İstanbul'da yaşanan son selde il dışında tatilde olması gerekçesiyle eleştiri oklarının hedefi olan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, basın toplantısı düzenledi. "İstanbul genelinde adına afet denilecek bir olay yaşanmadı. Sadece Esenyurt'ta sınırlı bir sorun yaşandı. Kaldı ki aynı yerde geçmiş yıllarda defalarca sorun yaşandı" diyen İmamoğlu, “Yağış gece yarısından sonra şiddetini arttırmıştı. Gelişmeleri ekiplerimizden bilgi alarak an ve an takip ettim. Gelişmeleri ekibimizle yönettik" dedi.
İktidar üzerinden "tek adam anlayışı" eleştirisi getiren İmamoğlu, bunun "milim milim işlenen bir algı süreci" olduğunu ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kolektif bir şekilde yönetildiğini ifade etti. "İBB 3 yıldır tek adam kafasıyla yönetilmiyor. Bu gerçeği öncelikle bu ülkeyi tek adam kafasıyla yönetmeyi alışkanlık haline getirenler anlasın. Ben başkan olarak kaldığım sürece İBB tek adam anlayışı ile yönetilmeyecek" diyen İmamoğlu, "O gece sabaha kadar İBB'nin çalışanları sahadaydı. Sabahın ilk ışıklarına kadar tüm süreci dev kadro ile birlikte yönettik. Şov yapmaya değil sorunu çözmeye odaklandık ve gerçekten de sorunu çözdük. İBB’de kahraman bir kişi değildir, hiçbir zaman olmayacak" diye vurguladı.
Hakkında yapılan eleştirilere tepki gösteren İBB Başkanı, "Popülizm yapa yapa bu şehirde pek çok sorunu kangrenleştirmiş zihniyetin bizi eleştirecek açıkçası bu saatten sonra ne yetkisi ne de ahlakı hakkı var" diye sitem etti.
İmamoğlu, "Pınar Mahallesi'nde ortaya çıkan zarar ben ailemle il dışında olduğum için yaşanmadı. İçinde ciddi ihmaller var. Çünkü Esenyurt'ta dere yatağını ben olduğu yerden başka yere kaydırmadım. Esenyurt'ta dere yatağını ben daraltmadım. Esenyurt'u vahşi yapılaşmaya ben açmadım. Altyapı olmadan onlarca beton gökdeleni ben oraya dikmedim. Dönemim geçmiş dönemin Esenyurt belediyesi o dönem İBB yönetimi ve hükümeti dünyanın en çirkin şehrini var eden o zihniyet yaptı bütün bunları" diye konuştu.
İBB Başkanı İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Bugünün gündemine geçmeden öncelikle Datça'ya ve Çeşme'ye geçmiş olsun. Şuanda yoğun bir mücadele içerisinde olunduğunu biliyoruz. Belediyelerimiz kamunun diğer kurum ve kuruluşları büyük bir çaba içerisinde. Hepsine Allah kolaylık versin. Umuyorum en kısa zamanda bu yangınlar durdurulur. Biz de her afet anında olduğu gibi Türkiye'inn neresinde olursa olsun, ki iklim değişikliğinin bize yansıttığı bu afetlerin yaygın ve yoğun bir biçimde yaşandığı son yollarda İBB olarak tüm sorumluluk duygumuzla her yerde olduğumuz gibi şuanda da Datça ve Çeşme'de 60 personel ve 12 aracımızla destek oluyoruz. Daha fazla ihtiyaç duyulduğunda elbette sayımızı da artıracağız. Umut ederim yangın süreci sona ener. Bu afetleri yaşadığımız anda yaptığımız müdahalelerin anı kurtarmak olduğunu esas hazırlığın daha önce yapılması gerektiğini, doğru orman politikaların samimi ve şeffaf yürütülmesi gerektiği olduğunun da altını çizmek isterim.
