İmamoğlu: Depremle yaşamak bu coğrafyada herkes için kaderdir; doğru, ama depremde ölmek asla kaderimiz olamaz

İmamoğlu: Depremle yaşamak bu coğrafyada herkes için kaderdir; doğru, ama depremde ölmek asla kaderimiz olamaz

Kahramanmaraş merkezli 2 büyük deprem sonrasında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından Hatay ile eşleştirilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), felaketi yaşayan şehirde ‘koordinasyon toplantısı’ düzenledi. Antakya’da, 35 dönüm alan üzerine kurulan ‘İBB Afet Koordinasyon Merkezi’nde yapılan toplantıda konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Devletin gücü, sorunları çözme becerisinden gelir. Vatandaşlarımızın da devletin gücünü her zamankinden çok daha fazla hissetmek durumunda olduğu bir zaman dilimindeyiz. Gerçek anlamda bir deprem seferberliğine de ihtiyacımız vardır. Depremle yaşamak, bu coğrafyada herkes için kaderdir; doğru. Ama depremde ölmek, kaderimiz asla olmaz, olamaz” dedi. Ortak aklı ve bilimi önemsediklerini belirten İmamoğlu, ‘Afetle Mücadele Bilim Kurulu'nun mutlaka devreye alınması gerektiğine vurgu yaptı.

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, eşi Prof. Dr. Nazan Savaş ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın katılımıyla, Kahramanmaraş merkezli 2 büyük depremin vurduğu Hatay’da “Koordinasyon Toplantısı” düzenlendi. İBB’nin Antakya’da 35 dönüm alan üzerine konumlandırdığı Afet Koordinasyon Merkezi’nde yapılan toplantıya, Bilecik, Defne, Arsuz, Samandağ, Erzin, K, Sarıyer, Şişli, Avcılar, Kartal, Beşiktaş, Beylikdüzü, belediye başkanları, Hatay milletvekilleri ve İBB bürokratları da katıldı. İBB Başkan Danışmanı Yiğit Oğuz Duman’ın sunumuyla başlayan toplantıda, koordinasyon konusunda izlenecek yol haritası tartışıldı.

Toplantının sonunda bir değerlendirme yapan İBB Başkanı İmamoğlu, şunları söyledi:

"AFAD'ın görevlendirmesiyle beraber, İstanbul'daki bütün kurumlar olarak, Hatay sorumluluğumuz var. AFAD'a katkı sunma sorumluluğumuz var. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımızla, ekibiyle, diğer belediye başkanlarımızla ve ekipleriyle çalışma sorumluluğumuz var. Günün sonunda bu süreç, hepimiz için belki de en önemli sınavlardan bir tanesi. Çok büyük bir felaket yaşadık. Çok büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama sorumluluklarımızın bundan daha büyük olduğunu da unutmayacağımız anlardayız. Umutsuzluğumuzu ve karamsarlığımızı da mutlaka yeneceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. İçimizde öfke var, isyan var. Ama bu duyguyu akılla ve mantıkla buluşturacağız. İnsanlığa, insanlığımıza güveneceğiz. Kendimize, milletimize, devletimize güveneceğiz ve bu güveni büyüteceğiz arkadaşlar.

 En zorlu sınavlarından birini belki yaşıyoruz insan olarak. Hepimiz, özellikle burada yaşayan, burada görev yapan kurumlarını, yol arkadaşlarını, akrabalarını kaybeden siz kıymetli dostlarımız. Ama bunların üstesinden gelme güç ve iradesini bize veren Yüce Allah'a güveneceğiz. Önümüzde çok önemli bir süreç var. Ama sonucunda muhakkak başarmak zorunda olduğumuzu da unutmayacağız. Bu toprakların ve bu toplumun karakteri, bize başarmak zorunda olduğumuz sorumluluğunu da yüklüyor. Büyük milletimizin yardımlaşma ve dayanışma duygusunun çok emsalsiz olduğunu, bize ne güzel, ne manevi anlar yaşattığını şu an bile hissediyoruz. El ele verince, başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığını da bir yanıyla hissediyoruz. Devletimizin güçlü olduğunu unutmayacağız. Her sorunun üstesinden geleceğimizin farkında olacağız. Tabii bazen güçlü olmanın, hata yapmama diye bir pozisyon ürettiğini de iddia edemeyiz. Hatalar oluyor. Buna engel değil. Onun için hatalar yapıldı. Belki hala yapılıyor. Ama bütün bunların, geçmişten bugüne gelen ne var ise hatalar, eksikler; onları biraz öteleyeceğiz, daha sonra oturup konuşacağız. Ve bu konuda hatalarımızı, eksikliklerimizi, niçin bir araya gelemediğimizi de ayrıca konuşacağız. Hukuki, ahlaki, insani olarak mutlaka bunları ele alacağımız günlerin de geleceğini ifade edelim.

