İsmail Kahraman, isim babası olduğu partiden ikinci kez TBMM Başkanı seçildi. İlk adaylığının aksine adaylık başvurusunda ve seçim sırasında yalnız görüntüsüyle dikkat çeken İsmail Kahraman, TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleşen seçimlerin 3. turunda 289 oyla ikinci kez Meclis Başkanlığı’na seçilmiş oldu.
Erdoğan’ın hemşehrisi ve aynı zamanda en büyük destekçilerinden olan Kahraman, başkanlığının birinci döneminde muhalefete yönelik uygulamaları, laiklik ve Atatürk karşıtı söylemleri nedeniyle sıklıkla eleştirildi. Peki uzun yıllardır Erdoğan’ın en önemli destekçilerinden olan ve Erdoğan’ın çağrısıyla siyasete dönen İsmail Kahraman kimdir?
‘Tayyip Bey’e dedim ki ‘bak Adalet ve Kalkınma güzel bir isim. Bir kuş iki kanatla uçar’. Tayyip Bey, bir başka isim vardı teklif edilen YAP yani Yeniden Atılım Partisi.... ‘YAP diye aksiyon var’ demişti. ‘Ama bak beyazlık var, aklık var (dedim). Yani isim bana aittir. AK Parti ismi münhasıran ve doğrudan bana aittir.”
Ankara’nın OR-AN semtindeki milletvekili lojmanlarında Fazilet Partisi İstanbul milletvekili İsmail Kahraman’a ait ev genişti. Kahraman’ın ailesi de İstanbul’daydı. En önemlisi ise basın bu lojmanlara giremiyordu. Dolayısıyla altı ismin rahatça buluşup çalışması için idealdi.
Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu, Abdüllatif Şener ve İsmail Kahraman AK Parti’nin kuruluş çalışmalarını o lojman evinde yürüttüler. Ancak Kahraman kuruluşunda yer aldığı hatta isim babası olduğu bu partide yer almadı. Tüm ısrarları prensiplerini gerekçe göstererek reddetti.
Partide resmen görev üstlenmedi ama en önemli destekçilerinden biri oldu. Hem partinin, hem de Recep Tayyip Erdoğan’ın. 14 yıl aradan sonra onu aktif siyasete döndüren isim de hemşehrisi, kardeşi Erdoğan oldu.
23 Mart 1940’ta, Erdoğan’ın da memleketi olan Rize İkizdere’de doğdu. Babası askerdeyken doğunca, ‘harbe giden gelmez’ diye düşünülerek babasının adı verildi. İsmail oğlu İsmail oldu.
Babası savaştan sağ sağlim döndü. Baba İsmail, Demir Çelik Fabrikalarında memur olduğu için aile 1944’te Karabük’e taşındı. İlkokuldan lise ikinci sınıfa kadar Karabük Demir Çelik Lisesi’nde okudu.
1958’de ailesi İstanbul’a göç etti. Babası İstanbul’a gelince ticarete, Kahraman’ın ifadesiyle Karadenizlilerin ana mesleği inşaata yani, yap –sata başladı. Kahraman da Haydarpaşa Lisesi’nde eğitimine devam etti.
Lisede arkadaşları ona avukat lakabını taksa da aklında doktorluk vardı. Ama ilk tercihi tıp yerine son tercihi İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdi. ‘Seneye nasıl olsa tıbbiyeye gideceğim’ diyerek başladı hukuk fakültesine.
Okurken hukuku sevdiğini ve devam ettiğini söylese de, fakülteyi bitirdikten sonra avukatlık yapmadı. İki davaya girer sadece. Bunlardan biri yanlarında çalışan İspirli bir kalfanın Arnavut olmadığı halde ‘Arnavut’ olan soyadını değiştirmek istemesi üzerine açtığı davada olur. Kahraman’ın babasına “Hacı baba, beni akrabalığa kabul eder misin?” diyerek Kahraman soyadını almak ister. Kahraman davaya girer ve kalfanın soyadı değişir.
Ailesi de avukatlık yapmasını istemez. Bunun temelinde Anadolu’daki avukatlara bakış yatar. Kahraman şöyle anlatır:
"Anadolu’da yemin ettirirken şöyle ettirirler. ‘Allah muhtarların, mütevellilerin ve dava vekillerinin vebalini senden sorsun mu, bu böyle diye? Muhtar, devlet. Mütevelli cami parası onda duran maliye ve adalette dava vekili. Çok günahı vardır, vebali vardır. O yüzden avukatlık pek benimsenmiyor. Veballik kişiler olduğu için ."
