İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu 2 yıl 7 ay hapse mahkum eden İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi gerekçeli kararını tamamladı. Böylece resmi olarak İmamoğlu hakkındaki dava ile ilgili istinaf (bölge adliye mahkemesi) süreci başlamış oldu. Gerekçeli kararda, mahkeme, hakime baskı yapıldığı, eski hakimin İmamoğlu’na ceza vermek istemediği için tayin edildiği iddialarını örtülü bir dille yalanladı. Kararda, bu davaya özel zaman ayrıldığı, savunmaya geniş olanaklar tanındığı, buna rağmen önceki hakim ile ilgili de tarafsız olmadığı iddialarının ortaya atıldığı kaydedildi. Önceki hakimin davayı bitirme aşamasına geldiği ancak savunmanın durmadan talepte bulunması nedeniyle karar veremediği ifade edildi. Savunmanın hem önceki hakimi, hem mevcut hakimi tarafsız olmamakla suçladığına dikkat çekildi. Gerekçeli kararda, İmamoğlu’nun “ahmak” ifadesini, kendisine “ahmak” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında söylediği yönündeki savunmasının “cezadan kurtulmak” amaçlı olduğu öne sürüldü. Söz konusu açıklamada, Soylu’nun seviyesine inmeyeceğini söyleyerek, ahmak sözcüğünü YSK üyeleri için kullandığının açık olduğu savunuldu. İmamoğlu’nun cezasında artırım yapılması ve indirim yoluna gidilmemesi ise davayı ciddiye almaması ve daha önce Ordu Valisi’ne hakaretten yargılanması nedeniyle mahkemede olumsuz kanaat uyanması ile açıklandı.
Kararda, ahmak sözcüğünün halk arasında aptal, gerizekalı anlamında kullanıldığı, Yargıtay’ın ahmakla ilgili içtihadı olmadığı ancak aptal ve gerizekalı ifadeleriyle ilgili çok sayıda kararının bulunduğu vurgulandı.
Mahkemenin, ortalama gerekçeli karar hazırlama sürelerinden farklı olarak, İmamoğlu kararının gerekçesini 14 gün içerisinde hazırlaması dikkati çekti.
Gerekçeli kararda, davanın müştekilerinden YSK üyeleri Kürşat Hamurcu, Cengiz Topaktaş’ın şikayetçi olmadıklarına dair dilekçe verdikleri belirtildi. Dönemin YSK Başkanı Sadi Güven’in de hakaret içeren fiilin, seçimin iptali yönünde oy kullanan üyelere yönelik olduğunu, kendisinin karşı yönde oy kullandığını belirten yazılı beyanda bulunduğu ifade edildi. Diğer YSK üyelerinin de duruşmaya gelmedikleri kaydedildi.
Ancak kararda, buna rağmen şikayetçi olmayan YSK üyeleri de “mağdur” olarak gösterildi. Bu durum suçun şikayete bağlı olmaması ile açıklandı.
Gerekçeli kararda, İmamoğlu’nun avukatlarının “savunma haklarının kısıtlandığı”, “hakimin tarafsız olmadığı” iddiaları da değerlendirildi. Bu yöndeki iddialara daha önce yanıt verildiğinin anlatıldığı kararda, “Bütün bunların davayı uzatmaya yönelik olduğu, savunma haklarının kısıtlamadığı, hatta bu dava dosyasında diğer dava dosyalarından daha çok zaman ayrıldığı ve her bir dava duruşmasının yapıldığı gün, başka dosya konulmayarak sadece bu dava dosyasının duruşmasının, açık yargılama açılarak, basın önünde yapıldığı, sanık müdafilerinin savunmalarının istedikleri gibi yapabildiklerinin kendilerine açıklandığı” kaydedildi. Ağır ceza mahkemesi ve üst mahkemenin de reddi hakim taleplerini bu gerekçeyle reddettiği anımsatıldı.
Kararda, tanıkların duruşmalarda dinlenmemesi konusunda da “Aslında kameralar önünde cereyan eden ve tanık dinlenmesine gerek olmayan bir konuda, sanık müdafileri tarafından hazır edildikleri için CMK 178 maddesi uyarınca dinlenen tanık beyanlarına karşı, beyanda bulunma yönündeki talepte davayı uzatmaya yönelik olarak değerlendirilmiş ve bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir” denildi.
Kararda, bu iddialar için şu ifadeler kullanıldı:
“Sonuç olarak davanın mahkememize geliş tarihinden bu yana toplamda 9. celse duruşma açılmak sureti ile sanık ve müdafilerinin savunmalarının açık yargılama istedikleri gibi yapmaları sağlanmıştır. Bu nedenle sanık müdafilerinin adil yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki savunmalarının yerinde olmadığı görülmektedir.”
Gerekçeli kararda, dava sürerken görevli hakime İmamoğlu’na ceza vermesi için baskı yapıldığı, henüz görev süresi dolmadan başka bir kente atandığı yönündeki iddialara da örtülü bir dille yanıt verildi.
