İlker Başbuğ: Bizim de hatalarımız oldu

İlker Başbuğ: Bizim de hatalarımız oldu

Ergenekon Davası’nda müebbet hapis cezasına çarptırılan, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararıyla tahliyesinin önü açılan eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ, TSK’nın da özeleştiri yapması gerektiğini söyledi.

Takvim gazetesinden Şaban Arslan’a konuşan Başbuğ, “Cenazelere gidilir, namaz kılınmaz. Orada, kenarda öyle durulur. Yazılı olmayan bir kural var sanki. Bizim de yanlışlarımız oldu. Orduevlerine, askeri tesislerde yapılan düğünlere, davetlere başörtülü ve sakallıların alınmaması konusu. Her ordunun kuralları var. Mesela Amerikan ordusunun tesislerine blue jeanle giremezsiniz. Yemin törenlerine alınmama konusuna cevap veremem. Hatadır. Kabul ediyorum bunu. Ertesi gün o çocuk şehit olunca, aynı hanımefendinin elini öpüyorsunuz" dedi.

17 Aralık operasyonuyla gündeme gelen yolsuzluk iddialarına da değinen Başbuğ, “Efendim, yolsuzluk iddiaları var... Yolsuzluk varsa elbette üzerine gidilsin. Ancak seçimle gelen iktidar seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer. Ayrıca TSK da liyakata dayalı sistemi bir kenara bırakmalı. Askerler, siyasi iktidardan beklenti içine girmemeli” diye konuştu.

İlker Başbuğ’un Takvim gazetesine yaptığı açıklamalar şöyle:

 

Bazı ailelerin yemin törenine alınmaması hataydı 

 

Özeleştiri yapmamız lazım. Cenazelere gidilir, namaz kılınmaz. Orada, kenarda öyle durulur. Yazılı olmayan bir kural var sanki. Bizim de yanlışlarımız oldu. Orduevlerine, askeri tesislerde yapılan düğünlere, davetlere başörtülü ve sakallıların alınmaması konusu. Her ordunun kuralları var. Mesela Amerikan ordusunun tesislerine blue jeanle giremezsiniz. Yemin törenlerine alınmama konusuna cevap veremem. Hatadır. Kabul ediyorum bunu. Ertesi gün o çocuk şehit olunca, aynı hanımefendinin elini öpüyorsunuz"

 

TSK'ya dinsiz kampanyası

 

14 Nisan 2009'da Harp Akademileri'nde kapsamlı bir konuşma yaptım. "Din toplum için önemli. Ordu peygamber ocağı. Dinin önemini yadsıyamayız" dedim. Ancak yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesi dinsiz, dine karşı gibi bir algı yaratılmak istendi. Silahlı Kuvvetler buna etkin şekilde karşılık veremedi. Bu kampanyaya en etkin duruş sergileyen benim. TSK hiçbir zaman dine karşı olmadı. Biz, istihbarat raporlarıyla falan, insanları dini inanışları nedeniyle ayrıştırmadık.

 

Etnisite tehlikelidir

 

Ben 'milli ordu'yu çok önemsiyorum. TSK milli ordu vasfını yitirirse olumlu sonuç doğurmaz. Atatürk, 29 Ekim 1938'de son mesajını, Türk milletine değil Silahlı Kuvvetler'e vermiştir. O mesajında da milli ordu vurgusu yapmıştır. 'Milli ordu'dan kasıt', milletin ordusudur. Milleti temsil eder. Bütün yapıların, Hakkari'den Edirne'ye kadar, herkesin orada olması lazım. 'Milli ordu'yla savaşanla ben savaşırım. 'Milli ordu'da, etnisite olmayacak. Din, mezhep farklılığı gözetilmeyecek. Bu etnisiteden daha farklı. Bu, Türkiye için çok hassas bir konu. Mesela ben, "Şaban Arslan Alevi mi Sünni mi" dersem, bu çok tehlikeli bir yaklaşım olur.

 

Paralel yapı iddiaları

 

Kumpas kapsamında mağdur edilen yüzlerce, binlerce insan var. Paralel yapı tehlikesi bizim mağduriyetimizden daha önemli.

 

Yolsuzluk iddiaları

 

Efendim, yolsuzluk iddiaları var... Yolsuzluk varsa elbette üzerine gidilsin. Ancak seçimle gelen iktidar seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer. Ayrıca TSK da liyakata dayalı sistemi bir kenara bırakmalı. Askerler, siyasi iktidardan beklenti içine girmemeli.