İmamoğlu: İstanbul'un deprem eylem planını bu ayın sonunda açıklayacağız

İmamoğlu: İstanbul'un deprem eylem planını bu ayın sonunda açıklayacağız

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem bölgesine yardım malzemesi ulaştırmak için ilk günden itibaren aralıksız çalışan Yenikapı’daki lojistik merkezini ziyaret etti. Bir gönüllünün internetin kesilmesi ve üniversitelerin online eğitime dönmesiyle ilgili tepkisini dinleyen İmamoğlu, “Böylesi bir afette iletişim hattına düşmanlık edenin aklı kıt. Bu ülkeye ve insanına kötülük yapıyor, hukuken hesap vermeli. İBB’ye bağlı yükseköğrenim yurtları kapatılmayacak. Bütün üniversitelerin online sisteme geçmesi olacak iş değil, derhal açılmalı. Biz o bölgedeki gençleri Türkiye’nin başka yerlerine dağıtıp, onların da eğitimine devam etmesini sağlamamız lazım. Her gün 'Üniversiteleri açın' diye buradan çağrıda bulunacağız” dedi. İmamoğlu, İstanbul Valiliği ve bakanlıklar tarafından geçmişte yapılan toplantılara davet edilmemesiyle ilgili de "Artık milletin haksızlığa tahammül yok. Ekrem İmamoğlu toplantılara giremeyecekmiş falan. O kapıyı devirir gireriz içeri” diye konuştu. İmamoğlu, deprem konusunda İstanbul'daki eylem planını bu ayın sonunda kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgeye insani yardım ulaştırmak için lojistik üssüne dönüşen Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde incelemelerde bulundu. 15 binin üzerinde gönüllünün emeği, bağışçıların yardımları, İBB ve iştiraklerinin destekleriyle devam eden yardım kampanyası için 11 gündür aralıksız çalışan merkezdekilerle bir araya gelen İmamoğlu, kurmaylarından da bilgi aldı. Gönüllülerle ve İBB çalışanlarıyla bir araya gelen İmamoğlu, basın mensuplarının da sorularını yanıtladı.

İmamoğlu şunları söyledi:

"İBB güçlü bir şekilde deprem bölgesinde. 3 binin üstünde personelimiz, 2 binin üzerinde aracımız var bölgede. Bunun içinde çok güçlü vinçlerimiz var. Çok güçlü diğer ekipman araçlarımızla sahada dolaşan araçlarımız var. Çok çeşitli bir ekip yolladık. Öncelikli olarak arama kurtarma ekibi çok yoğun bir çalışma sürdürüyor ki sayısı bine yakın. Hala devam ediyor ama ne yazık ki sonuna yaklaşıyoruz. Bölgede devam eden sağlık ve sosyal hizmetler çalışmaları, İSKİ altyapı onarım hizmetleri, mobil tuvalet ve duş, bölgede görev barınma ve tahliye imkânı sunan iki feribot, veteriner hizmetleri, mobil fırın ve mutfak gibi devam eden çalışmalarımız var. Bir de şöyle koordine olduk. İstanbul'daki 14 CHP'li belediye de bizimle beraber. Koordine olma konusunda adımlar attık. Onlarla yine Hatay'da birlikte hareket ediyoruz. Bununla da yetinmiyoruz açıkçası. Türkiye'nin diğer belediyeleriyle ki başta 11 büyükşehir belediyesi olmak üzere iş birliği içinde neler yapabiliriz çabası içerisindeyiz. Örneğin; Hatay'ın koordinatör belediyesi biziz ki bu bizim belirlediğimiz bir şey değil. AFAD bizi en başta Hatay'dan sorumlu kılmıştı. Hayatını kaybeden insanlarımıza dönük sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra artık önümüzde sağlık, barınma, beslenme temelli ve birtakım fiziksel ihtiyaçlar ki çocukların eğitimine varıncaya kadar unsurları sahada geliştirmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir bir hizmetten bahsediyorum aslında. Bunu minimum bir yıl olarak planlıyoruz.