Kararda, şöyle denildi:
“Sanık müdafileri, davanın yargılaması sırasında davanın hakiminin değiştirilmesi nedeni ile doğal yargıçlık ilkesinin zedelendiğini ve adil yargılanma hakkından mahrum kaldıklarını ileri sürmüş iseler de; bu yöndeki savunmaları yerinde değildir. Kaldı ki; davanın ilk hakimi davaya 28 Mayıs 2021 tarihinden 1 Haziran 2022 tarihindeki beşinci celseye kadar yargılamayı yapmıştır. Ve sanık müdafileri davanın ilk hakimi yani doğal yargıçlık ilkesi gereğince baktığını belirttikleri ilk hakim 23 Mart 2022 tarihli duruşmasında tevsi tahkikat taleplerinin kabul edilmemesi nedeni ile, savunma haklarının kısıtlandığı ve bu nedenle hakimin tarafsızlığı konusunda şüpheye düştüklerini ileri sürerek CMK'nun 25. Maddesi gereğince hakimi red etmişlerdir. Bu husus dikkat çekici olup, davanın hakimi bu şekilde reddedildikten sonra bu hakimin davaya bakmaya devam ettiği, bu hakimin davaya bakmış olduğu süre içerisinde, yaklaşık bir yıllık sürede, delillerin toplanmış olduğu, iddia makamından esas hakkındaki mütalaanın alındığı, esas hakkında savunma yapıldığı. Ancak sanık müdafilerinin, karar aşamasına gelen dava dosyasında, sürekli bilimsel mütalaa, hukuki mütalaa, adı altında üç ayrı mütalaanın dosyaya sunulduğu ve yine gerekli olmadığı halde her şey kameralar önünde cerayan ettiği halde, bu konuda değişik tanıklar dinletme yoluna giderek, önceki hakimin çalıştığı dönemde bitip karar verebileceği dava dosyasını, gereksiz talepler ile meşgul ederek duruşmaların sürekli ileri atıldığı anlaşılmaktadır.”
Kararda, “Sanık müdafileri dava dosyası önceki hakim tarafından sonuçlanmış olsa da yine aynı şekilde savunma haklarının kısıtlandığını, hakimin tarafsız olmadığını, ileri sürerek yargılamaya itiraz edecekleri ortadadır. Bu nedenle sanık müdafilerinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, dava dosyasına bakan iki ayrı hakim hakkında da ayrı şekilde hakimlerin tarafsız olmadığı yönündeki savunmaları yerinde görülmemiştir” denildi.
Kararda, ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığı ve hakaret gibi eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamına girmeyeceği vurgulandı.
İmamoğlu’nun 4 Kasım 2019’daki açıklamalarının anımsatıldığı kararda, yargılama sonunda 2 yıl 7 ay hapis cezası verildiği vurgulandı.
Kararda, İmamoğlu’nun belediye başkanı sıfatı nedeniyle yaptığı açıklamaların, söylediği sözlerin Türkiye’de ve yurtdışında, basın aracılığıyla kolayca duyulduğu ve takip edildiği vurgulandı.
“Tam da işte 31 Martta seçimi iptal edenler ahmaktır” sözleri ile Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin onur, şeref, ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde hakaret ettiği ifade edildi. Bu durumun TCK’deki “meydana gelen zarar, tehlikenin ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik” unsurlarına karşılık geldiği, temel ceza belirlenirken bu yüzden alt sınırdan uzaklaşıldığı kaydedildi.
Kararda, İmamoğlu’na verilen cezanın önce altıda bir ve daha sonra yarı oranında arttırılmasına gerekçe olarak da kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret edilmesi gösterildi. YSK üyelerinin seçim konusunda çalışan en üst kurulu oluşturdukları ve yüksek yargı mensubu olduklarından bu yola gidildiği vurgulandı.
Kararda, İmamoğlu’nun cezasında indirim yapılmaması da ilginç gerekçelerle açıklandı. İmamoğlu’nun eski Ordu Valisi’ne hakaret iddiasıyla yargılandığı,
6 bin 80 lira para cezasına mahkum edildiği, bu davanın halen Yargıtay aşamasında olduğunun anımsatıldığı kararda, “Bu husus sanığın geçmişi ile ilgili mahkememizde olumsuz bir kanaat oluşturmuştur” denildi.
Kararda, İmamoğlu’nun ayrıca dava sürerken, “Ne yazık ki olmaması gereken bir dava sürdürülüyor, boş işler bunlar" şeklinde açıklama yaptığı, Fox TV’de katıldığı programda, “Şu mahkemeden utanç duyuyorum, böyle bir yargılama olamaz, şaka gibi, trajikomik bir durum. beni zerre ilgilendirmiyor" dediği kaydedildi. Kararda, “Sanığın bsu şekildeki açıklamaları ile yargılama sürecindeki davranışları ile mahkeme tarafından yapılan yargılamayı ciddiye almamış, yargılama sürecindeki bu olumsuz davranışlardan dolayı sanık lehine taktiri indirim uygulanmamıştır” denildi.
