Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, TSK'nın IŞİD ve PKK'ya yönelik hava operasyonlarına ilişkin olarak, "IŞİD teröründen en kârlı çıkanın Kürtler olduğunu" iddia etti. "Kuzey Irak bağlamında baktığınızda Kürtler kazanıyor" diyen Başbuğ, "Tablo bu. IŞİD bir yere saldırıyor, IŞİD alıyor, sonra IŞİD oradan atılıyor ve o bölge yine Kürtlerin eline geçiyor" dedi. Başbuğ, "IŞİD’in Türkiye içindeki amacı PKK’yı mobilize etmek, bu amaçlanıyor. Bu oyuna gelmemek lazım" ifadelerini kullandı.
Sözcü gazetesinden Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan (27 Temmuz 2015) İlker Başbuğ'un açıklamaları özetle şöyle:
Türkiye, Suruç saldırısını anlamaya çalışırken şimdi de IŞİD varlığına yönelik operasyonun bir parçası oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsansız araçlar için zaten izin var. Daha ileri bir adım için hava gücünün kullanımına izin verilebilir. Ama bunun artısını-eksisini iyi düşünmek gerek. Bizde maalesef içimizde de tehdit var. İç bünyemizde tehdit olmasa belki daha kolay… Unutulmasın ki, Suriye sınırı boyunca ve ülke, içinde ciddi bir IŞİD tehdidi ile karşı karşıyayız. IŞİD’in bu karara ve uygulamalara karşı nasıl hareket edeceğini de ileride göreceğiz.
IŞİD’i kim kurdu kim kullanıyor?
Önce geçmişe bakalım… Çünkü tarih, ders çıkarmayanlar için acımasızdır. 16 Ocak 1923, Cumhuriyet’ten önce, Musul olayı tartışılırken Mustafa Kemal’in Meclis’te yaptığı konuşma var: “İngilizler Musul-Kerkük bölgesinde bir Kürt hükümeti teşkil etmek istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde bu fikir bizim sınırımız dahilindeki Kürtlere de sirayet edebilir.” Bu tespit bugün de aynen geçerli. 2015’te nereye geldik? Belki de tarih boyunca bağımsız bir Kürt devletine dair ümitlerin en tepe noktasına geldiği andayız. Irak’ta siyasi yapının değişimi bir defakto durum olarak karşımızda duruyor. Bunu kim engelleyebilir?
Bu engellenebilir mi?
Çok zorlaştı ama bunu siyasi açıdan engelleyebilecek hâlâ iki ülke var, Türkiye ve İran. Peki şimdi düşünelim, bağımsız bir Kürt devleti nasıl kurulabilir? Böyle baktığımız zaman önümüze ilk olarak IŞİD olayı çıkıyor. Bakın, IŞİD’in lideri şu anda Bağdadi. Bu kişi 2004’te Felluce’de Amerikalılar tarafından yakalanıyor, 2004’ün Aralık ayında serbest bırakılıyor. Aynı anda cezaevinde bulunan militanların sayısı da 24 bin civarında.
Bunların hepsi IŞİD militanı mı?
Hemen hemen… Bu militanların bir kısmı serbest bırakılıyor. Bir bakıyorsunuz bunlar Baas’cılarla birleşiyor.
IŞİD’i Amerikalılar kurdu o zaman… Ne amaçla peki?
Biz 2000’li yılların başında hep ne diyorduk? Kerkük, Kerkük, Kerkük. Bu arada bir baktık Kerkük Barzani’nin kontrolüne geçti. Çıkacaklar mı? Bilemiyorum. Kerkük bölgede en kritik noktalardan biriydi. Şimdi Musul var, Musul IŞİD’de evet, oraya bir operasyon düşünülüyor, ama yapılmıyor. Peki yarın ya da ileriki süreçte Amerika Musul’a bir operasyon yaparsa, Musul’dan IŞİD çıkarılırsa kimin kontrolüne geçecek orası? Yine Barzani’nin kontrolüne geçecek. Ne oluyor yani? Barzani bunu söyledi; “Musul’dan sonra Irak’taki siyasi yapı bu şekliyle kalamaz, değişikliğe uğrayacak.” Bunları görmemiz lazım.
