İki yıldan sonra Suriçi: Burası artık hiçbirimizin tanıdığı Sur değil

İki yıldan sonra Suriçi: Burası artık hiçbirimizin tanıdığı Sur değil

Cuma günü Diyarbakır'ı ziyaret eden Başbakan Binali Yıldırım, Sur ilçesindeki yenileme çalışmalarını ve Diyarbakır'a yapılan hizmetleri öne çıkaran bir konuşma yapmış ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'yi Sur için özel olarak görevlendirdiklerini açıklamıştı.

Sur'da yapılan her yeni çalışma siyasetçiler için bir övünç kaynağı olsa da, Sur'un eski sakinleri için durum farklı.

Çünkü birçoğu yapılan yenilemenin geçmişlerine dair tüm izleri sildiğine inanıyor.

Tarihi Sur ilçesinde 2015 yılı sonunda 'hendek ve barikatların kapatılması, bombalı tuzakların kaldırılması' amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve ilçenin bazı mahalleleri tamamen yıkılmıştı.

Fatihpaşa Mahallesi eski sakinlerinden Ethem'in, Kurşunlu Cami civarındaki iki katlı evi, dükkanı eşyalarıyla beraber yıkılmış. Şimdi eşi, çocukları ve yaşlı babasıyla Bağlar'da yaşıyor ama en büyük arzusu Sur'a geri dönmek.

"Sokaklarımızda hayat vardı, hepimiz birbirimizi tanırdık, apartman yaşamı bize göre değil" diyor.

93 yaşındaki babasının her gün kendisine Sur'a ne zaman döneceklerini sorduğunu anlatıyor.

"'Yollar ne zaman açılacak, evimize ne zaman gideceğiz' diye soruyor. Her seferinde yalan söylüyorum, orada ne olup bittiğinden haberi yok, evin yıkıldığını duysa ve bir daha Sur'a dönemeyeceğini öğrense bir dakika bile yaşayamaz."

Ethem her ay düzenli kira yardımı aldıklarını söylüyor.

Eşya bedeli olarak ise bin 720 lira verildiğini anlatıyor: "Bununla televizyon bile alamıyorum" diyor.

Evinin tapusu olduğu için Ethem'in Sur'da yapılan evlerden alma hakkı var ama maliyeti çok yüksek.

"Tapum var diye beni aradılar, 'TOKİ seçeneği var' dediler, istemedim. 'Bankaya paranı yatıralım, al' dediler, onu da istemedim. Ben arsamın üzerinde ev yapmak istiyorum ama 93 bin lira değer biçilen evim için 20 bin lira kepçe ve yıkım parası alacaklarını söylüyorlar, 160 bin lira proje parası vereceksin diyorlar. Yapılacak evlerden almaya kalksam, evime biçilen değer 93 bin lira, yapılacak evlerin değeri 400 bin lira. 307 bin lira borçlanmam gerek. Ben de hiçbir şey istemiyorum dedim, arsam orda kalsın, ne ev istiyorum ne de para."

Girişin hala yasak olduğu Hasırlı mahallesinde bir süre önce tarihi Diyarbakır evleri mimarisine benzer 44 ev inşa edildi. Ancak bu yapılar tartışmalara neden oldu.

Diyarbakır'da çalışan gazeteciler olarak Bakan Özhaseki'nin programını izlemek üzere, iki yıl aradan sonra yasağın devam ettiği Sur'a girdik.

Bakan, Yenikapı civarında, Hasırlı Mahallesi sınırlarında yapılan 44 Diyarbakır evinin, daha sonra da birinci etabı biten Dicle Vadisi projesini yerinde incelemek üzere burada.

Bizi yeni yapılan evlere götüren aracın geçtiği yol Fatihpaşa ve Hasırlı mahallelerinin surlara bakan dış çeperinden geçiyor.

Geçen yıldan beri devam eden yıkımlardan geriye ne mahalle kalmış, ne sokak ne de ev.

Tek tük ağaçların ve tarihi yapıların seçildiği o koca boşlukta yön duygumuzu kaybettiğimizi sanıyoruz çünkü koca boşlukta tanıdık tek bir yer yok.

