İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir canlı yayında soruları yanıtladı. İmamoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya gelmeleri durumunda Kanal İstanbul projesini masaya yatırmak istediğini söylerken, "Kanal İstanbul'la ilgili benim fikrimi herkes biliyor, üç aşağı beş yukarı. Bize göre yanlış ve eksikliklerini görüşmek isterim" ifadelerini kullandı.
Habertürk TV'de Didem Arslan Yılmaz'ın moderatörlüğündeki programda Veyis Ateş, Deniz Zeyrek ve Nevzat Çiçek'in sorularını yanıtlayan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la özellikle Kanal İstanbul projesini tartışmak istediğini vurgularken, "Erdoğan'la Kanal İstanbul'la ilgili ben tartışmak isterim. Kamuoyunda böyle bir sürecin oluşmamasını, tartışılmamasını konuşmak isterim. Planını da tartışmak isterim. Ben bunun İstanbul'da büyük bir hata olacağını savunuyorum. Bize göre yanlış ve eksikliklerini görüşmek isterim" dedi.
İmamoğlu, seçim vaatlerinden olan 'öğrencilere burs' konusuna ilişkin gelen soruya, "Öğrencilere burs vereceğiz. Kendi iştigal alanlarında iştiraklerimiz sürece dahil öğrencilere verecek. Şu anda hedefimiz en az 16 bin koyduk. 75 bin hedefimiz vardı. İlk aşamada buna ulaşamayabiliriz. 15 bin kişiyi net olarak hedef koyduk" açıklamasında bulundu.
'Erdoğan'dan bir randevu talebinde bulundunuz mu?' sorusuna da İmamoğlu, "Bulunmadım, çünkü bizi yeniden davet edeceklerini belirttiler. Komisyonlarla bir ortak çalışma masasıyla ilgili teşekkür ettim. Geçen hafta bir gazetede çağrının yapılacağı noktasında bir haber çıktı. Ama henüz bir çağrı yapılmadı" dedi.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Sayın Bahçeli'ye şifa dileklerimi iletiyorum. Program için teşekkür ediyorum. İstanbul'la ilgili yaptıklarımızı anlatabiliriz diye umut ediyorum. Kamuoyunda duyulmak istenen ya da cevabı istenen elbette cevabı olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın büyükşehir belediye başkanlarına yaptığı davet çok değerliydi. Bize özel bir pozisyon sağlandı değil. Devletin İstanbul gibi 30 büyük şehirle entegre çalışma arzusu elbette önemli. Oradaki maksimum diyalog Türkiye'de ekonomiden demokrasiye varıncaya kadar hatta adalet duygusuna varıncaya kadar değerliydi. Ben orada CHP'li belediye başkanı adına temennilerimi dile getirdim. Bir komisyon kurmak adına, 6 maddeydi. Daha sonra bütün belediyeler kendi illeriyle hususlara değindiler. Yanlış anlaşılmasın, hiçbir belediye başkanımın sorunlarını küçümsemek gibi asla bir niyetim olamaz. Sayın Cumhurbaşkanından Türkiye'de en büyük kent olan, özel olarak kendilerine brif etmek, hem de neler beklediğimizi ifade etmek, elbette ki kendilerinin taleplerini de dinlemekti. Bu yönde talebim devam ediyor.
"Randevu talebinde bulunmadım, çünkü bizi yeniden davet edeceklerini belirttiler. Komisyonlarla bir ortak çalışma masasıyla ilgili teşekkür ettim. Geçen hafta bir gazetede çağrının yapılacağı noktasında bir haber çıktı. Ama henüz bir çağrı yapılmadı.
"Şantiyelerin İstanbul adına bir kısım fiziki riskleri var. Yarım kalan şantiyeler, kuyular. Duran yatırımlar, elbetteki deprem meselesi. Mülteci meselesi her ne kadar merkezi hükümetin meselesi gibi görünse de.
"Her şeye rağmen İstanbul'da belediye başkanlığı yapmış, yönetmiş birisiyle konuşmanın kolay olacağını düşünüyorum. Netice itibarıyla ne benim şahsi meselem ne de sayın Cumhurbaşkanı'nın. İstanbul'un çıkarına olan, geleceğe dair atılacak adımlar meselesi. İkna edilmesi gereken hususlar var mıdır? Bir iki husus vardır. Ters düştüğümüz belki tartışılması gereken bazı hususlar vardır. Ama güncel konularda ters düşeceğimizi sanmıyorum.
"İki devlet bankasının çok radikal siyasi tavırla davranış biçiminin bu kadar netlikte sayın Cumhurbaşkanı'nın önünde bir sephayla konulduğunu düşünmüyorum.
"Bunlar sayın Cumhurbaşkanı'nın meseleleri olduğunu düşünmüyorum. Orada kraldan fazla kralcılık oynayan insanların meselesi. Vakıfbank, Halkbank kimin? Hepimizin. Orayı yöneten insanın kişisel iradeyle siyasi şov yapması düşünülebilir mi? Böyle bir tavırla durmanın kime ne faydası var? Kanal İstanbul'la ilgili benim fikrimi herkes biliyor, üç aşağı beş yukarı. Bunu elbette tartışmak isterim. Bize göre yanlış ve eksikliklerini görüşmek isterim.
