İmamoğlu, itiraz dilekçesini vermeye gitti: "Kanal İstanbul benim uykularımı kaçırıyor, bu şehrin uykularını kaçırıyor"

İmamoğlu, itiraz dilekçesini vermeye gitti: "Kanal İstanbul benim uykularımı kaçırıyor, bu şehrin uykularını kaçırıyor"

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesine itiraz dilekçesini vermeye gitti. Dilekçeyi vermeden önce açıklamalar yapan İmamoğlu, Kanal İstanbul'a itiraz etmek için uzun kuyruklar oluşturarak İl Müdürlüklerinde bekleyen vatandaşları hatırlattı ve "Türkiye tarihinde ilk defa bir konuya insanlar şiddetle karşı. Bunu görmezlikten gelmek yöneticiliğe sığar mı?" dedi. İmamoğlu, "Kanal İstanbul benim uykularımı kaçırıyor, bu şehrin uykularını kaçırıyor" ifadelerini kullandı. 

İBB Başkanı İmamoğlu, Kanal İstanbul'a itiraz dilekçesini vermek üzere Beşiktaş'ta bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü'ne gitti. Dilekçeyi vermeden önce açıklamalarda bulunan İmamoğlu, Kanal İstanbul'a ilişkin sürecin usulüne uygun ilerlemediğini vurguladı. 

İmamoğlu'nun açıklamaları şöyle: 

"İtirazımızı yapmak istiyordum bugün sabah yapıyorum. Gerçekten uygun olmayan bir süreçte olan ÇED raporu var biliyorsunuz, bir de Çevre Düzeni Planı askıya çıktı. Süreç çok da usüle uygun yürümüyor. Her şey apar topar. Bizim derdimiz bu memleketin iyiliklerle güzelliklerle buluşması, zarar görmemesi. Çevre Düzeni Planı aslında bir uzlaşma metnidir, kapalı kapılar ardında yapılmaz. Hele hele 1 bölü 100 bin dediğiniz şey bir anayasa gibidir, en üst perdeden bir plan düzenidir. Bundan kimin haberi var? Bir çalışma duydunuz mu? Odaların, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin kimin haberi var? Kimsenin haberi yok. Yani dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama olmaz. Bu anlayış yanlıştır.

Bu işin içinde olanlar, hazırlayanlar onların bile çocuklarının torunlarının geleceği için ben şu anda itirazda bulunuyorum. Herkes için, bu şehirde bu ülkede yaşayan hatta tüm dünyadan bu şehri takip eden herkes için. 50 tane kanal var deniliyor dünyada, 100 tane de olabilir 200 tane de olabilir ama İstanbul bir tane. İki kıtayı birleştiren coğrafya bir tane. Dünyanın en nadide noktasında yaşıyoruz. 2011’den beri bir hikâyedir geziyor. Kimin bilgisi var? 5 yılım bu şehrin Kanal’a en yakın bölgelerinden birinde belediye başkanlığıyla geçti. Nereye çağırıldım? Benim dışımda bir belediye başkanı bir yere mi davet edildi? Bir bilgi mi paylaşıldı? Bir şey mi soruldu? Geçelim vatandaşı, bu şehrin 39 belediye başkanı. 2011’den beri yapan arkadaşlarımız da var. Partisi partisi yok bu işin. Vicdanlara sesleniyorum, akla ve bilime sesleniyorum, ahlâka sesleniyorum bu süreç onun bunun süreci değil. O partinin bu partinin süreci değil. Konuştuğumuz mevzu tümüyle toplumsal bir mevzu. Tümüyle ülkenin geleceğiyle ilgili.

"Türkiye tarihinde ilk defa bir konuya insanlar şiddetle karşı"

2 kıta tarifliyoruz birisi Asya, birisi Avrupa, yaptığınız şeyle ortaya çıkarttığınız ada ne olacak? Hangi kıta olacak? Tümüyle şaşkınlık verici. Suya, doğaya, yaşama etkisi... '500 bin kişilik akıllı şehir' diyorlar. Hadi oradan derler ya. 1.2 milyon nüfus sizin raporlarınızda yazıyor, bana göre 2 milyon belki de daha fazla. Çevre düzeni planı askıya çıktı, alın bakın. 4, 5 tane Esenyurt ilçesi göreceksiniz orada konut yerleşimi diye tanımlanan. Havaalanında 'airport city' diye tanıtımlar yapılıyor. Havaalanının kalan kısmında da 1.2 milyonluk şehir mi düşünüyorsunuz? Ya da daha önce açıkladığınız gibi Anadolu yakası ve Avrupa yakasında kuzeyde iki şehir diye açıklamanız var. Ne yapıyorsunuz? İstanbul’da 1.2 milyon şu an boş adres konut var . Konut stoğu dolu. Zaten bu şehir betona boğulmuş durumda. Türkiye tarihinde ilk defa bir konuya insanlar şiddetle karşı. Bunu görmemezlikten gelmek yöneticiliğe sığar mı? Olmaz. Basında konuşanlar, siyasi mevzuya konuyu değiştirenler. Bu Kanal İstanbul benim uykularımı kaçırıyor, bu şehrin uykularını kaçırıyor. Öyle konuyu bulandırmaya gerek yok. Ona da karşılar,  bu işleri geçin. Kayıtlar var. 3. Köprüyü niye istemediniz o zaman? Niye ihanet diye yorumladınız?"

"Konuşalım anlatalım, bakın biz 8-9 Ocak'ta İstanbul'un suyunu konuşacağız. 9-10 Ocak'ta Kanal İstanbul'u konuşacağız.  Bütün bilim insanlarıyla, bütün olumlu düşünenleri davet edin diye talimat verdim arkadaşlarıma, gelsinler anlatsınlar. Kanal'ı konuşuyoruz ama birkaç arkadaş "bazı projeler error verebilir" diyor. 2050 yılına kadar su sorunu yok' dediğimiz kentin barajı yaklaşık 6 yıldır bitirilemiyor. Bir baraj bitirilemiyor. 600 700 milyonluk ödenek önce çıkarılamadı, şimdi inşallah çıkarılacak. Bizim baskılarımızdan sonra. Niye? 2020'nin bütçe darlığından dolayı. Bu olmaz. Tümüyle insani, vicdani konuşuyoruz.

Bu şehrin ekstra binalara, ekstra nüfusa ihtiyacı yok. Bu şehrin korunmaya ve insani gelişime ihtiyacı var. Yaşam kalitesine ihtiyacı var. Bu şehirdeki insanlar, gençler neden ülke dışına gidiyorlar? Onlara kaliteli bir ekosistem oluşturmamız lazım. Yeni teknolojileri geliştiren, üreten yeni katma değerlerle bu şehre katkı sunan nesilleri inşa etmemiz lazım. Nesli korumamız lazım. Bu şehrin derdi kanal falan değil. E-5'i nasıl geçeceksiniz? Daha ortada proje yok. Küçükçekmece gölünü nasıl aşacaksınız? Yani, suyla ilgili 3 bilim insanının raporunu okuyorum, uykularım kaçıyor. Bilim insanının tarifi aynen şu: "Siz tümüyle yeraltı su kaynaklarını kurutuyorsunuz. Istrancalardan gelen suyun İstanbul'a yaygınlaşan yeraltı akışını yok ediyorsunuz. Yaratmak istediğiniz ada yarınlarda yerleşime uygun olmayan kurak bir alana dönüşme riskine sahip" Bunları ben yazmıyorum, bilim insanları 4-5 sene önce yazmış."