Bayram günü İstanbul'da özellikle iki ilçemizde etkili düzeyde, Esenyurt ilçemizin bir mahallesinde hatta bir sokağında oldukça etkili olan yağışın ardından yaşananlar. Birkaç gün gözlem yaptım, yazılanları okudum, yorumları dinledim, belki birkaç kez okudum ve bugün de karşınızdayım. Herhangi bir odak kaymasına girmeden önce işin adını hep birlikte koymamızda fayda var. Önce yaratılan algıları değil, yalın gerçeği burada açıkça konuşalım. O gün İstanbul genelinde adına afet denebilecek bir olay yaşanmadı. Birkaç ilçede yaşanan su baskınları oldu. Sadece Esenyurt'un Pınar Mahallesinde sınırlı bir sorun yaşandı. Kaldı ki aynı yerde geçmiş yıllarda defalarca sorun yaşanmıştır. Son olarak da 2020 yılında yaşanan sorun sonrası bu bölgeye kalıcı çözüm oluşturmak için de yatırım akarı aldık, süreç devam ediyor.
Yağış gece yarısından sonra şiddetini arttırmıştı. Gelişmeleri ekiplerimizden bilgi alarak an ve an takip ettim. Gece 03.30 itibariyle konferans sistemli görüşmeler yaparak gelişmeleri ekibimizle yönettik.
Bir şeyin altını çizelim, ne yazık ki son yıllarda Türkiye'de pek çok alanda işlerin normalinden saptığını yaşamaktayız. Mevcut iktidarın uygulamaları nedeniyle dejenere bir olgu çıktı .Tüm alanlarda tek adamlık anlayışı. Tek adamlık anlayışı yaygın bir hale getirilmek isteniyor. Ülkenin önemli noktalarında görev yapanlar kendi akıllarıyla değil hep o 'tek adam' dediği ne ise onun için harekete geçiyor. Her konuda tek adam mutlaka vurgulanmalı ve her şeyi yapan o tek adam olmalı. Tüm icazet oradan gelmeli. Tek adam olmazsa hiçbir şey yürümez, yürüyemez algısı yaratılmalı. Bu milim milim işlenen bir algı süreci. Bu dejenere bir yönetim şekli ve iş yapma halidir. Tek adamlığın bu denli yüceltilmesi ve her alana yayılmaya çalışması çok tehlikeli bir durumdur. Bizim ülkemize egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünün emanet edildiği neredeyse 100 yılı aşkın bir süreçte bizim milletimize bu asla yakışmaz yakıştırılamaz. Çok tehlikelidir. Yaşıyoruz da aslında. Sahada o işin başındaki kişi olmazsa yapılan hiçbir şeyin anlamı yok. Öyle bir durum söz konusu. Sorunun çözülmesi için çalışan binlerce insanın hiç emeği yok sanki.
İBB 3 yıldır tek adam kafasıyla yönetilmiyor. Bu gerçeği öncelikle bu ülkeyi tek adam kafasıyla yönetmeyi alışkanlık haline getirenler anlasın. Ben başkan olarak kaldığım sürece İBB tek adam anlayışı ile yönetilmeyecek. İBB'de hangi koşulda hangi birimlerin neyi nasıl ne zaman yapacağı çok net bellidir. Özellikle attığımız kurumsallık adımlarıyla bu çok daha değerli bir seviyeye ulaşmıştır.