"Stratejik aklı devreye almayı hedefleyen bir tavırla hareket edeceğiz"

Tabii bugün önceliğimiz var. Öncelikle daha fazla hata yapılmasına izin vermemek. Her bir yöneticimizin birbirinden haberdar olarak, birbiriyle koordine olarak, bildiğini okumaya değil, ortak aklı devreye almayı, stratejik aklı devreye almayı hedefleyen bir tavırla hareket edeceğiz. Ve bu hataları engelleyeceğiz. Tabii devletimizin bundan böyle tüm gücünü hata yapmadan, en etkili bir biçimde ortaya koyma zorunluluğu vardır. Devletin gücünün, milletine verdiği güvenden geldiğini hepimiz biliyoruz. O bakımdan bu hassas dönemde her yetkilinin tavır, davranış, dil ve tutumlarına dikkat etme zorunluluğu vardır. Bugün yetki makamlarında bulunan herkesin, devlete güveni sarsmadan hareket etmesi gerektiğini hatırlatıyor ve üzerimize düşen sorumluluğu da bizler alıyoruz. Milletin her bir ferdine ayrım yapmaksızın, aynı sevgiyi, aynı saygıyı, aynı anlayışı, aynı hizmeti sunma karakterine sahip olmalıyız. Hiçbir vatandaşın içerisinde ayrımcılık yapıldığına dair toz zerresi kadar şüphe bırakmamak zorundadır bütün devlet görevlileri, hepimiz. Bütün yöneticiler olarak, bunu hedef koymalıyız ve bütün kaynaklarımızı, imkanlarımızı ortak hedefler doğrultusunda birleştirmekle de yükümlüyüz.

"Her birimiz yorulmadan, yılmadan, destek olma kararlılığını ortaya koyuyoruz."

Millet olmanın, milletçe birlikte hareket etmenin belki de böyle en tepe noktası, en zirve noktasını yaşama sorumluluğu günlerinin içerisindeyiz. Dolayısıyla her adımda akılla, bilimle hareket etmek zorundayız. Dünyada çok değerli örnekler var, kendi yaşamımızda çok değerli örnekler var. Ülkemizin deneyim sürecinde yapılmış iyi örnekler var. Bütün bunları önümüze ışık olarak koyup, hareket etme zorunluluğumuz vardır. Yanlış alışkanlıklardan kurtulmanın, yeni ve cesur bir anlayış içerisinde hareket etmemizin zaruri olduğunu ifade ediyorum. Tabii ki burada devlet ve milletin iş birliği safhası da çok mühim. Devletin gücü, sorunları çözme becerisinden gelir. Vatandaşlarımızın da devletin gücünü her zamankinden çok daha fazla hissetmek durumunda olduğu bir zaman dilimindeyiz. O bakımdan, devlet ve millet iş birliği, oradaki şeffaflık, oradaki hesap verebilirlik, oradaki dayanışma, aynı masada buluşma… Tabii ki bu işin sorumlusu olan kurumlarımız var; başta AFAD ve devletimizin bütün kurumları. Ama burada bulunan bizler, belediyeler, hepimiz, o masanın cesur birer ferdi, o masaya bütün aklıyla, bütün fikriyle, bilgisini paylaşma, emeğini koyma, imkanlarını koyma konusunda son derece kararlı bireyler olduğumuzu, buradan vatandaşlarımızla da paylaşmak istiyoruz.

Bu süreçte her birimiz yorulmadan, yılmadan, destek olma kararlılığını ortaya koyuyoruz. Bu sorumluluğumuzun sadece bulunduğumuz şehirlere değil, memleketimin her yöresine olduğunu da ifade etmek durumundayız. Ortak aklı, bilimi, var olma ve sürdürülebilir bir şekilde toplumun gündeminde tutmayı önemsiyoruz. Stratejik aklın sadece devletin kurumlarında olmadığını, aslında bizim son derece kıymetli bilim insanlarımızın olduğunu ve o bilim insanlarımızın, teknik insanlarımızın direkt katkılarını sunabileceği Afetle Mücadele Bilim Kurulu'nun olmasının, mutlaka şart olduğunu düşünüyorum. Bilim kurullarının oluşumunda; meslek odaları, sivil toplum kuruluşlarının da içine eklenmesi, katılımcılığı da güçlendirecektir. Zira ta 1999 yılında kurulan Ulusal Deprem Konseyi'nin, 2007 yılında ‘Güncelliğini kaybetmiştir’ denilerek lağvedilmesinin yanlış olduğunu tekrar hatırlatıyor ve böyle bir konseyin ülkemizin zaruri bir ihtiyacı olduğunu da buradan ilgililere, yetkililere ulaştırmak istiyorum.