Peki bu IŞİD meselesinden kim kazançlı çıkıyor?
Kuzey Irak bağlamında baktığınızda Kürtler kazanıyor. Tablo bu. IŞİD bir yere saldırıyor, IŞİD alıyor, sonra IŞİD oradan atılıyor ve o bölge yine Kürtlerin eline geçiyor. Bunu iyi düşünmek lazım, “Ne oluyor” diye? Yine tarihe bakalım, 6 Ocak 1923 yılında, Lozan Konferansı, Azınlıklar Alt Komisyonu var, buraya gündemde olmayan bir teklif getiriliyor; teklifi getiren kim? Amerika. Teklif şu: “Ermeniler için ulusal yurt olarak bir toprak parçası bulalım, bu bölgeyi tanımlayalım ve bu bölgeye saldırı ve sızmalara karşı bir koruma düzeneği kuralım.”
Nereyi öneriyorlar bunun için?
Suriye’nin kuzeyini. Bakın teklif şöyle devam ediyor : “Böylece Türkiye ve Suriye arasında tarafsız bir bölge kurulmuş olur. Bu toprak parçasının denize kolay bir çıkış yolu da vardır.” Peki, o halde, 6 Ocak 1923’te Ermeniler için düşünülen şey, bugün başka birisi için mi düşünülüyor? Suriye’nin kuzeyi ilk defa gündeme gelmiyor yani. Irak’ın kuzeyinden başka, şimdi bir de Suriye’nin kuzeyi sorunumuz var. Çok kritik bir durum. Haritaya baktığınızda bugün Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’in kontrolünde olan hat, Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin kontrolünde olan hatla birleşebilir. Bazılar diyor ki, “PYD o kadar güçlü değil, ordusu yok, silahı yok.” Peki bu bölgeleri zaten bizzat PYD mi ele geçirdi? Hayır, önce IŞİD, sonra koalisyon güçleri, onlar çekildikten sonra da Kürtler giriyor. Model hep bu.
Hangisi daha tehlikeli IŞİD mi PYD mi?
Mukayese etmemek lazım. IŞİD kanlı bir terör örgütü. PYD de terör örgütü. İkisi de risk değil artık, tehdit. İkisiyle de mücadele edeceksiniz.
Suruç’taki olay ne yarattı?
PKK’yı güvenlik güçleri ile karşı karşıya getirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt vatandaşları ile devleti karşı karşıya getirdi. Zaten belki de istenilen bu. Ve eğer sağduyu ile hareket edilmezse bir noktada IŞİD’in istediği şeye de hizmet etmiş olursunuz.
IŞİD’in Türkiye içindeki amacı PKK’yı mobilize etmek, bu amaçlanıyor. Bu oyuna gelmemek lazım. Burada herkese ama herkese görev düşüyor. Önce asker, sonra iki polis. Sonra Hüda Par’dan biri. Bu sıçratmadır, yaymadır. Ortak akılla hareket şart burada.
Niye çözülmüyor bu meseleler?
Özellikle Suruç olayından sonra da gördük, toplumda her konuda bir bölünmüşlük var, bir türlü bütünleşemiyoruz. Bu, Türkiye için çok kötü bir şey. Suruç’ta, Ceylanpınar’da, Adıyaman’da yaşananların hepsi korkunç olaylar. Bu olaylara karşı aynı noktada olmamız lazım, ama bölünmüşlük var. Bu ülkenin caydırıcılığını da zedeleyen bir durum. Şimdi bütünleşmeye ihtiyacımız var.
Kim sağlayacak bütünleşmeyi?
Toplum sağlayacak. Diğerleri sağlayamıyor işte, toplum sağlayacak. Her olaya karşı eşit mesafede durarak sağlayacak. Terör olaylarının hepsine aynı mesafede olup, aynı şiddetle karşı koymanız lazım. Bu bütünlüğü sağlayacak ikinci adres; TBMM’dir. Ümitsizliğe karamsarlığa düşmeyelim. Bu TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yapan Meclis, bunu da başarmalıdır. Yeni kurulacak hükümet bu sorumluluğu almalı.