O gece sabaha kadar İBB'nin çalışanları sahadaydı. Sabahın ilk ışıklarına kadar tüm süreci dev kadro ile birlikte yönettik. Şov yapmaya değil sorunu çözmeye odaklandık ve gerçekten de sorunu çözdük. Yaratılmaya çalışılan suni gündeme bakarsak 3 bin 200 çalışanımızın hiçbir emeği yok sıfır sabaha kadar benimle birlikte tüm süreci yöneten yöneticilerimizin emekleri yok tamamen sıfır, öyle mi kabul edeceğiz? Bu nasıl akıldır? İnanın anlamakta zorluk çekiyorum. Üstüne basa basa tekrar etmek isterim. İBB’de kahraman bir kişi değildir, hiçbir zaman olmayacak. İBB’de kahraman koca bir ekiptir. Siyasi paydaşları vardır yönetici paydaşları vardır. İBB’de daha da önemlisi kahraman ortak akıldır. Kahraman ortak emek ve güçlü bir dayanışmadır. İBB’nin kahramanları da benim tüm fedakâr ve çalışkan yol arkadaşlarımdır. Keşke Ekrem İmamoğlu'nun elinde sihirli bir değnek olsa, Süpermen gibi olay yerine gelince o problemi orada anında çözse. Ama bu tür şeyler biliyoruz ki ancak filmlerde hatta Hollywood filmlerinde olur. Bir de basına fotoğraf vermek için çizme giyerek tek adam anlayışına şov yapan bazı siyasetlerin" açıkçası Hollywood’da benzetme olsun" iş yapma biçiminde olur. Başka bir yerde göremezsiniz. Bizim anlayışımız bu arkadaşlardan kökten farklı. Bize göre gerçek sihirli değnek bilim ve teknik destekli ortak akıl kurumların ve kuralların etkin bir biçimde çalıştırılmasıdır. Biz koskoca ülkeyi tek adam aklının kısıtlarıyla değil, ortak akıl ve kurumsal kabiliyetiyle yönetmeyi tercih ediyoruz.
O yüzden benim üzerimden binlerce yol arkadaşımın emeklerini yok saymaya çabalarını görmezden gelmeye hiç kimsenin hakkı yok. Objektifin önüne geçip çizme görüntüsü vermeyle kimse bu emeğin üstünü kapatamaz. Ben huzurlarınızda o gece boyunca çalışan her bir mesai arkadaşımı İstanbul halkı ve kendi adıma teşekkür ediyorum. Küçük büyük zarar gören tüm vatandaşlarımızın her zaman yanında olduğumuzu, olacağımızı belirtmek isterim. Bu süreçte çizmeni giy alanda fotoğraf ver diye çok sayıda samimi telefon almadım değil. Tüm o iyi tavsiyelere içtenlikle teşekkür ediyorum. Ben çizmemi afet sonrası, gösteriş olsun diye değil afet olduğunda vatandaşlarımız zarar görmesin diye öncesinde alt yapı çalışması yaparken giyiyorum. Ben çizmeyi sorun olduktan sonra medyaya fotoğraf vermek için değil sorun olmasın diye 25 yıldır çözülmemiş altyapı sorunlarını çözmek için sahada giyiyorum.
Asıl güzel fotoğrafın ve kalıcı hizmet fotoğrafının o fotoğraf olduğuna da yürekten inanıyorum. Bu kadim şehrin ve bu ülkenin daha fazla popülist kafayla yönetilemeyeceğini biz biliyoruz. Olaylara çok gerçekçi bakan başta yeni kuşak olmak üzere bu ülkenin çok akıllı çocukları, gençleri ve insanları var. Popülizm yapa yapa bu şehirde pek çok sorunu kangrenleştirmiş zihniyetin bizi eleştirecek açıkçası bu saatten sonra ne yetkisi ne de ahlakı hakkı var. Ben afete neden olacak siyaset olacak siyaset uygulayıp sonra da afet bölgesinde fotoğraf çektirsem milletimizden utanırım.
Pınar Mahallesi'nde ortaya çıkan zarar ben ailemle il dışında olduğum için yaşanmadı. İçinde ciddi ihmaller var. Çünkü Esenyurt'ta dere yatağını ben olduğu yerden başka yere kaydırmadım. Esenyurt'ta dere yatağını ben daraltmadım. Esenyurt'u vahşi yapılaşmaya ben açmadım. Altyapı olmadan onlarca beton gökdeleni ben oraya dikmedim. Dönemim geçmiş dönemin Esenyurt belediyesi o dönem İBB yönetimi ve hükümeti dünyanın en çirkin şehrini var eden o zihniyet yaptı bütün bunları.