"Bilimin yol göstericiliği, farklı ihtiyaçların, farklı kesimlerin ne düşündüğünün aktarılmasının kanallarının açık olması çok mühim"

Devletimizle, hükümetle, belediyelerle, yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, milletimizle son derece ‘ama’sız, ‘fakat’sız bir süreci sağlayabildiğimiz takdirde, milletçe ayağa kalkacağımız, bu zorlukları aşacağımız bir gerçektir. Evet; yıkım çok büyük. Bunu biliyoruz. Ama insanımızın bundan sonra ihtiyaçları var. Milyonlarca insanımızın hayatı, güvenliği, barınması, beslenmesi, sağlığı, eğitimi, bütün bunların kararlarının alınması konusunda herkesin anlamlı fikirleri var. Onun için anlık, saatlik, gün içerisinde ‘pat’ diye insanların önüne kati kararlar, aylarca insanın hayatını etkileyecek kararların alınmasının ne yazık ki toplumu negatif etkilediğini ifade etmek İsterim. Onun için bu kararlar alınırken bilimin yol göstericiliği, farklı ihtiyaçların, farklı kesimlerin ne düşündüğünün aktarılmasının kanallarının açık olması çok mühim. Burada en geniş sosyal ve siyasi mutabakatın tam da böylesi bir dönemde, toplumumuza son derece üst seviyede bir moral vereceğini de ifade etmem gerekli.

"Devletiyle, milletiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle en geniş ortak paydalarıyla buluşarak ilerlemeliyiz"

Devletiyle, milletiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle en geniş ortak paydalarıyla buluşarak ilerlemeliyiz. Ki deprem her an bir başka yeri de vurabilir. Yani bu sınavı belki bugün burada veriyoruz, ama yarınlarda ülkemizin başka bir yerinde vereceğiz. Allah korusun, bugün bir başkasına yardım etmek için canını dişine takan insanlar, yarın yardıma, desteğe ihtiyaç da duyabilir. Bu bağlamda, bu bakış açısıyla sürece eğilmemiz şart. Onun için yaşadıklarımızdan ders almalıyız. Deprem bölgesinin yaralarını sararken, bütün şehirlerimizin de böyle bir felakete hazırlık konusunda, dayanışma konusunda büyük bir seferberlik başlatmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Ki bunun en baş şehri İstanbul'dur; en baş aktörleri bizleriz. O bakımdan son derece önemli bir süreci başlatacağımızı da buradan ilan etmek istiyorum. İstanbul, bu hızla harekete geçirilmesi yerlerden birisidir.

"Depremde ölmek, kaderimiz asla olmaz, olamaz"

Bu konuda üç ayağı önemsiyoruz. Merkezi yönetim-yerel yönetim iş birliği ayağı çok mühimdir. Yerel yönetimler reformu ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bu anlamda çok çok mühimdir. Elbette ki bütüncül bir biçimde kaynak seferberliği… Yoksa sadece kurumlar kendi başlarına 7-8 aşamalı konuşuyor ve kendi sesini duyuyor bir biçimde hareket etmesinin ülkemizi, şehirlerimizi ne denli geciktirdiği ve işte burada yaşanan bu felaketin sonucunda da nasıl büyük kayıplara maruz kaldığımız ortadadır. O bakımdan gerçek anlamda bir deprem seferberliğine de ihtiyacımız vardır. Depremle yaşamak, bu coğrafyada herkes için kaderdir; doğru. Ama depremde ölmek, kaderimiz asla olmaz, olamaz. Bunu da altını çizelim. Çaresi bilinen, önlemleri geliştirilmiş ve bu anlamda afete hazırlığı birçok yönüyle dünyadaki örnekleriyle deneyimlenmiş bir yerde dururken, burada sadece bu hazırlığı ihmal etmenin kusurunu başkalarına atarak, kendimizi asla ve asla masumlaştıramayız.

