İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde yaptığı konuşmada, "Devletin her kurumuyla iş yapmak, bizim de asli sorumluluğumuzdur. Ama devletin bir kurumu, eğer ısrarla İstanbul’a ihanet etmek istiyorsa, ona da karşı durmak bizim sorumluluğumuz. Elleri teslim şeklinde beklemeyeceğiz. Ben, Kanal İstanbul diye bir safsatanın, artık İstanbul’un gündeminden kalkmasını istiyorum. Böyle bir gündemi yok bu şehrin. Bu şehrin gündemi; bu şehrin insanının can sağlığını sağlamak. Bu şehrin gündemi; bir an önce deprem korkusundan ve tehdidinden kurtulmaktır. O büyük tedbir için omuz omuza olalım, kol kola olalım, birbirimizi koruyalım, kurumlarımızı güçlendirelim. Hiçbir kurumu, birbirine rakip etmeksizin, İstanbul, bu şehir ve bu ülke için çalışalım. Tabiri caizse, deprem için büyük bir mücadeleye varız; kul, köle oluruz. Emre amade oluruz. Ama Kanal İstanbul için de karşınızda dimdik dururuz" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kurumun, Ataşehir ve Topkapı’da hizmete aldığı 'Afet Sonrası Geçici Barınma Alanları'nı kamuoyuna tanıttı.
Burada konuşma yapan İmamoğlu, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde yaşamını yitiren vatandaşlara rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. İstanbul’u bekleyen en önemli 3 tehdidin 'deprem ile birlikte mülteci sorunu ve Kanal İstanbul olduğunu' vurgulayan İmamoğlu, kurumsal ve toplumsal anlamda yeterince iş birliği sağlanamadığı eleştirisinde bulundu.
Sorumluluk sahibi kişi ve kurumların, bir masa etrafında buluşma çabalarının çok önemli olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “99 Marmara Depremi hepimize çok önemli dersler verdi ama yeterince ders çıkardığımız söylenemez. Bugün İstanbul’da hala ‘En önemli sorun, en önemli tehdit depremdir’ diyorsak, bu, yeterince yol alamadığımıza işaret” dedi.
Depreme karşı dönüşümün bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Hem afete kadar olan mücadelenin yerine getirilmesi hem de afet sonrası önemli demiştim. Bu manada İstanbul’da bir önerimiz vardı; bunu ben, Şehircilik Bakanı’mıza da ilettim. Birkaç kez görüşme yaptık. Yakın zamanda da diyalogumuz en üst seviyede yürüyor. Bunun altını çizmek istiyorum. Siyaset üstü bir mücadele vereceksek, Türkiye’nin bana göre en önemli konularından olan depremle ilgili mücadeleyi, başka bir platforma taşımakla yükümlüyüz. Bu, tek başına bir hükümet döneminin işi değil. Tek başına bir Büyükşehir Belediyesi’nin ya da parçalı bir şekilde 39 ilçe belediyesinin işi de değil. Bu önerimizi Şehircilik Bakanı’mıza ilettiğimizde, sıcak baktığını dile getirmişti. Şu anda bunun daha derinlemesine, hangi felsefeyle yürütülmesi hususunda yaptığımız çalışmayı, kendilerine tekrar sunacağız. Hem İBB hem Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, bunu tartışacaklar; ardından inşallah sağlıklı bir neticeye kavuşması noktasında Sayın Bakan’la bizzat görüşeceğiz. Bu konuda karar birliğimiz var.”
Deprem konusuyla ilgili siyasi fayda elde etme anlayışının kenara atılması gerektiğini belirten İmamoğlu, olası bir felakette yaşanacak can kayıpları ve ekonomik kayıplara dikkat çekti. Geri dönülmez bir süre kayıp verileceğinin altını çizen İmamoğlu, “Böylesi bir ortamda daha büyük bir seferberlik yok o zaman. Tehdit de kapıda bekliyor. Hızlıca hareket edeceğiz. Öyle bir konsey kurulacak ki; onun koordinasyonunda, bir imar kararı mı alınacak, o işe asgari müşterekte koşullar oluşmuş mu… Ne ilçe belediyesi o işin siyasetiyle uğraşacak ne İBB ne de Bakanlık. Kimse adrese teslim iş yapmayacak. Vatandaşın fayda elde etmesi üzerine bir süreç tanımlanacak. Herkes, işini yapacak. Yok Meclis’te A partisi çokmuş, B partisi azmış, falanmış, filanmış; hikaye. İşte bütün bu hüküm yerine geçecek sözlerin olgunlaşması için, siyaset üstü bir kurumun olması, bence vazgeçilmezdir” dedi.
Deprem olduğunda, tanıtımını yaptıkları park yeri gibi alanlara muazzam ihtiyaç duyulacağını kaydeden İmamoğlu, “Zaten hiçbir yeşil alanı, bir imar değişikliğine bu kentte artık maruz bırakmayacağız. Kimseye, yeşil alanı imara açan bir yönetim olmak gibi büyük bir ihaneti yaşatmayacağız. Onun altını çizelim bir kere. Zaten bu, olması gereken; bir lütuf da değil. Bir yandan KİPTAŞ uğraşacak, bir yandan öbürü uğraşacak vesaire. Ortaya koyacağımız birlikte çözüm modeliyle, İstanbul’un bu tarz kronik sorunlarını çözmekle yükümlüyüz. Başka şansımız yok. 16 milyon insan, 83 milyon insanın geleceği… İstanbul depreminin yaratacağı tehdit, bu kadar büyüktür” diye konuştu.
İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Devletin her kurumuyla iş yapmak, bizim de asli sorumluluğumuzdur. Ama devletin bir kurumu, eğer ısrarla İstanbul’a ihanet etmek istiyorsa, ona da karşı durmak bizim sorumluluğumuz; onu ifade edelim. Yani elleri teslim şeklinde beklemeyeceğiz. Bu konuda, çok net ifade ediyorum: Ben, Kanal İstanbul diye bir safsatanın, artık İstanbul’un gündeminden kalkmasını istiyorum. Böyle bir gündemi yok bu şehrin. Bu şehrin gündemi; bu şehrin insanının can sağlığını sağlamak. Bu şehrin gündemi; bir an önce deprem korkusundan ve tehdidinden kurtulmaktır. O büyük tedbir için omuz omuza olalım, kol kola olalım, birbirimizi koruyalım, kurumlarımızı güçlendirelim. Hiçbir kurumu, birbirine rakip etmeksizin, İstanbul, bu şehir ve bu ülke için çalışalım. Tabiri caizse, deprem için büyük bir mücadeleye varız; kul, köle oluruz. Emre amade oluruz. Ama Kanal İstanbul için de karşınızda dimdik dururuz.”