Son bir bilgiyi de paylaşmak isterim. İstanbul seçimlerini kazandığım günden bugüne, üç yıl geçti. Üç yılda izin kullandığım gün sayısı, tam 25 gün. Yani her yıla sadece bir hafta düşüyor. Her yıl bir hafta ailesine vakit ayırmış bir babayım. Ailelerin birlikte zaman geçirmeye, paylaşmaya ve mutlu olmaya da hakkı var. Hatta bu konuda, belki de en fazla çocuklarımız buna ihtiyaç duyar. Ben, İstanbul'a elbette hizmet etmeyi kutsallaştırmış bir Belediye Başkanıyım. Ve bu anlamda en üstün çalışkanlığı, eforu ortaya koymaya da kararlıyım. Ama aynı şekilde ben, çocuklarımı dinlemeyi ve onları anlamaya çalışmayı, onlarla kaliteli zaman geçirmeyi ve özellikle bu yaşlarında onların bu zamanlarını da ıskalamamayı kutsallaştırmış da bir babayım. Biliyorum; iki tatilimde de yağmura denk geldi İstanbul. Ama bütün İstanbul, çalışkanlığımı da iyi niyetimi de çok iyi biliyor. Ayrıca; evine, eşine, çocuklarına, ailesine zaman ayırmayan bir baba da asla olmayacağımı belirtiyorum. Kaldı ki benim aile fertlerim, çoluk çocuğum, siyaset ortamında hiç gezmediği için, ben onlara siyaset ortamında vakit ayıramıyorum. Ben, onları ancak evimde ve işte birbirimize ayırdığımız yıl içindeki bir haftada vakit ayırabiliyorum. Onların siyasi ortamlarda vakit geçirmesi ve benimle bir arada olmaları bizim aile prensiplerimize ve aile disiplinimize aykırı. Bunun da altını çizmek isterim. Bunun bilinmesini istiyorum.
İmamoğlu'nun basının soruları üzerine verdiği yanıtlar:
"İstanbul'un geçmişte vadilerini bu şekilde feda edildiği ortamın elbette bir kalemde düzelmesi mümkün değildir. Son olayın yaşandığı Esenyurt'taki Haramidere kası üzerinde bir derneğe kaymakamlık tarafından yer veriliyor İSKİ orada bu dernek açılamaz burası vadinin yatağı içindedir diye uyarısı var ama devletin mülki amiri orada açılış yapıyor sonra orada çizmesiyle geziyor Bu olmaz.
"Ayamama vadisi gerçekten trafik bir alandır. Daha düne kadar yeşil alan ve imarlı olmayan alanlarda şuan gidin beş yıldızlı oteller rezidanslar var. Ve bunlar biz göreve gelmeden son beş yılın eseri. İşte 30'a yakın insanımızı yitirdiğimiz o vadinin son hali. Biz orada dereyi genişlettik diyecekler doğru biz de tamamını bitiriyoruz ama bu derelerin bu vadilerin bin yıllık geçmişlerine baktığınızda yaptıklarınız size yeterli gelmiyor. Hukuken bunun suç duyurusuna dönüşme ihtimali nedir arkadaşlarımız bakıyorlar.
"15 Temmuz ayrın TC tarihinin ne yazık ki en acı en yüzkarası günlerinden biridir. Ülkemizin paralel bir devlet kurma hesabına kurban edilerek ne yazık ki hükümetinde buna el verdiği bir süreç sonrasında ülkemizi ele geçirmeye cesaret edecek...
"15 Temmuz'un yıl dönümüzde bizde yarın sabah burada İBB'de de insanlarımız şehit edildi onların anma törenini yapacağız. Açıkçası ben de ilanlarda gördüm. Sayın cumhurbaşkanının saraçhanede bir toplantı yapma kararını ilanlardan gördüm.
"İstanbul'da kazanılmış bir seçimi iptal eden bir akıl genel seçimden sonra da bizi görevden almayı düşünebilir söylediğim budur. Bu saatten sonra verilen ders vatandaşımızın attığı tokattan sonra ne buna cesaret edebilecekler ne de böyle bir sonuca sahip olabilecekler diye düşünüyorum.