılanlarca oylanıp ya da oylanmaya gerek görülmeden ‘kabul edilmedi’. Tebliğin çalıştaya sunulmuş, görüşülmüş ve kabul edilmemiş olması, ayrı ayrı önemlidir, bu olay Kürt hareketinde ve siyasal hayatımızda silahlı güçlerin uzantılarının da katıldığı toplantılar için bir ilktir. Diyarbakır’da son toplanan çalıştay, arkasında silahlı güçlerin bulunduğu toplulukların, yönettikleri veya katıldıkları siyasal platformlarının modeli değildir. Düzmece değildi Silahlı güçlerin, konseyleri, merkez yönetim kurulları ve diğer adlarla anılan organlarının toplantılarında, liderin sözcüsü olduğu herkesçe bilinen bir militan söz alır, demokrasi ve halka saygısını belirttikten sonra, aslında örgütün bildirisi olan bir tebliği okur. Bu bildiri metni, çoğunlukla kimse konuşmadan, ayakta alkışlarla kabul edilip örgütün kararı haline dönüşür. Ya da yine lidere yakınlığı bilinen bir kişi çıkıp heyecanla konuştuktan sonra coşku içinde kabul edildiği ilan edilir; tebliğe samimiyetle kimse karşı çıkamaz, karşı çıkanlar bir daha o toplantılara katılamazlar! Diyarbakır çalıştayı böyle bir düzmece toplantı olmadığı gibi, tebliğ sunanlar da liderin kuklası değildi. Tebliği hazırlayanlar, savunanlar ve karşı çıkanlar DTK’nin temsil yetkisini ve gücünü arttırmışlardır. BDP’nin Özerklik Bildirisi Çalıştay sırasında, BDP internet sayfasında, ‘Demokratik Özerklik Bildirisi’ yayımlandı. Partinin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Meclis Başkanı ile görüşmesi sonrasında ve Diyarbakır Çalıştayı’nın hemen ertesi pazartesi gününde, İstanbul’da Rewşenbiren (Kurd - Kürt Aydınları) toplantısında, yayımladıkları bildiriyi anlattı. Sayın Demirtaş, Kürtlerin çoğunlukta olduğu o toplantıda, Kürt gençlerinin ANF ajansında yayımlanan taslakta bulunan ve BDP bildirisinde bulunmayan ‘özsavunma’ ve ‘Özerk Kürdistan’ kavramlarıyla ilgili soruları; deneyimli bir siyaset adamına yakışacak uslupla yanıtladı, demogoji yapmadan bu iki kavrama yüklenen anlamlara karşı çıktı. Basınımızda bu tebliği, Kürt hareketinin temsilcileri hatta BDP tarafından kabul edilmiş bir siyasal belge olarak kabul edenler oldu. Ahmet İnsel, Nuray Mert ve Ali Bayramoğlu gibi istisnalar dışında pek çok yazarımız taslağı, “Resmi dilin iki dilli olması tartışmaları, demokrasiye suikast girişimidir”, “Demokratik Özerk Kürdistan, siyasal, hukuki, özsavunma, sosyal, … şeklinde tam sekiz boyut üzerinde inşa ediliyor”, “Bu ne demek şimdi? Her şeyden önce bu özsavunma da nereden çıktı?”, “Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir” benzeri sözlerle anlattılar. Olmayan kavramlarla savaşa, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı da sağını solunu düşünmeden girdi. MHP Genel Başkanı’nın neler söylediğini tahmin edebilirsiniz. CHP Genel Başkanı da önceki gün, dil ve bayrak üzerinden kabul edilmeyen tebliğe karşı çıktı. Başbakan’ın “sessiz kalmasına” seviniyordum, ama dün akşam üzeri Meclis’teki konuşmasının bir kısmını bu konuya ayırdı. Onun da DTK’da yapılan tartışmalardan haberdar olmadığı ve BDP’nin bildirisini okumadığı anlaşılıyordu. Burada şunu söyleyerek geçeceğim: Sayın Başbakan, yerel yönetim sistemini korumaya çalışmayın, Türkiye verimsiz, hantal, arkaik yönetimden çok çekti, çekiyor; bunu en iyi bilenlerdensiniz; niçin gerçekçi olamıyor, ulusunuzu maceraya sürüklenmesine göz yumuyorsunuz? Açıklayan bir yazar Nihayet, T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, iki metnin -Çalıştayda tartışılan taslak ile BDP bildirisinin- farkını ortaya koydu da biraz