Ankara Üniversitesi'nin emekli hocalarından iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, CHP'nin düzenlediği Kıdem Çalıştayı’nda ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bölüşüm ilişkilerinin AKP dönemi içerisinde her geçen gün daha kötüye gittiğini dile getiren Boratav, "Eğer bir toplumda kuvvetli sınıf bilinci yoksa, kişiler kendi geçmişine bakar. Yani ortalama işçinin milli gelirde payı düşmüştür ama geçmişine göre artmışsa, kişiler buna bakar, bu önemli bir noktadır. Türkiye’de yabancı sermaye tüketimi beslemiş, arttırmıştır. Tüketim, gelirin de üzerinde artmaktadır, tüketim geliri aşmıştır. Borç tuzağıyla özel tüketim artmıştır” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 'Emek Büroları' tarafından düzenlenen Kıdem Tazminatı Çalıştayı'na katıldı. Ankara'da gerçekleştirilen çalıştayda hitap eden Kılıçdaroğlu, kıdem tazminatı sorunu için ortak çözümün önemini vurgulayarak, "Sorun, bir konfederasyonun sorunu değil; sorun, bütün çalışanların ortak sorunu. Dolayısıyla çözüm üretilecekse çözümün ortak üretilmesi lazım. Bugün, bu toplantı, bana göre bir dönüm noktasıdır. Söylenenler, farklı şekilde dillendirilse de amaçlar ortak. Alın terinin kazandığı bir kazanımdan, geri adım atmamak gerekiyor. Türk-İş de HAK-İŞ de DİSK de bunu söylüyor. Bizi, buraya getiren temel kavram aslında demokrasidir" diye konuştu.
İşçi haklarından geri gidiş tarihi olarak 1980 darbesini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Yürekten katılıyorum. Darbelerim hiçbir zaman Türkiye'ye yarar getirdiği görülmemiştir. Her darbe, Türkiye'yi en az 10 yıl geri götürmüştür; 15 Temmuz darbe girişimi de dahil. Demokrasiyi savunurken, demokrasinin de özünde olan düşünceyi ifade özgürlüğünü korumak, hepimizin ortak görevidir. 1980'de elde edilen kazanımlar, işçilerin elinden alındı. Sonra demokrasiye geçtik. Bir darbe yönetiminin işçilerin elinden aldığı hakları, darbe sonrası kurulan siyasal iktidarlar neden işçilere geri vermedi? Madem demokratlar, madem sendikal hayatı savunuyorlar o zaman 80 öncesi elde edilen kazanımlar, bir darbeyle yok edilen kazanımlar neden işçilere verilmiyor?" dedi.
Konuşmasında sosyal devlet vurgusu da yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Sosyal devletin özellikle işçilerle ilgili sendikalarla ilgili alınan kararlar, Anayasa Mahkemesi'nin kararına uygun değil. Ortak tepki veremiyoruz. Bir işçi sendikası hak aramak için grev yapıyor. Grev kararı alıyor. Yasalara uygun mu? Evet. Anayasaya uygun mu? Evet. Bakanlar Kurulu, bir karar alıyor. 'Ben, milli güvenlik açısından bunu sakıncalı buluyorum. Bunu iptal ediyorum. Grevi erteliyorum' diyor. İşçiler, meydanlara mı çıktı? Hayır. İşçiler, gür bir sesle itiraz mı etti? Hayır. Pek, siz hakkınızı nasıl arayacaksınız? Anayasa Mahkemesi, eğer anayasal bir hakkı sınırlarsan bu anayasaya aykırı olur, diyor. Kim dillendiriyor? CHP'nin genel başkanı. Kim sessiz kalıyor? 1 milyon 600 bin işçi"
Çalışanları, haklarını aramadıkları gerekçesiyle eleştiren Kılıçdaroğlu, "Sessizliğin kaynağını ne oluşturuyor? Emek dünyasının sessiz kalmasını sağlayan temel hastalık şu. 1980 sonrası siyaset farklı şekillendi. İnanç üzerinden siyaset, etnik kimlik üzerinden siyaset, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapıldı. Alın teri bir köşeye atıldı. Bu üç temel nokta, çağdaş demokrasilerin tamamında yasaktır; ama bizim ülkemizde serbesttir. Bu; sağlıklı düşünmemeyi, hak aramamayı getiriyor. Hepimizin bu konularda duyarlı olması lazım" dedi.
