“İlişkiler stratejik bir anlam taşıyor”

“İlişkiler stratejik bir anlam taşıyor”

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında sığınmacı krizinde Türkiye'nin üstleneceği role ilişkin ‘eylem planı' üzerinde anlaşmaya varıldı. Anlaşmanın ayrıntıları henüz kamuoyuna yansımasa da, taraflar arasında özellikle vize muafiyeti konusunda çetin pazarlıkların yürütüldüğü biliniyor. Peki, bu anlaşma ne anlama geliyor, AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğini nasıl etkileyecek? Merkezi Brüksel'de bulunan Avrupa Demokrasi Vakfı'nın Avrupa Birliği ve Stratejik İletişim Uzmanı Dr. Demir Murat Seyrek, DW Türkçe'den Başak Özay'ın sorularını yanıtladı:

DW Türkçe: Sayın Seyrek, AB ile Türkiye arasında sığınmacı krizinde işbirliği konusunda temelde bir anlaşma sağlandı. Tam olarak hangi konular üzerinde uzlaşıldı?

Dr. Demir Murat Seyrek: Bu aksiyon planında özellikle üç konu var: Bunlardan AB için en önemli olanı, sığınmacıların Avrupa'ya gelişinin daha düzenli şekilde yapılması ve kontrol altına alınması. Avrupa Birliği Türkiye'den hem güvenlik anlamında, hem de bu işin daha organize yapılması için bir yardım bekliyor. Türkiye tarafında da beklentiler var, bunlardan bir tanesi finansal yardım. Türkiye'nin yaklaşık 3 milyar euroluk bir yardım talebinde bulunduğu konuşuluyor. AB tarafının her ihtimalde bir mali yardıma sıcak baktığı biliniyor, ama bu rakamın ne olacağı belli değil. Bunun yanında Türkiye'nin farklı beklentileri de var. Bunlar doğrudan sığınmacılarla ilişkili değil. Bunlardan bir tanesi, AB'nin özellikle vize muafiyeti konusunda olumlu adımlar atması. Bu konuda müzakereler devam ediyor, Türkiye bu müzakerelerin hızlandırılmasını, hem de belirli bir tarihe bağlanmasını istiyor. Bu anlamda da özellikle 2017 yılından önce bunun bitirilmesi ve Türk vatandaşlarının 2017 ile birlikte vize muafiyeti çerçevesinde AB'ye rahat şekilde seyahat edebilmesi isteniyor. Öte yandan tıkanmış müzakere süreci ve açılamayan başlıklara ilişkin talepleri de var Türkiye'nin. Özellikle AB'nin seçim sonrası yeni adımlar atması isteniyor.

DW Türkçe: Avrupa'nın Türkiye'deki insan hakları ihlallerini görmezden gelerek Ankara hükümetine açık çek verdiği yönünde tepkiler var, özellikle Avrupa Parlamentosu'nda Yeşiller ve Sol Grup'tan bu yönde tepkiler geldi. AB içerisinde bu eleştirilere bakış nasıl?

Dr. Demir Murat Seyrek: Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt da bir açıklama yaptı ve gittikçe otoriterleşen bir ülkeyle stratejik işbirliği konusunda çekinceleri olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra Türkiye'de iki hafta sonra seçimler var. Bununla ilgili çekinceler de var. Çünkü verilen sözlerden bazıları stratejik olarak da çok büyük önem taşıyor. Bunun yansımaları olabilir seçime. Avrupa Birliği'nde pek çok kişi bunun bir seçim malzemesi haline getirilmesinden korkuyor, özellikle vize muafiyeti konusu çok önemli. Türk vatandaşlarını çok yakından ilgilendiren bir konu. Bunun bir seçim malzemesi haline getirilmesi ve bunun üzerinden AKP'ye bir oy dönüşü olması tabii ki pek çok AB liderini endişelendiriyor. Zaten bu da büyük ihtimalle sürecin daha yavaş yürümesini sağlayabilir. Türk hükümetinden de bu sürecin daha hızlı yürümesi ve tarihlerin alınması konusunda baskı geliyor. Seçimden önce Türk vatandaşlarına bir müjde vermek istiyorlar.

DW Türkçe: Türkiye'nin vize muafiyeti konusunda 2016 tarihi üzerinde ısrarlı olduğu biliniyor. Sizce AB Türkiye'nin bu talebini kabul etmeye hazır mı?