Annesi de zaten eve avukatlık cübbesi ile geldiğini görünce “Benim oğlum mu avukat. Çıkart o cübbeyi” der. Kahraman avukatlık yapmaz.
Memleketinde ise hukuk fakültesinde okuduğunu bilen yakınları ‘hakim’ diye çağırırlar onu. Ama o hakim de olmaz. “1 gün hakimlik yapamadım. O kadar içimde uktedir ki” der.
İsmail Kahraman muhafazakar bir ailede yetişti. Üzerinde “evinin ve çevresinin tesirlerinin iz bıraktığını” söyler. Bu izlere örnek olarak ağabeyinin hafızlık eğitimi sırasında yaşadıklarını verir. Kahraman’ın anlattığına göre 18 kişilik hafız öğrenci grubu aralarından birini diğerleri ders görürken nöbetçi olarak görevlendirir. Nöbetçi jandarma gelirse diye diğerlerini uyarmakla görevlidir. “Çünkü” diyor Kahraman, “hafızlık yasaktı”. Ezanın Türkçe okunduğu, ibadetin Türkçe yapıldığı dönemi kasteden İsmail Kahraman “Zorluyorlar... Dinden çıkarmak için...” diye anlatıyor o dönemi.
Bu yüzden 1950’de Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelişini ak devrim olarak tanımlıyor. Çünkü DP döneminde ezan tekrar Arapça okunmaya başladı.
Kahraman ve arkadaşlarına göre 1960’ta DP’nin askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasındaki ana aktörlerden biri ise Milli Türk Talebe Birliği’dir (MTTB). 1916 yılında kurulan gençlik örgütlenmesi MTTB, ‘solcuların’ elindedir.
Kahraman değişimlerde gençliğin önemini kendilerine bu olayın gösterdiğini belirtir. ‘Yanlışları yapana karşı biz darbe yapacağız’ derler. İsmail Kahraman o dönemi şöyle anlatıyor:
“Sandığa hürmet yok. Ee ne yapmak lazım. Cebri gelmek lazım. O halde öncelikle biz dernekleri halledeceğiz. Ve cemiyetlerle dernekleri almak için faaliyete geçtik. İlk aldığımız talebe cemiyeti Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti’dir.”
Fakültenin ardından İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, sonra da MTTB’nin “ele geçirilmesi” ile İslâmcı örgütlenmenin gençlik ayağı tamamlanır.
İsmail Kahraman 1967’de MTTB başkanlığına geldi. Milli ve manevi değerlere bağlı gençler yetiştirmeyi hedefledi. Etrafındakilerin deyimiyle en zor dönemde başkanlığı üstlendi. Çünkü o yıllar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gençlik hareketleri sokaklardaydı...
İşçi Partisi’nin düzenlediği Diriliş mitinglerine, Kahraman ve arkadaşlarının Şahlanış mitingleri ile karşılık verdiği yıllar. Kahraman kendileri açısından dönemi şöyle anlatıyor:
“O dönem için ABD ve Rusya vardı. Yani komünizm ve Batı. Biz MTTB olarak ‘üçüncü yol ve bunların dışında bir dünya görüşü var’ dedik. İnanca dayalı olarak yürümeli Türkiye , misyonumuz bunu gerektiriyor. Biz bu misyonla kalkındık, cihan devleti olduk 20 milyon kilometre kareye ulaştık. 3 kıtada 8 denizde hüküm ifâ ettik (dedik).”
Kahraman ve arkadaşlarını gazetelerin birinci sayfasına taşıyan olay ise 1967 yılında yaşandı. Papa 6. Paul’un Türkiye ziyareti sırasında ibadete kapalı Ayasofya’yı gezerken dua etmesi, mekanın camii olduğunu savunan İslâmcıların tepkisini çekti. Başlarında İsmail Kahraman’ın bulunduğu İslâmcılar tepkilerini Ayasofya’ya namaz kılarak gösterdi. Kahraman bu olayı da “Dedemizden bize mirastır orası, camiidir. Orada namaz kılacağız dedik ve kıldık” diyerek anlatır.
1968’de Türkiye’deki ilk başörtüsü eylemini düzenleyenlerin başında da Kahraman var. AK Partide kuruluşundan bu yana bakanlık görevinde bulunan Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan, İlahiyat Fakültesi’ndeki derslerine türbanıyla girmek ister. Ancak izin verilmez. Bunun üzerine Kahraman ve arkadaşları 68 günlük ilk işgal ve boykot eylemini gerçekleştirir.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında da Kahraman ve 160 arkadaşı gönüllü asker olarak Yunanistan sınırına gitti. Kendilerine Kıbrıs Harp Gönüllüleri Öncüleri adını verdiler.