"Çok büyük sorumluluğumuz var o bölgeye dair"

Vatandaşların yardımlaşma duygusunu besleyerek ve anlamlı bir şekilde koordine ederek yardımlar ulaştırıyoruz. Yenikapı'da ve Kartal'da yerlerimiz var. Şu ana kadar 20 bin gönüllü görev aldı. Bunun sayısı artacak, artmalıdır da. Bu dayanışmayı büyütmeliyiz. Tabii kayıplarımızı geri getiremeyeceğiz. Ancak çok büyük sorumluluğumuz var o bölgeye dair. Ama bugünün ihtiyaçlarını sahada en güçlü şekilde karşılayıcı hizmetlerde İstanbullu olarak üzerine düşen vazifeyi yapıyor. İstanbul demek, Türkiye demek. En fazla yardımı da bizden beklerler. Bunun bilincinde bir kurum olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

"İstanbul'un deprem eylem planını bu ayın sonunda açıklayacağız"

Ekrem İmamoğlu, bir gazetecinin “Deprem bölgesinde CHP’li belediyelere hükümet tarafından zorluk çıkarılıyor mu” şeklindeki sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Bugün kamuoyunun önünde tartışmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Şu anda bu işin koordinasyonunu sağlayan ve ana sorumlu olan AFAD diye bir kurumumuz var. Biz AFAD'a elimizden ne geliyorsa yardımcı olmak için can siparane çalışıyoruz, çalışacağız. Elbette işleyiş eksiklikleri ya da daha iyi olması için neler yapmamız gerektiği hususunda önümüzdeki değerlendirme yapacağız. Çünkü bu afetin, şu acı ve sıkıntılı günleri geçtikten sonra artık hayatın akışındaki düzeni kurmaya başladığımız an itibarıyla bizim başka afetlerde bu yaşananları yaşamamak adına konuşmaz isek ya da bir masaya gelmez isek ki ben o daveti yapacağım ya da kendimi davet ettireceğim. Yapmazsak yarınlarda bizi daha büyükleri bekler. Benim İstanbul halkının sorumluluğunu üstlenmiş bir belediye başkanı olarak buna tahammülüm olamaz. Onun için bunları doğru bir zamanda tartışmayı ve o zaman sizlerle de paylaşmayı daha doğru biliyorum. Şimdi akla gelen şey peki ya İstanbul sorusu. Daha önce oluşturduğumuz Bilim Kurulu'nu genişleterek, var olan bilgilerimizi, 4 yıla yakın bir süre yaptığımız çalışmaların ve daha önce yapılmış çalışmaların bütünleşik haliyle bu ayın sonunda kamuoyunun huzuruna çıkacak ve eylem planımızı açıklayacağız.”

"Ekrem İmamoğlu toplantılara giremeyecekmiş falan, o kapıyı devirir gireriz içeri"

Basın mensuplarının İstanbul Valiliği ve bakanlıklar tarafından yapılan afet toplantılarına İBB’nin davet edilmediği yönündeki hatırlatma üzerine İmamoğlu şöyle konuştu:

"Artık milletin haksızlığa tahammül yok. Bu şehirlerin yüzde 45’i son 22-23 yılda inşa edilmiş. Yani deprem algısının yükseldiği dönemden sonra şu an yıkılan şehirlerin yüzde 45’i bu dönemde inşa edilmiş. Biz tabutlarımızı mı yaptık? Toplum işin yarısı. Toplumun duyarlılığı, toplumun sahip çıkması, toplumun bir işi sahiplenmesi. Üç beş insanın inadı ya da daha çok kazanacağı maruzdur. Bu da olamaz. Biz bugün benim elde ettiğim veriler ve elde ettiğim bilgiler, Şehirlerin yüzde 50-60’ı yıkıldı ya yıkılmak üzere. Ekrem İmamoğlu toplantılara giremeyecekmiş falan. O kapıyı devirir gireriz içeri. Şimdi çok hızlı yapılması gereken bir şey var. O da depremzedelerin bir güvenli barınma ortamına kavuşturulması.