Kararda, siyaset yasağı öngören TCK’nin 53. Maddesinin de “Kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılır" şeklindeki düzenleme uyarınca uygulandığı kaydedildi.
Kararda, İmamoğlu’nun "tam da işte 31 Martta seçimi iptal edenler ahmaktır" şeklindeki
sözlerinin muhatabının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu, bu sözlerin YSK üyelerine karşı söylemediği şeklindeki savunması anımsatıldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, İmamoğlu için, "Avrupa Parlamentosuna gidip Türkiye'yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek..." dediğinin anımsatıldığı kararda, İmamoğlu’nun davaya konu açıklamasında, “Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı” dediği, ardından, Soylu’nun seviyesine inmeyeceğini vurguladığı belirtildi. Kararda, İmamoğlu’nun daha sonra, “o tarafa çok girmek istemediğini, ancak bir parantez açarak buraya bir cümle yapmak istediğini, 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada ve Avrupa'da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında o olan şeyleri, biten şeylere baktığımızda tam da işte 31 Martta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın ama çok tabi benim inmeyeceğim seviyede yine ben ona devlet adamlığını hatta devlet adamlığını yapmaya davet ediyorum, yeter bıktım” dediği ifade edildi.
Kararda, İmamoğlu’nun, Soylu'ya cevap verdiği, ancak konuşmanın içeriğinde, Soylu'nun seviyesine inmeyeceğini, ona bu konuda cevap vermeyeceğini, seçim sürecinde de İçişleri Bakanının yaptıklarından ve söylediklerinden dolayı seviyesine inmediğini söylediği kaydedildi. Kararda, İmamoğlu’nun bunun ardından da 31 Mart seçimini iptal edenlerin ahmak olduğunu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun önce buna odaklanması gerektiğini belirttiği ifade edildi.
Kararda, “Buradan da anlaşıldığı gibi sanık İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisine ahmak demesine rağmen, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun seviyesine inip ona cevap vermeyeceğini açıkça belirtmiştir. ‘31 Mart seçimini iptal edenler ahmaktır, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önce oraya odaklansın’ derken seçimi iptal eden Yüksek Seçim Kurulu ve üyeleri olduğu açıktır. Kaldı ki, sanık bu sözleri söyledikten sonra, bu sözleri basından duyan Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı adına dönemin Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, bu sözlerin hakaret içerdiğini ve Yüksek Seçim Kurulu üyelerine karşı kullanıldığını belirterek suç duyurusu dilekçesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir” denildi.
Kararda, şöyle devam edildi:
“Bu nedenle sözün muhatabının Yüksek Seçim Kurulu üyeleri olduğu, duraksanmayacak şekilde açıktır ve bu konuda sanığın yapmış olduğu savunma yani, sözlerin muhatabının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu hususunun ileri sürülmesi, TCK'nun 129. Maddesinde tanımlı bulunan karşılıklı hakaret nedeni ile cezadan kurtulmaya yönelik olarak geliştirilen bir savunma olarak değerlendirilmiştir.”
Kararda, ahmak kelimesinin aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekası pek gelişmemiş, aptal, bön, budala (kimse), anlamlarına geldiği, halk dilinde aptal, budala, ve geri zekalı anlamlarında kullanıldığı, doğrudan ahmak kelimesi ile ilgili içtihat olmasa da aptal, budala, gerizekalı sözcüklerinin Yargıtay tarafından hakaret sayıldığı vurgulandı.
Kararda, tanık beyanlarının “kendi düşünceleri” olduğu ifade edildi. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre çözümü hakimlik mesleğinin gerektiği genel ve hukuki bilgi ile mümkün olan konularda bilirkişi dinlenmeyeceği kaydedildi.
Bu nedenle, İmamoğlu’nun sözlerinin Soylu’ya yönelik olduğu ve suç oluşturmadığı şeklinde görüş bildiren dilbilimci Prof. Dr. Nüket Güz, hukukçular Prof. Dr. Durmuş Tezcan, Doç.Dr. Murat Önok, Doç.Dr. Hasan Sınar, Türk Ceza Kanunu’nun yapımında çalışan hukukçular Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof.Dr. Ahmet Gökçen, Prof. Dr. Adem Sözüer’in farklı tarihlerdeki raporlarının hükme esas alınmadığı kaydedildi.
Gerekçeli kararın tebliği ile birlikte İmamoğlu için istinaf mahkemesi süreci de başlamış oldu. İstinaf mahkemesi, kararı onarsa İmamoğlu’nun Yargıtay’a gitme hakkı bulunuyor. Yargıtay’ın da kararı hızlı biçimde, seçimden önce onaması durumunda ise İmamoğlu seçimde aday olamayacak ve belediye başkanlığı koltuğunu da kaybedecek.