Kıdem tazminatı konusunda, işin aktörleriyle konuşulması gerektiğini belirten CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Kıdem tazminatından bazı iş çevrelerinin kaçındığını, işçilerin girdi-çıktı yapılarak, kıdem tazminatı haklarının ellerinden alındığını gayet iyi biliyoruz. Bir değil, birden fazla sorun var. Yeniden oturup, düşünmemiş lazım. İşçi dünyasına söylüyorum. Alın terini, emeği savunuyoruz. Emek, en yüce değerdir; ama ön yargılarımızdan kurtulup, sandığa gitmek zorundayız. Emeği, alın terini savunan siyasal iktidarı iktidara taşıdığınızda sorunlarınızın çözüleceğini göreceksiniz. Aksi halde bir ağlama duvarının önünde ağlayacaksınız; ama karşınızdaki kişiler değil, bir duvar olduğunu fark edeceksiniz. İş işten geçtikten sonra. Elbette elimizde bir taslak yok; ama konuşuluyor. İşin aktörleriyle konuşmuyorsunuz. Kimlerle konuştuğunuzu gizliyorsunuz. Sorun burada. Bu; demokrasiye, saydam devlet yönetimine aykırıdır. Sorunu yaşayan işçiler, onları sendika başkanları temsil ediyor. Siz sorunu onlardan dinlemiyorsunuz; ama sorunu kimden dinlediğinizi de ifade etmiyorsunuz"
Taşeron işçilerin sorununu gündeme getiren partinin CHP olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Taşeron işçilerin örgütlenmesini arzu eden ve bu konuda çaba harcayan kim? Biziz. Onların sendikalı olmasını istiyoruz. İş güvencelerinin olmasını istiyoruz. Onlar da çalışıyorlar. Mesai kavramı yok onlarda ve sayıları giderek, artıyor. Sendikalı işçilerden fazla taşeron işçiler var bugün Türkiye'de. Bu, çalışma hayatının nerelere sürüklendiğini gösteriyor" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Sorun var, doğrudur. Ortaya bir taslak dahi sunulmuş değil, bu da doğrudur. Sorunun çözümüne sağlıklı bakış açısı getirmek, hepimizin ortak görevidir. Bu toplantıyı ben çok değerli buluyorum. Bu işi en iyi bilen uzmanlar burada. Ortak çözüm üretebilirsek emin olun hepimiz çok daha güçlü oluruz. Bizim çözümümüz budur, deriz. Emin olun, hiçbir siyasi parti ortak çözüme karşı çıkmaz. Bizim arzumuz budur ve arzumuz da zaten bu tür çalışmaların sürdürülmesidir. Birlikte çözüm üretebiliyorsanız o çözümü savunmak, bizim görevimizdir"
Çalıştayda konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Kani Beko, kıdem tazminatıyla ilgili çalışmanın son şeklini bilmediklerini belirtti. Kani Beko, şunları söyledi: "Hükümetin 'kıdem tazminatı fonu' adı altında getirmek istediği sistem, işçiler için kölelik demektir. Kıdem tazminatı fonu, işçilerin değil; patronların talebidir. Biz, DİSK olarak mevcut yasanın devam etmesinden yanayız; ancak kıdem tazminatı alamayan taşeron işçilerle ilgili 1975 çıkarılan 1457 sayılı yasanın 14'üncü maddesine 'kıdem garanti sistemi' adı altında bir cümle eğer koyabilirsek işverenlerin burada ödemediği kıdem tazminatı ödensin daha sonra da devlet, kıdem tazminatı vermeyen taşeronlardan bunları tahsil etsin"
İşçilerin kazanımlarının geri götürüldüğü tarihin 1980 darbesi olduğunu belirten Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Kıdem tazminatıyla ilgili konuyu bir savunma refleksine, var olanları koruma refleksine dönüştürürsek, inanın kaybederiz. Biz, var olan sorunlardan kaçmadan ve var olan sorunları doğru teşhis ederek ve yaşadığımız gerçeklerden yola çıkarak, bu sorunları ortaya koymalıyız. Bizim oturup, bir model üzerinde çalışmamız gerekiyor. İşverenlerin, bugün hoyratça kullandıkları bu yasanın arkasından dolanarak, ortaya koydukları mağduriyetlere karşı bizim bir çözüm oluşturmamız gerekiyor. Biz, bu çözümü tartışmaya hazırız" dedi.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Başkanı Ergün Atalay ise sendikaların sorunları üzerinden özeleştiri yaparak, şöyle konuştu: "Şimdi işverenler, 'Sendikalarla beraber düşünüyoruz. Aynı yapı devam etsin' diyor ya hükümet desin bakalım 'Kıdem tazminatı kalkacak' yüzde 90'ı öbür tarafa geçer. Haberiniz olsun. Biz, her gün 3 sendika genel başkanı ağlayacak mıyız? İşçi, memur, esnaf, çiftçi biz bu ülkenin yüzde 70'iyiz. Meclis'e gidin, bakın; 5 kişi yokuz. Bu kabahat ne Binali Bey'in ne Kemal Bey'in ne Tayyip Bey'in ne Devlet Bey'in bizim kabahat. Bir sorgulayalım kendimizi. Biz 3 genel başkan, ne zaman aynı partiye oy verirsek bu ülkede problemi çözeriz"
Konuşmaların ardından çalıştayın ilk oturumunda Ekonomist Korkut Boratav konuştu. AKP döneminde emeğin durumu üzerine konuşan Boratav, “tek parti iktidarı” söyleminin popülist olduğunu kaydetti. Bölüşüm ilişkilerinin AKP dönemi içerisinde her geçen gün daha kötüye gittiğini dile getiren Boratav, “Eğer bir toplumda kuvvetli sınıf bilinci yoksa, kişiler kendi geçmişine bakar. Yani ortalama işçinin milli gelirde payı düşmüştür ama geçmişine göre artmışsa, kişiler buna bakar, bu önemli bir noktadır. Türkiye’de yabancı sermaye tüketimi beslemiş, arttırmıştır. Tüketim gelirin de üzerinde artmaktadır, tüketim geliri aşmıştır. Borç tuzağıyla özel tüketim artmıştır” dedi.