Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın tarihteki Kırım olaylarına da yer verdiği yeni çıkan kitabı ‘İmparatorluğun Son Nefesi’ raflardaki yerini alırken, Kırım’da yaşanan son gelişmeleri de değerlendirdi. Ortaylı, "Kırım Türkleri Osmanlı'dır. O Türklerin kültürel devamını korumak zorundayız." dedi.
Büşra Sönmezışık’ın Yeni Şafak’da yer alan söyleşisinin tamamı şöyle:
Kırım toprakları tarih boyunca birçok kez fethedildi. 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Rus İmparatorluğu, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve daha sonra 20. yüzyılın geri kalanında Sovyetler Birliği içinde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti tarafından kontrol altına alındı. Bugün ise Kırım yine siyasi tarihine bir işgal daha eklemiş oldu. Geçtiğimiz günlerde Kırım'da yapılan referandum sonucunda halkın büyük çoğunluğu Kırım'ın Rusya'ya katılmasını istiyor. Peki bundan sonra Kırım'ı neler bekliyor? Ukrayna'daki krizin sebebi ne? Türkiye bu konuda nasıl bir rol oynamalı. Tarihçi İlber Ortaylı ile Kırım meselesinin sebeplerini ve sonuçlarını konuştuk...
Önce Ukrayna'daki kriz, ardından Rusya'nın Kırım konusundaki müdahele kararı. Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kırım çok önemlidir, çünkü Karadeniz'e sahip olmak istiyorsanız Kırım'a sahip olmanız gerekiyor. Bu bugünkü Rusya'nın konumu açısından önemli. Rusya'nın donanması yok. Kuzeydeki Baltık donanması yılın önemli bir zamanı donuktur. Dolayısıyla işe yarayan dünyaya açılan donanma ve bütün ticari filo buradadır. Sivastapol çok önemli bir üstür. Önemli stratejik bir noktadır. Doğu Ukrayna Rusça konuşuyor. Hakikaten de orada çok kalabalık bir Rusça konuşan nüfus var. Aynı zamanda orada sanayi de var. Rusya başbakanı Putin Doğu Ukrayna'ya dokunmayacağını açıkladı.
Kırım'da yapılan referanduma katılanların tamamı Rus'tu. Tatarlar ise katılmayacaklarını açıkladılar. Zaten bölgedeki Rus oranı yüzde 58. Kırım Tatarları'nın oranı ise yüzde 12. Azınlıkta olmaları sebeplerden biri olabilir mi?
Evet, referanduma sadece Ruslar katıldı. Zaten yüzde altmış Rus vardır Kırım'da. Rusya'nın tarihine bakacak olursak, işgal edilen bölgelere yerleşenler yerli halkla tevazu içinde kaynaşarak, onların dillerini ve adetlerini benimsediler. Fakat Sovyet devrinde yerleşen yoğun işçi ve köylü kesim kendi dillerini unutmadı. Rusça onların günlük dili haline geldi. Her halükarda Kırım'daki Ruslar Stalin'in büyük ölçüde Kuban bölgesinden ve diğer bölgelerden getirip yerleştirdiği Ruslardır. Bunun dışında Sovyet ideolojisinin en kuvvetle yaşadığı kesim burasıdır. Şüphesiz onlar gibi düşünmeyen bir kitle de var. Kırım'da yüzde 12 civarı bir Kırım Tatar'ı vardır. Katılsalar da bir şey değişmeyecekti. Çok akıllıca davrandılar. Böyle yerlerde azınlık olanları reddederler. Zaten onların sözü dinlenmeyecekti.
Ayaklanmalar Ukrayna'da ortaya çıktı. Kriz neden Kırım değil de Ukrayna'da patlak verdi?
Bir noktaya dikkat etmek lazım. Kırım 1953 yılında Ukrayna'ya verildi. Veriliş nedeni çok açıktır. Nikita Kruşçev katı bir komünisttir. Fakat hakikaten su ve elektrik sistemi gibi nedenlere baktığınız zaman Kırım Ukrayna'ya çok bağlıdır. Bir arada olmaları kaçınılmazdı. Normalde Ukraynalılarla Rusların arası çok iyidir. Şu anda Batı Ukrayna milliyetçilik yapıyor. Onlar uzun süre önce Avusturya sonra Polonya idaresindeydi. Kavgalı ve ayaklanan bir bölgeydi. Molotov-Ribbentrop Anlaşması'nı izleyerek Polonya ortadan kaldırıldıktan sonra Sovyet Ukrayna'sına bağlandı. İşte Ukrayna milliyetçiliği de o günden beri sönmez bir şekilde bu ülkede yayıldı. O yüzden orası Ukraynaca da konuşur Katolik'tir ve Ukrayna'dır. Rusları da sevmezler.
Ukrayna ekonomisinin kötüye gitmesi de nedenlerden biri mi?
Ukrayna kaynakları hem zengin hem de sınırlı olan bir ülkedir. Petrol ve gaz yoktur. Kömürleri de artık tükenmiştir. Tarım çok iyiydi fakat maalesef komünizm Ukrayna tarımını batırmıştır. Köylülüğünü batırmıştır, ben bunu gözümle gördüm. Öldürdüğün an bir daha diriltemezsin. Ukrayna ayaklandıkça ülkenin doğusundaki Ruslar ve Ruslaşan Ukraynalılar da karşı hareketi desteklemeye başladı. Rusya müdahale ettikçe de Kırım'daki Tatar komitesi Ukrayna'yı ve onun bağlandığı AB'ni tercih ettiğini açıkladı. Ancak Ukrayna'nın bağımsızlığından söz eden AB'nin üyeleri çatışma ihtimali arttıkça yan çiziyor. Merkel buna örnektir. Bu durumda sadece Avrupalı ve NATO üyesi müttefiklerle değil, Putin'le de pazarlığa oturmamız kaçınılmaz.