1 Kasım seçimlerini oy verme işlemlerini izlediğim okullardan biri olan Fatihpaşa Mahallesi sınırlarındaki Süleyman Nazif Ortaokulu'nun ek binası yıkılmış, tarihi ana binası ise büyük zarar görmüş. Okulun çevresindeki sokak ve evlerin izi bile kalmamış.

Hasar gören Tarihi Kurşunlu Camii onarılıyor. Bahçe duvarı yeniden örülüyor.

Uzaktan Paşa Hamamı, Dört Ayaklı Minare, Surp Gargos Ermeni Kilisesi'nin çan kulesi seçiliyor. Kilisenin çevresinde kepçeler bazı evleri yıkmaya devam ediyor. Yıkıntılar arasında taşlarla örülü tek tük evler seçiliyor, muhtemelen tescilli evler. O evlerin de onarılacağı söyleniyor.

Üç bin yıl kesintisiz bir şekilde yaşamın devam ettiği Suriçi şimdi bomboş bir meydan gibi. Burası hiçbirimizin tanıdığı Sur değil artık.

Sur duvarları dışında o bildiğimiz Sur'dan geriye ise hiçbir şey kalmamış.

Hâlâ patlayıcı maddelerin olduğu ve geçen haftalarda iki tane bombanın imha edildiği anlatılıyor.

Minibüs tozun dumanın içinde Hasırlı Mahallesi sınırında yapılan Kiptaş evlerinin şantiye sahasında duruyor. Diyarbakır mimarisine uygun yapılmaya çalışılan evlerin inşaasında kullanılan malzemeler ve ortaya çıkan eser, bu çabanın yetersiz kaldığını gösteriyor.

Yapıların uygun olmadığı tartışmaları üzerine birçoğunda değişiklik yapılacağı söyleniyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, örnek daireyi inceledikten sonra Sur'da yapılan çalışmalar ile ilgili kapsamlı bilgi veriyor.

Suriçiyle ilgili "birçok algı operasyonu yapıldığını, yalanlar üretildiğini" söyleyen Bakan, her şeyi 2012 yılında düzenlen koruma amaçlı imar planına uygun yapmaya gayret ettiklerini anlatıyor.

"İlk günlerde buraların yıkılıp zenginlere peşkeş çekileceği, alışveriş merkezlerinin yapılacağı ve TOKİ'nin yüksek katlı binalar yapacağı, buraların insansızlaştırılacağı söylendi. Bugün gelinen noktada herkes ilk gün ne söylediysek bunların yerine getirildiğini görüyor.

"Planlama bizim için çok önemli, öncelikle buranın altyapısını tamamlayacağız, ikincisi Sur'un etrafı tamamıyla yol olacak, ihalesi bitti 15 gün sonra yapımına başlanacak. Gelen turistlerin araçlarını koyabilecekleri, yürüyebilecekleri, dinlenebilecekleri mekanlar oluşturulacak. Şimdi onların da ihalesi bitti, bayramdan 15 gün sonra o çalışmalar da başlayacak."

Bakan Özhaseki, inşaatı devam eden evler ile ilgili şunları aktardı:

"Burada yeniden Diyarbakır evlerini ihya etme projesi yapıyoruz. Ortaya geleneksel, klasik, Diyarbakır evleri çıkacak. Akşam birkaç mimarın oturup çizim yaptığı, 'hadi gidelim orada da yapalım' dediği şeyler değil. Diyarbakır'ın tüm tescilli eserleri kayıt altında. Kapı girişlerinden, pencere ve sütun başlıklarına kadar, bizim bildiğimiz kemerlere kadar ne varsa hepsi buraya nakşedilmiş. Her bir gördüğünüz esinti Diyarbakır'ın kadim, kendine has mimarisinin eseri olarak ortaya çıkıyor."

Bakan Özhaseki, kentsel dönüşüm kapsamında yıkım kararı alınan Alipaşa ve Lalebey mahalleleri ile ilgili de şu bilgileri verdi:

"Hepinizin bildiği gibi yıllardır süren istimlak davaları vardı. Onlar bitti, boşaltmaya gayret ediyoruz. Boşalttıktan sonra yine yapacağız. Mahalle sakinlerinin değişik seçenekleri tabi ki var; isteyen parasını alıp gidebilir, parayı az buluyorsa itiraz eder, mahkemeye gider, bilirkişiler gelir, evin fiyatını yeniden biçerler, eğer artırılıyorsa onlar da kabul edip, veririz. Ama oradaki vatandaşlarımızın bir kısmı yapılacak evlerden istiyorlar.

