İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle hapis ve siyasi yasak kararı verilen davada bilimsel mütalaa sunan hukukçu Doç. Dr. Hasan Sınar, açıklanan gerekçeli kararı değerlendirdi. Sınar, gerekçeli kararda İmamoğlu’nun ‘tamda işte 31 Mart seçimi iptal edenler ahmaktır' cümlesinin cımbızla çekildiğini ve tüm gerekçeli kararın bağlamından kopartılmış bu tek cümle üzerine inşa edildiğini söyledi.
Sözcü yazarı Aytunç Erkin’e konuşan hukukçu Sınar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İlk olarak usul yönünden, ceza yargılamasında mahkeme gerekçeli kararı yazınca bunu taraflara tebliğ eder; yani sanık ve müdafii ile Cumhuriyet Başsavcılığına ve katılan vekillerine. Oysa İmamoğlu'nun müdafii Avukat Kemal Polat gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmeden önce ajanslara düştüğüne ve aynı durumun iddianame hazırlandığında da yaşandığına dikkat çekiyor.
“Dava dosyasında İmamoğlu'nun avukatları tarafından sunulan 1 tanesi dilbilimci 2 tanesi ise ceza hukukçuları tarafından hazırlanmış 3 bilimsel mütalaa var. Bu bilimsel raporlarda buradaki sözlerin muhatabının Süleyman Soylu olduğunu belirtiliyor. Daha da önemlisi, 6 ayrı ceza hukuku öğretim üyesinin imzasını taşıyan 2 ayrı raporda, siyasetçiler arasındaki bu gibi sözlü polemiklerin neden suç oluşturmayacağı AİHM, AYM ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde açıklanıyor. Gerekçeli kararda, dosyaya sunulan tüm bu bilimsel mütalaalardaki tespitlerin görmezden gelinmiş olması, esasa ilişkin önemli bir eksiklik.
“Gerekçeli kararda, basın hukukundaki ‘bütüncül inceleme' ilkesi yönünden çok sorunlu bir tespit var. Bütüncül inceleme ilkesi der ki, özellikle hakaret davalarında önünüze bir yazı, haber, röportaj vs. geldiğinde, o metnin tamamına bakarak sonuca ulaşın. Metnin muhatabı kim, hakaret kastı var mı, eleştiri hakkı kapsamında mı yoksa sınır aşılmış gibi sorulara ancak metnin bütünü üzerinden değerlendirme yapılarak doğru yanıtlar verilebilir. Gerekçeli kararda tam da yanlışın yapıldığını ve İmamoğlu tarafından Soylu'nun kendisine söylediği sözlere verilen yanıtın bütününden kopartılarak, sadece bu yanıtın içerisinde geçen ‘tamda işte 31 Mart seçimi iptal edenler ahmaktır' cümlesinin cımbızla çekildiğini ve tüm gerekçeli kararın bağlamından kopartılmış bu tek cümle üzerine inşa edildiğini görüyoruz.”
İmamoğlu’nun 2 yıl 7 ay hapis cezası almasında “özel bir uygulama” olduğunu düşünen Sınar, şöyle devam etti:
“Cezaya gelirsek… Hakaret suçunun kanundaki cezası 3 aydan 2 yıla kadar. Oysa İmamoğlu'na siyasi yasak getirebilmek için 2 yılın üstünde bir ceza verilmesi lazım. İşte bu yüzden bu davada, cezayı 2 yılın üzerine çıkartabilmek için benim meslek hayatımda hiçbir hakaret davasında örneğini görmediğim canhıraş bir çaba içine girilmiş. Bir kere, suçun alt sınırı 3 ay dedik ama temel cezayı 3 aydan başlatırsa sonuç 2 seneye ulaşmayacağı için, bu davada mahkeme temel cezayı 18 ay olarak belirlemiş. 3 aydan 18 aya nasıl çıktın mübarek? Meğer, sanık İBB Başkanı olduğu ve herkes tarafından takip edildiği için çıkmış! Vay canına, bilseydik kanunu yaparken cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeleri koyan 61. Maddeye bir de ‘sanığın sıfatı' diye bir kriter daha koyardık. Kanunun akıl edemediğini mahkeme akıl etmiş."