Kahraman 1969’da MTTB’deki görevini devretti.
Kahraman’ın yanı sıra, bugün AK Parti’de ya da Saadet Partisi’nde siyaset yapan bir çok isim MTTB’de yetişti. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Necati Çetinkaya, Yaşar Karayel bunlardan sadece bir kaçı.
1980 Askeri Darbesi ile birçok sivil toplum kuruluşu, dernek ve vakıf gibi MTTB de kapatıldı. Bunun üzerine Kahraman, 1983’de MTTB’nin devamı niteliğinde olacak yeni bir oluşumu başlattı: Birlik Vakfı
Kurucular Kurulu Başkanlığı’nı Kahraman’ın yürüttüğü vakfın diğer kurucuları arasında AK Parti’de siyaset yapan isimler var. Recep Tayyip Erdoğan, Ali Coşkun, Cemil Çiçek, Ömer Dinçer, Abdülkadir Aksu gibi...
Birlik Vakfı 2012 yılında Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na bir Anayasa taslağı sundu. Taslağı hazırlayan komisyonun başkanlığını da İsmail Kahraman yaptı.
Kahraman’ın Meclis Başkanlığı görevini üstlenmesi ile ilk çözmesi gereken konulardan biri HDP Ağrı milletvekili Leyla Zana’nın yemini olacak. Kahraman adaylık dilekçesini verdiğinde bu konuyu soran gazetecilere “Biz kriz çözmeye alışığız. Bakacağız, inceleyeceğiz.” dedi.
Kahraman nasıl bir yol izleyeceği henüz belli değil, ancak başında bulunduğu komisyon 2012 yılında milletvekili yeminin şu şekilde olmasını önermişti:
“Vatan ve milletin huzur ve refahı için çalışacağıma ve anayasayı savunacağıma ve saygı göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”
İsteyen milletvekilinin inandığı kutsal kitap üzerine de bu yemini edebileceği önerisinin getirildiği taslakta hâlâ yürürlükte olan yemin metnindeki “demokratik ve laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma” bölümü yok.
Birlik Vakfı’nın başkanlık sistemi önerisi ise, AK Parti’nin komisyona sunduğu tekliften bile daha detaylı. Başkan Yardımcısının görevlerine kadar tüm detayların sayıldığı yürütme bölümünde:
"Yürütme yetkisi halk tarafından seçilen Devlet Başkanına aittir. Devlet Başkanı yürütme organını tek başına temsil eder.”
“Devlet Başkanı yetkilerini kullanırken sorumsuzdur.”
İfadesi var.
Kahraman başkanlık sistemini Türkiye için gerekli görüyor. Başkanlık sisteminin darbeleri önleyeceğini söyleyen Kahraman’a göre Türkiye’nin istikrarı ve gelişimini sağlayacak.
Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’a öğrenciyken verdiği destek daha sonrasında da sürdü. Erbakan’ın kurduğu Millî Nizam Partisi’nin (MNP) kuruluş çalışmalarına katıldı. Ancak 40 yaşından küçük olması nedeniyle partinin kurucuları arasında yer alamadı.
1977 seçimlerinde Milli Selâmet Partisi’nden (MSP) Rize milletvekili adayı oldu ama kazanamadı.
1995’de kurulan Refahyol Hükümeti’nde ise Kültür Bakanı olarak görevlendirildi. Kahraman DYP ile kurulan bu koalisyon hükümetinde Erbakan kendisine bu bakanlığı uygun gördüğünde aslında kabul etmek istemedi. Kahraman itirazının nedenini ‘bakanlığın yapısı’ olarak gösterdi. Ancak Erbakan’ın dediği oldu.
Kahraman’ın bakanlığı RP’lilere göre bakanlığın asli fonksiyonlarına dönüşünü sağladı. Topkapı Sarayı’nda sergilenen Kutsal Emanetler için kaldırılan 24 saat Kur –an tilâvetini tekrar başlatması, Kültür Bakanlığı’na bağlı kuruluşlarda Osmanlıca kurslarının açılmasını sağlaması, RP’lilerin örnek gösterdiği icraatları oldu. Ancak öte yandan bunlar 28 Şubat sürecinde Kahraman’ın en çok eleştirilen ve tepki gösterilen isimler arasında yer almasına neden oldu.