300 yıl boyunca Kırım Osmanlı'nın hâkimiyetinde kaldı. Son günlerde yabancı basın Türkiye'deki Kırım varlığını soruşturuyor. Bu hususta nasıl bir yol izlenmeli?
1783'ten sonra Osmanlı'ya yapılan ilk göçler Balkanlar'a oldu. Balkanlar elden çıktıktan sonra Anadolu'ya kaydı. Orta Asya ülkelerinde Kırım'dakinin iki misli Kırım Tatarı nüfusu var. Onlar memleketlerine dönmek istiyor. Bu şartlarda bir ülkeye nasıl dönecekler? Bu bir soru işareti. Bu manzaraya bakınca Türkiye'nin Rusya ile herhangi bir Batı Avrupa ülkesi gibi çatışmaya girmemesi bence daha doğru. İki taraflı müzakereleri izlemek zorundadır. Bu oradaki kültürel azınlığımızın selameti için de gereklidir. Yapmamız gereken Putin'le konuşmaktır. O topraklara girileceği belli. Okul yok, gençler giderek asimile oluyorlar. İş imkânlarının kesilmesini engellemeniz lazım. Mesela adam arsa alıyor ama üzerine ev yapamıyor, engelliyorlar. Bugün Kırım'daki Tatar Milli Meclisi denen şey anayasal bir organ değildir. Önce bunları çözmeniz gerekiyor. Adamlar daha yeni 'biz size mebus yetkisi veririz' diyor. Hiçbir şekilde arada ciddi bir konuşma yok. Bu azınlık meselesinin hallolması gerekir. Zaten yeniden Kırım'ı alacak haliniz yok. Türkiye dış politika konusunda aktif olmalı.
Kırım'ın Rusya'ya katılması beklediğiniz bir şey miydi?
Putin alacağını söylüyor. Nüfus oranına ve donanmaya bakın görün. Nitekim aldı da. Bunu görmek zaten kehanet de değil. Çok önceden belliydi böyle olacağı. Batı Avrupa'nın enerjisi oraya dayanıyor, bizden daha beter durumdalar. Kırım daha önemli görünüyor. Bundan sonra Kırım için pazarlık ve tartışma fırsatı gün geçtikçe azalıyor. Oradaki azınlıklarımızla ilgili bir şeyler yapılması gerekiyor. Yıllar önce Süleyman Demirel Ukrayna Cumhuriyeti'ni ziyaret ettiği zaman oradaki Tatar Türklerini kültürel azınlığımız olarak teminat altına aldı. Başka bir şey gerekmiyor zaten. Şimdi bizim onu korumamız gerekiyor. Bizim görevimiz bu. Bunları bir kere teminat altına almamız gerekiyor. Kırım Tatarı gibi isimler kullanılıyor ancak unutmamak gerekir ki Osmanlıdırlar. O Türklerin kültürel devamını korumak zorundasınız. Bu görevi kaçırdığınız an zaten bir şey konuşmanıza da gerek yok.
Türkiye'nin AGİT Daimi Temsilcisi Büyükelçi Tacan İldem, "Kırım'da yapılan referandum sonuçlarını ve bu sonuçlardan hareketle gerçekleştirilen tasarrufların hiçbirini tanımıyoruz' dedi. Siz meseleye nasıl yaklaşıyorsunuz?
İyi de ne yapabilirsiniz ki… Türkiye'nin bu konuda itiraz etmesinin kendine bir faydası olmaz. Amerika ve Avrupa itiraz edebilir ama 'hadi buyur' dediğiniz zaman ortada yoklar. Daha önce Kosova'da öyle olmadı. Eski Amerikan başkanı Bill Clinton'ın politikası Balkanlarda çok aktif bir rol oynadı. Çünkü o dönemde Clinton'un bir ağırlığı vardı. Bir şey dediğinde yapıyordu. İyi karar mekanizmasını realiteye uygun bir şekilde yürütüyordu. Milletlerin de hakikaten liderlere göre farklı tarihleri oluşur. Amerika o zaman karar mekanizmalarına hâkim olan adam reel politiğe uygun davranıyordu. Ancak bugün öyle bir şey göremiyorsunuz. Batı Avrupa'nın zaten bazı orduları operet ordusudur. Zaten istemiyorlar. Dünya savaşına mı gideceksiniz Allah aşkına? Gereği yok. O yüzden konuşur konuşur geri çekilirler. Türkiye'nin de bunu görmesi lazım.
Kırım'ı bundan sonra neler bekliyor?
Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılması kaçınılmaz bir sonuçtur. Kırım, Ukrayna, Rusya yaşlı bir nüfustur. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ekonomisi sarsıntı geçirdi. 1980'lerin sonundan itibaren başta Orta Asya ülkelerindeki sürgün yerlerinden dönen Kırım'ın Tatar Türkleri olmak üzere zorlu bir hayat sürenler problemleri artırıyor. Ayrıca çocukların ve gençlerin ulusal dilde eğitimi çözülemeyen bir sorundur. Bunlar herhangi bir azınlık grubunun gerilimli hayat şartları içinde yaşaması için yeterli sebeplerdir. Gelenlerin tarımda aktif olmaları ve tüketim alanına girmeleri ile gruplar arasındaki iktisadi rekabet de artıyor.