İlber Ortaylı: Enver Paşa 'Hürriyet Kahramanı' olduğunda sadece 27 yaşındaydı

İlber Ortaylı: Enver Paşa 'Hürriyet Kahramanı' olduğunda sadece 27 yaşındaydı

Prof. Dr. İlber Ortaylı, vefatının 96. yıldönümünde Enver Paşa ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Ortaylı, Enver Paşa'nın hayatını bir yazıya sığdırırken, "Hayatındaki hata, üstün görünenin içindeki zaafı görüp tenkitçi gözle arayıp bulamamasıdır" yorumunu yaptı.

Ortaylı, Enver Paşa'nın 'Hürriyet Kahramanı' olarak ismi yayıldığında 27 yaşında olduğunu, genç yaşlarında Berlin Ateşeliği gibi çok önemli görevleri aldığını aktardı. "Cihan Harbi kapıdaydı. Ocak 1914’te Harbiye Nazırlığı’na ilave olarak birkaç gün içinde genelkurmay başkanlığını da üstlendi. Orduda da yenilenme ve dirilme harekâtını başardı" ifadesini kullanan Ortaylı, bu reformlarla birlikte Türkiye İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'nda bir süre tarafsız kalmasını sağladığını belirtti.

Dünya Savaşı'ndaki başarısızlığın ardından Orta Asya'da Sovyetler'e karşı mücadele eden gruplara liderlik eden Enver Paşa için, "Örgütlediği Basmacı Hareketi modern Orta Asya’nın tarihindeki en önemli olaydır. Sovyet Kızıl Ordusu’nun savaş tarihinde en önemli ve zorlukla bastırtılan hareketlerden biri olduğu resmen açıklanmıştır" açıklamasını yaptı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Hürriyet gazetesinin bugünkü (5 Ağustos 2018) nüshasında 'Doğrusuyla yanlışıyla Enver Paşa' başlığıyla yayınlanan yazısının ilgili bölümleri şöyle:

"1908 Temmuzu’nun sonunda “Hürriyet Kahramanı” olarak Resneli Niyazi Bey ve Enver Bey’in adı sahneye çıktı. O tarihlerde doğan çocuklara birçok aile “Enver” ve “Niyazi” adlarını koydular. Rumeli ordusu Sultan Hamid’in rejimine karşı ayaklanmıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti asker ve sivillerin kurduğu askeri kuralların hâkim olduğu bir siyasi partiden çok ihtilalci bir komitenin disiplin ve kurallarına sahipti.

27 yaşındayken 'Hürriyet Kahramanı'

Enver Bey cemiyetin ilk mensuplarındandı. 23 Kasım 1881 doğumludur. “Hürriyet Kahramanı” olarak ismi vatanın dört köşesine yayıldığında sadece 27 yaşındaydı. Seçkin sınıftandı. 7 Mart 1905’te yüzbaşı oldu, 13 Eylül 1906’da mümtazen terfi ederek binbaşılığa yükseltildi. Rumeli’yi kaynatan Bulgar, Makedon, Arnavut ve Rum çetelerine karşı giriştiği askeri harekâtta daima başarı gösterdiğinden Mecidi ve Osmani nişanlar ve altın liyakat madalyasıyla ödüllendirilmişti. Bu dönemin içinde imparatorluk için hayatı pahasına kesin mücadele kararına ulaştığı ve bütün münakaşalara rağmen Türkçülük ile İslamcılık arasında gidip gelen bir milliyetçi düşünceye sahip olduğu anlaşılıyor.

Alman ordusuna hayran oldu ama anlayamadı

5 Mart 1909’da seçkin bir subay olarak Berlin Ataşemiliterliği’ne tayin edildi. Yabancı askeri ataşeler ve Alman komutanlar kadar imparatorun çevresinde dahi tanındı. Farsça ve Rusça bilen, mükemmel resim yapan bu ataşenin Fransızcası da mükemmeldi, Almancasını çok çabuk ilerletmiştir. Hatta rivayete göre Kayzer Wilhelm’in ailesine mensup prensler ve prensesle yakın dostluğu da vardı. Her halükârda Alman İmparatoru’na da, ordusuna da, bürokrasisine de hayran oldu. Ne var ki Avrupa diplomasisinin kaynadığı bu bölgede dahi, bütün İttihatçılar gibi bu sanatın gereğini, gücünü ve önemini yeterince anlayamadı. Bu hayranlıkta bir haklılık var. Britanyalı askerler dahi bahriyeleri hariç Alman kara ordusunun hayranıydılar. Lakin bu hayranlığı bir meslek düşüncesi olarak tutmak zor. Çok az asker bunu başarabilmiştir. Fransızların Mareşal Joseph Joffre’si ve gelecekteki Mareşal General Ferdinand Foch, Rusya’da son başkomutan olan, halk çocuğu General Aleksei Brusilov kategorisindekiler gibi Alman fenni askeriyesini takdir eden ama tenkit ve ondan uzak durmayı da bilenler çok azdır.

Üstün görünenin zaafını bulamadı

Enver Paşa’nın hayatındaki hata, üstün görünenin içindeki zaafı görüp tenkitçi gözle arayıp bulamamasıdır. O zamanki Osmanlı Türk ordusunun genç komuta grubu içinde Kazım (Karabekir), Esad Paşa, Fevzi Paşa, Ali Fuad ve tabii Mustafa Kemal Bey gibi değerli kurmaylardaki bu tutum Enver’le onların arasında 1914’ten itibaren bir açıklık yaratacaktır. Trablusgarp savunmasında başarılı bir örgütçü olduğu görüldü. Trablusgarp’ın Sunîsileriyle gayet iyi anlaştı. Maalesef harp içinde Cemal Paşa da böyle bir vasıf olmadığından Arap ileri gelenlerini anlayamamıştır. Halbuki Kût’ül-Amâre komutanı olan Nureddin Paşa (o tarihte albay) veya Yemen’deki isyanı bastırmakla görevli Ahmet İzzet Paşa yerli Arapları anlayıp onlarla anlaşabilme kabiliyetini gösterdiler.

***

Kızıl Ordu'ya karşı ön safta şehit oldu

Enver Paşa Batum’dan içeri sokulmadı. Artık Sovyetler için de istenmeyen bir kişilikti. Örgütlediği Basmacı Hareketi modern Orta Asya’nın tarihindeki en önemli olaydır. Sovyet Kızıl Ordusu’nun savaş tarihinde en önemli ve zorlukla bastırtılan hareketlerden biri olduğu resmen açıklanmıştır. Bugünkü Tacikistan’ın Belcivan bölgesinde Abıderya köyünde karargâhını kurmuştur ve 4 Ağustos 1922 günü maiyetindeki savaşçılarla bayramlaşırken başlayan ani Rus baskınına karşı adeta ön safta atıldığı ve şehit düştüğü malum. Abıderya köyündeki Çegan Tepesi’ndeki mezarı adeta Sovyet döneminde bile ziyaret edilen bir türbe gibiydi. Mezarın Türkiye’ye, Abide-i Hürriyet’e nakli ne derecede isabetli olmuştur bilemiyoruz. Ne de olsa yerinde bir tarihi dönemin ve bir savaşçı neslin anısı olarak bulunması daha isabetli olabilirdi"

*Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Enver Paşa ile ilgili yazısının tamamını şuradan okuyabilirsiniz