Örneğin Taksim’de cami projesine imza atmadığı için ünlü Bizantolog ve sanat tarihçisi Semavi Eyice’yi Anıtlar Kurulu’ndan “O camiye imza atmadı, ben de kapının önüne koydum” dedi.
Kahraman o günlerde yaşananları kendi perspektifinden anlatıyor:
"Kültür Bakanlığı’nda kadın memur sayısı 650 idi. Bir gazete ‘Kadın düşmanı Bakan’, 850 kadının işine son verdi, diye haber yapmış. Bakanlıkta çalışan 650 kadın memurdan 850’sinin işine son vermişim. Haberi yapan muhabire dedim ki; ‘Hanımefendi haberinizi okudum gazetede. 850 mi 650 mi büyük- ‘Gayet tabii 850’ dedi. ‘Yani 850, 650’ye sığmaz değil mi-‘ dedim. ‘Sığmaz’ dedi. Bu süreçte, tayin isteyen ve emekli olan ise 28 kişi. ‘Peki siz bu 28’i, 650 değil de 850 diye yazıyorsunuz, hiç mi vicdanınız rahatsız olmayacak- Sizi şikayet edeceğim’ dedim. ‘Basın şeref divanına mı’, dedi- ‘Hayır’ dedim. ‘Mahkemeye mi-‘, ‘Hayır. Cenab-ı Allah’a inanıyorum, hesap gününde bu hesabı senle görüşeceğiz’ dedim. O günden sonra aleyhimde yazmadı."
İsmail Kahraman AK Parti’nin isim babası fakat bu ismi aslında onlardan önce Necmettin Erbakan’a önermişti. Refah Partisi’nin kapatılması ardından yeni bir partinin kurulması gündeme gelince Kahraman Erbakan’a partinin adını Adalet ve Kalkınma Partisi koymayı teklif etti.
Kahraman’ın aklına bu fikri getiren ise Nuri Demirağ’ın Milli Kalkınma Partisi’ydi. ‘Kalkınma lazım ama maneviyat ta lazım yani adalet de lazım’ diye düşündüğünü söyleyen Kahraman’ın önerisini Erbakan reddetti ve partinin adını Fazilet koydu.
Kahraman, Fazilet Partisi’nde de İstanbul milletvekilliği yaptı. AK Parti’nin kuruluşu sırasında tüm çalışmaların da içinde yer aldı ama 2002’den sonra aktif siyasetten çekildi.
Siyasete ara verdiği dönemde yine dernek ve vakıflarda görevler almaya devam etti. Örneğin Rize’deki Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Kurucular Kurulu’nun Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı üstlendi.
AKP’nin ‘ağabey’lerinden Bülent Arınç’ın bile ‘ağabey’ dediği İsmail Kahraman’ın yakın çevresi, en önemli özelliklerinden birinin masadaki kimseye hesap ödetmemesi olduğunu söylüyor. Bu babasından aldığı bir öğüdün sonucu. Babası “masada senden yaşlı bir kişi yoksa hesabı hep sen öde” demiş. Kahraman da bu öğüdü tutmuş. Bugüne kadar bulunduğu masada hesap ödediğini söyleyen neredeyse yok.
İsmail Kahraman siyasete 14 yıl aradan sonra 26. Dönem milletvekili seçimi ile döndü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarı ile, onun aday olduğu sıradan, İstanbul 1. Bölge 1. sıradan seçildi. Partide bazı isimler Meclis’in en yaşlı ikinci ismi olan Kahraman’ın Meclis Başkanlığını üstlenemeyeceğini düşünse de o çetrefilli geçeceği anlaşılan bir dönemde adaylığı kabul etti.
AKP 18 Kasım 2015’te Kahraman’ın adını Meclis Başkan adayı olarak açıkladı. 22 Kasım 2015’de de üçüncü turda 316 oy alarak TBMM’nin 27. Başkanı seçildi.
Kahraman’ı bekleyen en önemli görev, yeni anayasa konusuydu. Bu amaçla Meclis’teki dört siyasi partinin katılımıyla bir uzlaşma komisyonu da kuruldu. Ancak uzun ömürlü olmadı ve daha üçüncü toplantısında dağıldı. Masanın dağılmasından sorumlu tutulan kişi de İsmail Kahraman oldu.
CHP’nin, komisyonun adı, “Darbelerden ve darbe hukukundan arındırma komisyonu” olsun ısrarı üzerine toplantıda tartışma çıktı. HDP’li üyelerin Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a, “Liderlerle görüşün. Bugün çok yorulduk. Kararı daha sonrasına bırakın” yönündeki telkinlerine rağmen, Kahraman bunu kabul etmedi. Kahraman’ın, “Bu şartlar altında komisyon süreci sona ermiştir” sözleriyle Anayasa Komisyonu dağıldı.