Türkiye nasıl bir pozisyon almalı tüm bu gelişmelere?
Her şeyden önce Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti ihtimalini Türkiye hiç aklından çıkarmamalı. Ve İran’la birlikte buna engel olmak için tüm siyasi gücünü ortaya koymalı. Siyasi, ekonomik gücünü kullanmalı. Diğer bir tehdit de içerdeki PKK konusu, bu unutulmuştu. Ne diye başlanmıştı; “Analar ağlamasın”. Ama bazı siyasetçiler diyor ki “Gerekirse ölürüz.” Bakın nereden nereye geliyoruz. Biz hep şunu söyledik, “Terörle mücadeleyi keserek diğer alanlarda görüşmeye girerseniz bu tehlikelidir.” Şimdi içeride bir PKK tehdidi var. Bakın saldırılar başladı. Nereden alıyorlar cesareti? “Bu Suruç’a misillemedir” diyorlar, bu korkunç bir şey, bu kabul edilebilecek bir şey değil. İçeride bir de IŞİD tehdidi var. 2000 militanı olduğu söyleniyor. Mülteci sorunu var, 2.5 milyon… Yarın bu mülteciler de bir güvenlik sorunu oluşturabilir.
Türkiye bugün güvenli bir ülke mi? Herkes “bomba her an her yerde patlayabilir” endişesi içinde.
Güvenli tabii, tersini söylemek doğru da değil. Bomba Londra’da da patlayabilir. Terör tehdidi her yerde var.
Ne yapmalı?
Bugünkü sorunlarımıza dair tüm cevaplar hep Mustafa Kemal Atatürk’te. Diyor ki; “Ortadoğu’da Arapların kendi aralarındaki sorunlarına hiç müdahil olmayın, uzakta kalın”. Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya.. Keşke başlangıçtan beri Türkiye Suriye’deki olaya tarafsız kalsaydı. Keşke…
Bu saatten sonra ne yapılabilir?
En temel amacımız Suriye’nin kuzeyindeki koridorun Kuzey Irak tarafıyla birleşmesini önlemek olmalı. Bu çok kritik bir konu. Suriye Hükümeti ile diplomatik ilişkiye mutlaka geçilmeli. Bu olmadan sorunları çözemezsiniz. İngiliz Dışişleri Bakanı açıklama yaptı “İstediğimiz Esad’ı devirmek değil, bir siyasi geçiş” diyor. Irak’ta devleti çökerttiler, aynı hatayı burada yapmak istemiyorlar. Devletin kurumları sağlam dursun, başındaki adam değişebilir, o sorun değil.
Diyelim ki Suriye’nin kuzeyindeki bu koridor Irak’ın kuzeyi ile birleşti?
Olmaz. Olmamalı. Bu oyunu bozmalı Türkiye, bozmalı.
TSK bunu anlatmıyor mudur?
Anlatmaz olur mu, anlatıyordur mutlaka. Ama etraflıca düşünmek lazım. Siyasi, diplomatik, ekonomik güçleri kullanarak, yine de çözüm bulamıyorsanız Suriye topraklarında havadan kontrol edilen bir güvenlikli bölge gerekir. Kendi topraklarımızda da IŞİD’e karşı net pozisyon almak lazım, net!
Sınırımız?
Bu sınır, kontrolü zor bir sınır, parçalanmış. Ama yine de buna karşı bir şeyler yapılabilir. Kilis bölgesindeki uygulama gibi… Güvenlikli bölge ilan edildi biliyorsunuz… Muhtemelen IŞİD’e giden, katılan insanların büyük bir kısmı Türkiye’den gidiyor, bunu mümkün olduğunca engellemek gerekir. Bir IŞİD’e gidenler var, bir de PYD’ye gidenler var. Ona da engel olmak lazım.