"Birinci tercih, evleri istiyorlarsa maaliyetleri belli, kendi aldıkları paralar belli. Eğer borçlanmaları icap ediyorsa çok uzun vadeye yayarak rahat ödeyecekleri şekle getirip, birinci tercih olarak onlara sunacağız. Bir yerde oturan insanın hakkı en kutsal hak. O mahalleler zaten yaşayan mahalleler olsun diye çabalıyoruz.

"Suriçinde bir vatandaşımız eğer ben mağdur oldum diyorsa, Çölgüzel ve Üçkuyular'da yapılan TOKİ evleri hazır, bugün anahtarını teslim edebiliriz yüzde otuz indirimle.

"Sırf parasını almak isteyene parasını veririz. Buradan ev almak isteyen, 'ben bedeli alıp üzerine borçlanıp makul şartlarda ödeme yapabilirim' derse, yeni evlerden alabilirler, bu seçeneğe de kapımız her zaman açık."

Bakan, basın açıklamasından sonra Dicle Vadisi projesinin tamamlanan birinci etabının incelemeye gidiyor.

On Gözlü Köprü'nin karşısıda, Kırklar Dağı'nın çevresi yeşillendirilip çevre düzenlemesi yapılmış. Bakan, Kırklar Dağı'nın imara açılmış olmasını da eleştiriyor ve orada yapılan apartmanların yıkımı için hukuki sürecin devam ettiğini açıklıyor.

Dönüşte köprü üstünde zurna çalarak para kazanan yaşlı bir adam dikkatimizi çekiyor. Adı Aziz Atar, Hasırlı Mahallesi'nin eski sakinlerindenmiş.

Hava çok sıcak, en az 40 derece. Gölgesine sığınıyor duvarın, ama öğlen saati, güneş tam tepede, sığınacak bir gölge de yok.

Yoksul olduklarını, yaşlı karısıyla sahuru ekmek ve suyla geçirdiklerini anlatıyor.

Evi daha önce Kore Mahallesi'ndeymiş. Tabi şimdi ne Kore kaldı, ne Hasırlı. Çatışmalar başlayınca o da eşi Adule ile sığınmış Alipaşa Mahallesi Aynalı Minare civarına.

Şimdi kirada oturdukları ev yıkıkmış ama 'hiç değilse gece başımızı sokabileceğimiz dört duvarı var' diye anlatıyor.

Bir kızı, bir de oğlu varmış, kızı elektrik çarpmasından ölmüş, oğlu da hastalıktan. Kendilerine bakacak kimselerinin kalmadığını söylüyor.

Bugün özel olarak Bakan için geldiğini anlatıyor. Zurna çalıp dikkatini çekip, durumunu anlatmak istiyor.

"Önceki evimiz yıkıldı, bunu da yıkmayın' diyecekmiş.

"Fakiriz, konu komşu her akşam bir tabak yemek getiriyor, bu sayede kursağımızdan bir sıcak yemek geçiyor, Bu mahalleyi de yıkacaklarmış, bakana yıkmayın diyeceğim, yoksa nereye gideriz Adule teyzenle?" diye soruyor.

Oruçlu haliyle tüm nefesiyle yükleniyor zurnaya, ancak çok zorlandığı her halinden belli.

Tüm enerjisini bakanın dönüşüne saklamak için nefesini tüketmek istemiyor.

Bakanın etrafındaki kalabalıktan sesini duyuracağı şüpheli ama o duyurmakta ısrarlı.

Biz köprüden ayrıldığımızda yaşlı adam gelen her kalabalığı bakanın ekibi sanarak arada bir zurnasını üflüyor.

Sonradan öğrendiğim kasarıyla eline verilen 50 lira dışında, yaşlı adamın çaldığı zurna bakana ulaşıp derdini anlatmasına yetmiyor...