İsmail Kahraman'ın, “Yeni Anayasa, Yeni Türkiye” konulu bir sempozyumda söylediği sözler de dönemindeki bir başka tartışma konusu oldu. 1982 Anayasası'nın herhangi bir yerinde Allah lafzının geçmediğini kaydeden Kahraman, şunları söyledi:
"Anayasa inanca göre tasnif edildiğinde, bu 82 Anayasası da, 61 Anayasası da dindar anayasalardır. Neden? Resmi tatiller, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı'dır. Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dünyada üç anayasada laiklik var. Fransa, İrlanda, bir de Türkiye'de var. Tarifi de yok. İsteyen, istediği gibi bunu yorumluyor. Böyle bir şey olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lâzım. Dini olarak bahsetmesi lâzım."
Bu sözlere tepki muhalefetten gelen istifa çağrılı ile sınırlı kalmadı. AK Partili Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop da, “Laikliğin anayasa metninden çıkarılmasını tartışmış bile değiliz. Meclis Başkanı parti adına konuşmuyor” açıklamasını yaptı. Kahraman, bu tepkiler üzerine şahsi düşüncelerini ifade ettiğini söyledi, “Konuşmamın bütününde 1937 yılında anayasaya kelime olarak dercedilen laikliğin tanımının yapılması gerektiğine vurgu yaptım”dedi.
15 Temmuz darbe girişimi gecesinde İsmail Kahraman, Meclis Genel Kurulu’nu açtı, başkanlık divanındaki koltuğuna oturdu. Meclis’e ulaşmayı başarabilen iktidar ve muhalefet milletvekilleriyle bir arada, bombalara rağmen Meclis’i açık tuttu. Televizyon kanallarına yine aynı şekilde görüntülü bağlantı kurdu. Gecenin en önemli fotoğraflarından biri bu şekilde verildi. Daha sonra, o gece darbe girişiminden haberdar olduktan sonra abdestini alarak Meclis’e gittiğini anlatan Kahraman şunları söyledi:
"Kaptanlar gemilerinde bulunmak zorundadır. Gemiyi önce fareler terk eder. Meclisimizi açtık, sabaha kadar, bombalar ve helikopterlerden yaylım ateşi altında biz, parti farkı gözetmeksizin hepimiz bayrağımızın, ay yıldızın altında bir araya geldik."
İsmail Kahraman Kasım ayından bu yana Meclis çalışmalarına çok fazla katılmıyor. Bazı zorunlu seyahatler ve programlar dışında çalışmalarını azalttı. Başbakan Binali Yıldırım’ın Aralık ayı başında yaptığı bir hastane ziyareti Kahraman’ın bir süredir hastanede tedavi gördüğünü ortaya çıkardı. Kahraman bu ziyaretin ardından bazı programlara da katıldı. 29 Aralık akşamı ise aniden hastaneye kaldırıldı. Kısa süre sonra da Meclis Başkanlığı, Kahraman'ın enfeksiyon nedeniyle hastaneye yatırıldığını açıkladı.
Meclis Başkanlığı boyunca muhalefet tarafından laiklik ve Atatürk karşıtı olmakla eleştirilen İsmail Kahraman "Biz yeniden saltanat istemiyoruz. Biz cumhuriyetten yanayız" çıkışıyla dikkat çekti.
AKP’nin muhalif çevrelerce ‘Atatürk açılımı’ olarak nitelenen ve laik Atatürkçü kesime ılımlı mesajların verildiği dönemde İsmail Kahraman da Twitter hesabından bir paylaşımda bulunarak “Biz yeniden saltanat istemiyoruz. Biz cumhuriyetten yanayız. Cumhurun iradesiyle yürüyeceğiz. Tarihi seveceğiz, bütünüyle evelallah hürmet edeceğiz. Ama demokratik cumhuriyet yolunda yürüyeceğiz" dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda AKP iki adayla girdiği Meclis Başkanlığı seçimlerinin 3. turda İsmail Kahraman, 289 oyla yeniden Meclis Başkanı seçildi. Seçimlerde AKP’nin çok sayıda fire vermesi dikkat çekti.
Kahraman seçimlerin ardından teşekkür konuşmasında “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını saygı ile selamlıyorum. 26. yasama dönemi siyasi tarihimizde müstesna bir yere sahip olacaktır.” İfadelerini kullandı.
İsmail Kahraman biyografisi Al Jazeera'dan alınmıştır