Böyle bir anlayışla Hatay'dayız. Burada Hatay'ın ne denli önemli bir emanet olduğunu, Atatürk'ümüzün, ‘Hatay benim şahsi meselemdir’ diyerek, milletçe, 86 milyon insanımıza bu şehri nasıl emanet ettiğini biliyoruz. Tabii ki bütün şehirlerimiz, bizim için çok kıymetli. Güney, Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin şehirleri, 10 şehrimizin yaşadığı bu felaketi hep beraber yaralarını saracak bir organizasyon bütünlüğü içinde hareket edeceğiz. Hatay'da görevli olmamız sebebiyle, bütün yerel yönetimlerin AFAD'la, devletimizin diğer kurumlarıyla irtibatlı, koordineli nasıl daha etkin çalışabiliriz, nasıl daha iyi iletişimle süreci yönetebiliri konuştuk. Ama aynı şeyi bütün CHP’li belediyeler olarak diğer şehirlerimizde de yapacağımızı, göstereceğimizi duyurmak istiyorum. Tabii Hatay'a ve tüm deprem bölgesine daha fazla destek olmayı ümit ediyoruz. Hepimizin elinden bir şey geleceğinin farkındayız. Yalnız kurumlar olarak değil, bireyler olarak, sivil toplum kuruluşları olarak, şirketler olarak, Türkiye'nin her yerindeki insanlarımızın bu yürekli, cesur, vicdanlı davranışını elbette ki alkışlıyoruz, elbette ki buna minnet duyuyoruz.

"‘Sen, ben’ demeden biz bir araya nasıl gelebilirizi güçlendirmeliyiz"

Tabii bunun iyi bir organizasyona da ihtiyaç duyduğunu da ifade edelim. ‘Sen az yap, sen çok yap ya da sen yapma’ demeden, biz bir arada nasıl yapabilir, ‘sen, ben’ demeden biz bir araya nasıl gelebilirizi güçlendirmeliyiz. Az gelir, çok gelir ama hepimizin elinden bir şey gelebileceğini unutmamalıyız. Herkes kendindeki gücü bilmeli. Bunu güçlendirmeliyiz ki, insanlar kendine güvensin. Kendine güvenen insanlar, kendine güvenen toplumlar üretir. O bakımdan cansiperane çalışan, aklını, yüreğini, emeğini ortaya koyan, şu ana kadar enkazların altında insanların canını kurtarma konusunda emek ortaya koyan bütün emekçi dostlarıma, bütün arama-kurtarma ekibinde bulunan kurumlara yürekten ama yürekten teşekkür ediyorum. Sevgili Hataylılara, bu kadim topraklarına güzel insanlarına sabırlı, güçlü, haysiyetli duruşlarından dolayı yürekten teşekkür ediyoruz.

Antakya'sı, İskenderun'u, Defne'si, Samandağ’ı, Dörtyol’u, Erzin'i, Arsuz'u, Kırıkhan’ı, bütün ilçeleriyle gerisinde eşsiz ve muazzam bir tarihi var. Bütün medeniyetlere ev sahipliği yapmış, haklı bir gurura sahip. O bakımdan biliyoruz ki, binlerce yıllık tarihte nice badireler, nice nice felaketler yaşadı bu topraklar. Şimdi tam da bu süreçte, biz, bu toprakları tekrar ayağa kaldırmak adına, kıymetli siyasi büyüklerimizle, dostlarımızla, çok kıymetli Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız Lütfi Savaş, milletvekillerimiz ve diğer belediye başkanlarımızla muazzam mücadelenin içerisinde olacağız. Düştüğü yerden kalkmasını bilen, geleceğe ve güzel günlere güvenle bakan, inancını yitirmeden acısını yaşayan insanların yanında olduğunu hissettiren bir dayanışmayla, hep birlikte bu ülkenin geleceğini hazırlayacağız. Bunları da aşacağımıza yürekten inanıyorum. Bu koordinasyon aklının, bu ortak akıl düşünce zemininin, bu dayanışmanın, bu buluşmanın şehrimize ve afet bölgesine güzel sonuçlar getirmesini diliyor, katkı sunan herkese de yürekten teşekkür ediyorum."

"İsterlerse, bütün yaptıklarımızı, planlarımızı paylaşırız"

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Savaş da “İstanbul'dan gelen ilçe belediye başkanlarımızın her biri birer kişi versin Koordinasyon Merkezi’ne. İl Başkanımızın her ilçeden bir kişi alarak, Koordinasyon Merkezi’yle koordine olması, aynı zamanda bir il başkan yardımcısının da bunlarla birlikte çalışmasını sağlaması lazım. Koordinasyon Merkezi bizlere, her gün ‘Bugün ne yaptık? Son durum nedir? Yarın ne planlıyoruz’u gönderirse memnun oluruz. Bunun dışında da 3 günde bir bizi de içine alacak şekilde toplantı yapılırsa iyi olur. Haftada bir de AFAD’la isteriz toplanmayı. Ben de konuşacağım. Ekrem Bey de konuşur. İsterlerse, onlarla da bütün yaptıklarımızı, planlarımızı paylaşırız” dedi. (ANKA)