olsun dostlarımız adına sıkılmaktan kurtulduk. Akın, taslakla bildirinin farklarını saydıktan sonra soruyordu: “Bu DTK taslağı, sizce demokratik bir çözüm için Türkiye’ye fırsat mı sunuyor, yoksa tam tersine yeni bir çatışma döneminin fitilini mi ateşliyor?” İlk günler geçti, şimdi BDP önerilerin hangisinin yanlış, eksik ve doğru olduğunu tekrar düşünelim! Demokratik Özerklik Bildirisi Özeti 19.12.2010’da kabul edilen ve BDP’nin yayımladığı bildirideki öneriler Bildirideki, durum anlatımı ve eleştirisi ile önerilerin gerekçeleri alınmamış, sadece kurumsal ve kavramsal öneriler yazılmıştır. A-Demokratik Toplum Kongresi * Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformunu; * Yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesinin kabulünü; * Kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı; * Demokratik katılımcılığı ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini; *“Bayrak” ve “Resmi Dil” tüm “Türkiye Ulusu” için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını; * Türkiye’nin demografik yapısının açığa çıkarılması için gerekli çalışmaların yapılmasını; * Anayasa’daki mevcut “ulus” kavramının etnik vurgularla değil, demokratik uluslaşmanın bir ifadesi olarak “Demokratik Türkiye ulusu” ortak aidiyetiyle yeniden tanımlanmasını; *Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı; kültürel kimlikleri kabul eden ve “Türkiyelilik” üst kimliği çerçevesinde tanımlanmasını; *Anayasa’da “Bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder” hükmünün yer almasını; * Kürt dili başta olmak üzere diğer diller ve kültürler önündeki engellerin kaldırılmasını, *Türkiye Ulusu’nu oluşturan bütün farklı etnik ve inanç gruplarının korunup geliştirilmesi için devletin özel tedbirler almasını; * Resmi dil Türkçe dışında (Kürt) diğer dillerin kamusal alanda ve eğitim dili olarak kullanılabilmesini; * Bütün kültürlerin kendilerini özgürce ifade ederek örgütlü sivil kurumlarını yaratmasının anayasal güvence altına alınmasını; * Anayasa’da toplumsal cinsiyet eşitliğinin yer almasını; *Aşağıda tanımlanan Demokratik özerk yönetimin hayata geçirilmesini gerekli görür ve önerir. B-Demokratik özerk yönetimin tanımı: a) Türkiye, sayıları 20-25 olabilecek “bölge meclisleri” olarak örgütlenir; b) Meclislerde görev alan kişiler de “bölge meclis temsilcisi” olarak tanımlanır. c) Meclis, meclis başkanını ve görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini seçer. d) Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır. e) İl valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. f) İl Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlıklar gibi diğer idari yapılar varlığını korumaya devam edeceklerdir. g) Bölge Meclisleri eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, sosyal güvenlik, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet alanlarından sorumlu olacaktır. h) Dışişleri, maliye ve savunma hizmetleri de merkezi hükümet tarafından yürütülecektir. i) Emniyet ve adalet hizmetleri merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak yürütülecektir. j) Bölge meclisleri gelişmişlik düzeylerine ve nüfusa göre her yıl merkezi hükümetin aktardığı bütçenin yanında, kendi yerel gelirlerden de pay alarak hizmetlerin yürütülmesini sağlayacaktır. k) Az gelişmiş ve yoksul bölgelere pozitif ayrımcılık uygulanacaktır. C-Önerinin şekillenmesi: Bu siyasi ve idari yapının işleyişi ve hukuku önümüzdeki dönemde sürdürülecek olan yoğun akademik ve siyasi tartışmalar sonucunda şekillenecektir.