Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Yunanistan'ın "Ege'de bulunan ada ve adacıklara kendilerine ait gibi davrandığını" iddia ederek "Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ciddi bir tavır almamasının nedenlerini anlayamıyoruz. Bu ileride sorun yaratacaktır" dedi.
Oda TV'de yer alan habere göre; İstanbul Üniversitesi’nde Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün düzenlediği "Yavru Vatan Kıbrıs" adlı etkinliğe konuşmacı olarak katılan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, başta Kıbrıs olmak üzere güncel meselelere dair birtakım açıklamalarda bulundu.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından Atatürkçü Düşünce Kulübü Başkanı Mert Gezici etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştirdi. “Türkiye Cumhuriyeti, içinde bulunduğumuz 2017 yılı içinde tam üç cepheden kuşatılmak isteniyor. Birinci cepheyi hepimiz çok yakından yaşayarak görüyoruz. Hakkâri’den Hatay’a kadar, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de vatanımızın birliği ve bütünlüğü için, PKK'nın terör koridor kurmasına karşı savaşıyoruz.” ifadelerini kullanan Gezici: “Bunun yanında Ege'de bulunan ada ve adacıklarımız üzerinden başka bir cephe var. Üçüncü cephede Kıbrıs, bizim Akdeniz’deki varlığımız Türkiye'nin jeopolitik çıkarları açısından çok önemlidir.” sözleriyle konuşmasına devam etti. Ardından İlker Başbuğ konuşmasına başladı.
"1974 yılında Kıbrıs’a yapılan Barış Harekâtının dönüm noktası olduğunu" belirten Başbuğ, “1963-1974 dönemine baktığınız zaman Kıbrıs nedeniyle Yunanistan ile Türkiye arasından her an çıkabilecek bir savaş ihtimali vardı. Sonrasında Yunanistan ile Türkiye savaş durumuna gelmedi. Sadece Kardak krizinde iki ülke ciddi olarak savaşın kapısından döndü. Dolayıyla şunu unutmamak gerek Türkiye’nin 74 yılında Kıbrıs’a yaptığı barış harekâtı bir noktada Türk-Yunan savaş ihtimalini de ortadan kaldıran bir sonuç doğurmuştur” dedi.
Kıbrıs Rum Kesiminin Avrupa Birliğine üyeliği konusunda Türkiye’nin de hatası olduğunu belirten Başbuğ, “Orada korkunç bir hatamız var. Normalde çok güçlü olduğumuz bir konuydu; çünkü Garanti anlaşması çok açıktı. Garanti anlaşmasında, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti, tümüyle veya bir bölümü ile herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi ya da ekonomik bütünleşme içine giremez’ maddesi var. Ancak biz maalesef 1995 yılında tarihi bir hata yaptık Tansu Çiller döneminde “Türkiye’ye ‘sizinle gümrük birliği anlaşması yapacağız ama siz de buna karşılık Kıbrıs Rum Kesimi ile Avrupa Birliği arasındaki planlı görüşmelere karşı çıkmayınız’ dendi. Türkiye buna maalesef tamam dedi ve sesini çıkarmadı” diye konuştu.
1950 Kıbrıs referandumunun geçen ay Kuzey Irak’ta yapılan referanduma olan benzerliğine dikkati çeken Başbuğ, şunları kaydetti:
“Bugün de karşı tarafın, Yunanistan’ın temel amacı, 1878’den beri ana hedefini siyasi olarak sağlamak. Belki bütün Türkleri adadan kovamaz ama bunun için Türkleri azınlık olarak nitelendiriyorlar. Bütün Kıbrıs topraklarını elde etmek için her türlü sahtekârlığı yapıyorlar ve Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak istediler, bugün de değişen hiçbir şey yok. 1950’de Kıbrıs’ta ‘Yunanistan’la birleşsin mi’ diye gayri resmî halkoylaması yapılıyor. Aynı Irak’taki referanduma benzemiyor mu? Bu Irak’ın kuzeyinde yapılan referandum için bazıları televizyonlarda Türkiye’ye ‘ne olacak bir anlam ifade etmez uygulamaya koymazsa’ dedi, bazı yabancılar da ‘referanduma karşı değiliz ama zamanlaması yanlış.’ dedi. Siz hangi hakla böyle diyorsunuz? Irak Anayasası ortada, bu anayasa size böyle bir hak vermiyor.”
“Ege'de bir sürü ada var. Mesela Muğla'da Ardıç adası onlara aitmiş gibi gösteriyorlar. Devlet adamları, askerler falan gidiyor; fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ege'deki ada ve adacıklara karşı yönelik bir söylemi yok. Devletin sert ciddi bir tavrı yok. Bu adalar Kardak'la aynı öneme sahip.” sözlerini sarf eden Başbuğ uyardı: “Karşı taraf oraya yerleşse de ‘uluslararası hukuk değişmez’ düşüncesine güvenenler var. Uluslararası hukukta %100 haklı olsanız bile güçlü değilseniz şartlar aleyhinize olabilir. Yanılmıyorsam 17'ye yakın Ege'deki ada ve adacığa ilişkin karşı tarafın faaliyetleri var, kendilerine ait gibi davranıyorlar. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ciddi bir tavır almamasının nedenlerini anlayamıyoruz. Bu ileride sorun yaratacaktır.”
Etkinlik soru-cevap kısmının ardından, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un kitaplarını imzalamasıyla sona erdi.