Dr. Demir Murat Seyrek: AB kurumları ile görüştüğümüzde şu ön plana çıkıyor: AB bunun pazarlık konusu yapılmasından çok da memnun değil. Ancak karşılıklı olarak verilen sözler gereği bu paketin bir parçası haline geldi. Fakat burada Avrupa Birliği’ne yapılan bir baskı var, bu baskı seçim öncesinde bunun geçirilmesi ve siyasi olarak bunun bir başarı olarak gösterilmesi. Bu konu özellikle Avrupa Birliği içerisinde büyük bir önem taşıyor. Şu anda AB bu baskıya ne kadar karşı koyabilecek veya koyamayacak, o çok önemli olacak. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir tarih vermeleri Türkiye'deki seçimleri ve iç politikayı da ek olarak etkileyecek. Avrupa Birliği’nin böyle bir adım atması, hem Türkiye’nin geleceği anlamında, hem de Türkiye’deki siyasetin geleceği anlamında çok etkili olabilir.

DW Türkçe: Sığınmacı krizi konusunda Türkiye ile AB arasında varılan anlaşmanın Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandıracağını düşünüyor musunuz?

Dr. Murat Seyrek: Türkiye-AB ilişkileri son 10 yılda tamamen müzakerelere ve Türkiye'nin AB üyeliğine indirgenmiş durumdaydı. Bunun çok büyük zararını gördük. Çünkü diyalog koptu ve Türkiye ile AB arasındaki işbirliği hiçbir şekilde işlememeye başladı. Suriye krizi gösterdi ki, ilişkiler bundan da çok öte, stratejik bir anlam taşıyor. Türkiye'nin AB'yi ve AB'nin Türkiye'yi tamamen reddetme şansı yok. Bu anlamda işbirliği çok önemli, bu işbirliğinin Almanya-Türkiye arasındaki işbirliğinden başlaması da çok önemli. Çünkü birkaç ay öncesine kadar Merkel ile Erdoğan'ın bir araya gelmesi ve bunları konuşması bile pek çok insanın tahayyül edemeyeceği bir konuydu. Bunlar orta ve uzun vadede önemli adımlar olarak karşımıza çıkacak gibi gözüküyor. Yeni müzakere başlıklarının açılması da bu sürecin bir parçası olarak masaya yatırıldığı için AB'ye yansımaları olabilir. Ama bunun Türkiye'deki gelişmelerle de çok ilgisi var. Seçim süreci, seçimlerden sonra bir koalisyon hükümeti kurulabilecek mi? Türkiye'de çok önemli demokrasi ve insan hakları problemleri var, terör sorunu var. Türkiye'nin siyasi ve sosyal anlamda nasıl ilerleyeceği, bazı cevapların bulunup bulunamayacağı ve Türkiye'nin sosyal ve ekonomik anlamda pozitif büyümeye geçip geçemeyeceği çok büyük önem taşıyor. AB'nin anlamak istediği konu, Türkiye nereye gidiyor, Türkiye tekrar demokratikleşme ve AB sürecine geri dönebilecek mi. Bunu görmeden Türkiye - AB ilişkilerinin müzakereler çerçevesinde şekillenmesi biraz zor.

DW Türkçe: Almanya Başbakanı Angela Merkel pazar günü Türkiye'ye gidiyor. Bu ziyareti Türkiye'ye yapılan bir jest olarak değerlendirmek mümkün mü, siz nasıl yorumluyorsunuz bu ziyareti?

Dr. Murat Seyrek: Sığınmacı konusuyla ilgili bütün gelişmeler Başbakan Merkel'in Türkiye ile diyalog kanallarını açmaya başlamasıyla oldu. Bu pragmatik bir siyaset olarak gözüküyor. Hem sığınmacıların özellikle Almanya'yı seçmesi, hem de bunun getireceği ekonomik yükten ötürü Almanya Avrupa Birliği içinde sığınmacı akınından en çok etkilenen ülkelerden birisi. Merkel'in ziyareti siyasi olarak çok büyük bir mesaj. Ama bunu eleştirenler de var AB içinde. Seçimlerden iki hafta önce böyle bir adım atıyor olması, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, hem de AKP hükümetine dolaylı olarak destek vermesi anlamına geliyor. Bu anlamda da çok büyük eleştiriler var. Bu eleştiriler sadece diğer partilerden değil, kendi partisinden ve Avrupa Birliği içerisindeki Hristiyan Demokrat gruplardan da geliyor.

Söyleşinin tamamını ses dosyasını tıklayarak dinleyebilirsiniz.