"İlk gelişme 'Türkiye, Suriye'den askerini çeksin' olacak, kırmızı çizgiler ayak bağı olmaya devam edecek"

"İlk gelişme 'Türkiye, Suriye'den askerini çeksin' olacak, kırmızı çizgiler ayak bağı olmaya devam edecek"

Evrensel yazarı İhsan Çaralan, Reuters haber ajansının Suriye Rejimi'nin Afrin'e gireceği haberlerini değerlendirdi. Çaralan, rejimin Afrin'e gireceğini iddia ederek, "Suriye ordusunun, Afrin’i kontrol altına aldıktan sonra 'Fırat Kalkanı' operasyonuyla kontrol altına aldığı Suriye topraklarını Suriye güçlerine teslim edeceğini söylemek için de kahin olmaya gerek yok. Çünkü Suriye, daha 'Fırat kalkanı'nın başından itibaren, Türkiye’nin Suriye topraklarındaki askerlerini çekmesini istemekte ve Türkiye’yi 'işgalci güç' olarak görmektedir" dedi. 

"Kırmızı çizgiler’ ayak bağı olmaya devam edecek" diyen Çaralan, "Türkiye, Suriye rejimin yanında PYD-YPG ve onların da içinde olduğu SDG’yi de terörist olarak görmekte, bu örgütlerle “görüşmeme” ve “uzlaşmamayı” “kırmızı çizgisi” olarak ilan etmeye devam etmektedir" yorumunda bulundu. 

Çaralan, "Suriye'de kartların yeniden dağılacağı bir aşama" başlığıyla yayımlanan (20 Şubat 2018) yazısı şöyle: 

Bu yazı yazıldığında henüz Suriye ordu güçleri Afrin’e girmemişti. Ama siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Suriye güçleri, büyük bir olasılıkla Afrin’de olacaklar.

Çünkü iki günden beri, Reuters başta olmak üzere çeşitli haber ajansları, Suriye demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye Hükümeti’nin, Afrin’in Suriye Ordusu’nun kontrolüne devredilmesi konusunda anlaştıklarını duyurmaya başladı. Haberin kaynağı “SDG’ye yakın çevreler”di.

Dün ise, öğle saatlerinde Suriye televizyonu, Suriye Ordusu’nun birkaç saat içinde Afrin’e gireceğini duyurdu.

Gelen haberlerde, son bir haftada SDG-Suriye Hükümeti-Rusya-ABD arasında yapılan görüşmeler sonucu böyle bir noktaya gelindiği; Türkiye istihbaratının da bu görüşmelerden haberdar olduğu belirtiliyor.

Bölgedeki bütün gelişmeleri etkileyecek bir hamle 

Medya üstünden bu haberler gelirken, Türkiye’nin Afrin’e yönelik yoğun top atışları ve karadan yürütülen askeri girişimlerinin de hız kesmediği belirtiliyordu.

Ancak görünen odur ki; bu gelişmeler, Membiç ve Fırat’ın doğusundaki kantonların rejimle görüşmesi ve Kürtlerle kantonlar içinde örgütlenmiş diğer halkların statüsünün belirlenmesi gibi konularda görüşmelerin başlayacağını söylemektedir. 

Kuşkusuz bu gelişmeyle; Suriye’nin nasıl bir siyasi yapıya kavuşacağı tartışmasıyla IŞİD sonrası Suriye’nin nasıl bir rejimle yönetileceği de artık siyasetin ve diplomasinin sıcak gündemi haline gelmiştir.

Elbette Afrin’in rejim güçlerinin kontrolüne geçmesiyle birlikte İdlib sorunu da yeni bir aşamaya gelecek, Suriye ordusu İdlib’i de cihadist-terörist gruplardan temizleyip kendi denetimine alarak, Türkiye sınırını kendisi açısından kontrol altına almış olacaktır. Bu da Türkiye’nin İdlib politikasını ve buradaki çeşitli cihadist örgütlerle ilişkisini de yeniden belirlemek zorunda bırakacaktır. 

Yine bu çerçevede Suriye rejimi tarafından terörist olarak görülen ve Afrin operasyonu etrafında parlatılıp Erdoğan  tarafından “Kuvayi Milliye gibi” denilen ÖSO’yu ne yapacağı da gündeme gelecektir.

İlk gelişme; ‘Türkiye Suriye'den askerini' çeksin olacak

Kısacası bölgedeki cihadist gruplar sorunu Suriye rejiminin sorunu olmaktan çıkıp “Türkiye’nin sorunu” haline gelecektir. Ki, bu Türkiye’yi dünyanın gözünde bölgedeki terörist örgütlerin “hamisi” gibi göstermek ve bunu kullanmak isteyenlere de son derece elverişli bir zemin sunacaktır.

Öte yandan Suriye ordusunun, Afrin’i kontrol altına aldıktan sonra “Fırat Kalkanı” operasyonuyla kontrol altına aldığı Suriye topraklarını Suriye güçlerine teslim edeceğini söylemek için de kahin olmaya gerek yok. Çünkü Suriye, daha “Fırat kalkanı”nın başından itibaren, Türkiye’nin Suriye topraklarındaki askerlerini çekmesini istemekte ve Türkiye’yi “işgalci güç” olarak görmektedir.

Burada bir diğer önemli sorun da Türkiye’nin Suriye rejimini “terörist”, “kendi halkını katleden bir rejim” ifadeleriyle gayri meşru görmesi, rejimi devirmeye çalışanları da özgürlük savaşçısı görmeye devam etmesidir. Tabi bu savaşçıların Kürt olmaması kaydıyla!

‘Kırmızı çizgiler’ ayak bağı olmaya devam edecek!

Türkiye, Suriye rejimin yanında PYD-YPG ve onların da içinde olduğu SDG’yi de terörist olarak görmekte, bu örgütlerle “görüşmeme” ve “uzlaşmamayı” “kırmızı çizgisi” olarak ilan etmeye devam etmektedir. 

Bu yüzden de Suriye rejimini tanımama ve onunla görüşerek sorunları çözmeme konusunda adım atmayan, SDG ile görüşmeleri reddeden bir Türkiye’nin, Suriye sorunlarının tartışıldığı masada oturması da o kadar kolay olmayacaktır. Tersine Türkiye’nin, çözümü engelleyen bir güç olarak anılması daha olasıdır. 

Bu gelişmeler karşısında Erdoğan-AKP yönetimin ne dediği ise en azından bu yazının yazıldığı saatlere kadar belirsizdi. Ama medyada bu gelişmeyi Türkiye’nin Afrin operasyonunun “ilk zaferi” olarak gören yorumlara bakılınca; Hükümetin çeşitli manevralarla, bunu bir “zafer” olarak göstrmeye kalması da şaşırtıcı olmaz.

Öte yandan Afrin merkezli yaşanan son gelişmelerin (Rusya-ABD, İran-Rusya-Suriye ve Suriye rejimi ile SGD arasındaki ilişkiler) Erdoğan-Bahçeli ittifakının istek ve amaçlarıyla çeliştiği de bir gerçektir. Tüm bu gelişmelerin Suriye sorunu etrafındaki pek çok gelişmeyi çok ciddi biçimde etkileyecek önemde olduğu da gözden kaçırılmaması gereken gerçektir.