"Bir planlama ortaya koymadan hemen beton bina dikeceğiz denen anlayış bugün o binaların yüzde 50-60’ını yok etti"

Mart ayında hızlıca başlanacak denen mesele, planlamanın olmadığı bir iştir. Hatay'a bu kötülüğü kim yapar? Hatay dediğiniz sizin binlerce yıllık insanlık tarihinde olduğu bir şehir ya da Adıyaman veya Kahramanmaraş. Yani burada bir planlamayı ortaya koymadan hemen beton bina dikeceğiz denen anlayış zaten bugün işte o binaların yüzde 50-60’ını yok etti. Önce planlama, önce tasarım, sosyoloji ve psikolojik insanları yaşam kültürü, tarihi, maneviyatı koruyan. Bugünden yarına taşıyan o izleri sürdürülebilir bir anlayış. Burası siyasi mesaj, siyasi rant ve bir seçim vaadi verilecek alanlar değil.  Bunun farkına varsın herkes. Ben tam tersini öneriyorum. Ülkemizin ulusal ve uluslararası deneyimlerin bir araya geldiği masalar da acilen bir planlama kültürünün şehirler adına devreye alınması şarttır. Sözcükleri böyle kurun önce. Bunu başlatalım. Yapım işi kolay iş. Müteahhit işi kolay bulunur. Para da bulunur. Esas bulunamayan ve yapılamayan işler bunlar.”

"Afet anında iletişim sorunu yaşamayacağız diye taahhüt verenler mutlaka kamuoyuna hesap vermeli"

Yardımlar için oluşturulan Yenikapı Lojistik Merkezi’nde günlerdir görev alan gönüllerle de bir araya gelen İmamoğlu, Türkiye adını taşıyan gönüllüyle sohbetinde önemli mesajlar verdi. Türkiye adlı gönüllünün, arama kurtarma çalışmalarının yoğunlaşmaya başladığı dönemde internetin kesilmesi ve üniversitelerin online sisteme dönülmesine yönelik serzenişi ile ilgili de İmamoğlu, şöyle konuştu:

"İnternetin yavaşlatılması meselesi, tam da o enkazın ağır anlarından birindeki o pozisyon çok acı bir karar. O kararı alan kimse, vesile olan kimlerse yargılanmalı. Kaldı ki internet meselesinin özellikle böyle bir afette ne kadar işe yaradığına birebir şahit oldum. Çünkü, orada 5 günüm geçti başka bir acı şeyi söyleyeceğim. İnternetin var olması bir bölgede internet yokken bizim oraya mobil istasyonumuzun varmasıyla ve devreye alınmasıyla beraber enkazdan atılan mesaj, yakınının cebine tek tek düşmeye başladı. Anlaşıldı ki orada yaşayan biri var ve saatlerdir mesaj atıyormuş. Böylesi bir iletişim hattına düşmanlık edenin aklı kıt. Bu ülkeye ve insanına kötülük yapıyor. Mecraları kötüye kullananlarla ilgili yasal düzenlemeler var. Ama topyekûn şarteli kapatmak kabul edilebilir bir şey değil. Bu can kaybına da sebep olmuştur. Afet anında iletişim anında iletişim sorunu yaşamayacağız diye bir iki yıl önce taahhüt verenler mutlaka kamuoyuna hesap vermeli. Hukuken de hesap vermeli.

"Gençlerimizi yurtlarımızdan çıkarmayacağız, her gün üniversiteleri açın diye buradan çağrıda bulunacağız"

Dünya en sıkıntılı anlarında var olmak ve ayağa kalkmak için eğitimle yola çıkmış. 2. Dünya Savaş’ında ayağa kalkamaz denilen Almanya, bizim üniversitelerimiz var diyerek ayağa kalkmıştır. Bütün üniversitelerin online sisteme geçmesi olacak iş değil, derhal açılmalı. Biz o bölgedeki gençleri Türkiye’nin başka yerlerine dağıtıp, onların da eğitimine devam etmesini sağlamamız lazım. Çünkü ‘İyi eğitim alın. Biz şu anda güvenli evlerde oturulmasını sağlayamadık. Biz yapamadık, sizin nesil yapsın. Asla taviz vermesin doğrulardan, disiplinlerden’ dememiz lazım. Prensiplerden taviz vermeyen nesiller yetiştireceğine, okullar kapatıldı, yurtları terk edin denildi. Biz kapatmayacağız yurtlarımızı. Gençlerimizi yurtlarımızdan çıkarmayacağız. Her gün üniversiteleri açın diye buradan çağrıda bulunacağız.” (ANKA)