"Bir şirkete verilmiş, kanal çizilmiş, onun etrafına havalimanı yerleştirilmiş. Bir şirket plan çalışabilir. Ama planın altlığı oluşurken hem dünya literatüründe hem de planlama meselesi açısından...
"Ben Kanal İstanbul'u İstanbul'un doğasına aykırı buluyorum. Bunu bir program konuşabiliriz.
"Seçim döneminde sayın Cumhurbaşkanımız bu yerel seçim öncesi bütün İstanbul sorunlarıyla tümünü muhatap kıldı. Ben ister istemez kendisini muhatap kıldım. Son toplantıda davet etti, 6 bakan belirledi, bir komisyon belirlendi. Ben orada çözümü bulursam, 6 bakanımızla İstanbul'un sorunlarına yol bulursak dünyanın en mutlu insanı ben olurum.
" Biz 31 Mart seçimlerini peşinde 23 Haziran seçimlerini yaşadık. 23 Haziran'da normal bir şey yaşamadık ki. 6 Mayıs'ta Sultanbeyli'de iftar yapıyordum, seçim iptal oldu.
"50 milyon liraya yakın İstanbul seçimiyle ilgili masraf yapıldı. Başka bir siyasi atmosfer oluştu. Biz kolay unutuyoruz. Nerede gerekçeyi gösterip, bu seçimin iptal edilmesini savunanlar. Yazık değil mi o insanlar? ben o insanlarla karşılaştım. Bir tanesi bana 'Başkanım kusura bakmayın, benim yüzümden seçim iptal oldu' dedi. 'Kimsiniz' dedim, 'Sandık kurulu başkanıyım' dedi. Nerede bu insanlar, hani soruşturma, hani çalanlar, hani hırsızlar?
"İştiraklerle ilgili herşeye rağmen, genelgenin engele rağmen, birtakım arkadaşların istifasıyla yürüyerek, liyakata dayalı arkadaşlarımızla yönettiğimiz zaman diliminde çok başarılı işler yaptım. 10 civarında iştirakimizden tüm anlamıyla brifingi alamadık ama 18'inde bitirdik. Bir yandan yol yürüyoruz, birçok projenin altlığını oluşturduk. Gerçekten 2,5 ayda çok şey istenen belediye başkanıyım, bunun farkındayım. Biz 31 Mart'la seçilenlerle aynı dönem seçilmiş gibi bir muamele görüyoruz. Daha 50. günündeyiz.
" Şu an Türkiye'de her yönüyle ekonomi, sadece belediyelerin müteahhitlerle sorunu yok. Şu anda kamunun bütün birimlerinde, bakanlıklarda, harcaması olan bütün iştiraklerinde TOKİ vesaire gibi, bu anlamda sorun yaşamayan hiçbir kurum yok. Biz de onlardan biriyiz. Ama İstanbul bu konuda kapasitesi ve kabiliyeti en yüksek yerlerden biri. Elbette sıkıntılarımız var. Ama ilk mecliste bunu aştık. Borçlanmayla ilgili arkadaşlarımız belli dilimde bize borçlanma hakkını verdiler. Borçlanma şöyle bir şey değil, 'hakkımızı aldık, yarın gidip borçlanalım'. Muazzam bir takvimi yönetiyoruz. Biz bütçeyi 3 milyar liraya yakın aşağıya çektik. 8 milyarlara kadar yaptığımız tasarruflarla indirdiğimizi düşünüyoruz. Kamulaştırmayla ilgili büyükşehirin politikaların doğru yürümediğini tespit ettik. Biz şu anda mali durumda en önemli gördüğümüz meselelerin başında yürümeyen metro hatları. Göztepe-Ümraniye ile ilgili protokol yaptık. Yaklaşık iştirak şirketlerinde, ihaleye giremeyen iştirak şirketlerimiz, vergi ve SGK borçları var. Sadece büyükşehir belediyesiyle ilgili iştiraklerin 750 milyon liraya ulaşan vergi ve SGK borçlarını ödemeye başladık. Son 5 yılın bize bıraktığı vergi borçları, ihalesi yapılamayan büyük işler. Bunların çözümünü bulmamız aslında hem sayın Cumhurbaşkanının, sistem olarak aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı'nın mesul olduğundan bahsediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin borcu 30 milyar üzerinde. Şu an cari borç 30 milyar liranın üzerinde.
"1 milyar liraya yakın vergi borcunu ödemek zorunda kaldık. İştiraklere ödemek zorunda kaldığımız bu rakam aslında büyükşehir belediyesinin borcu değil.
"Ulaşımı çözeceğim, iki yılda çözeceğim aldatıcı olur. Biz büyükşehir belediyesinin yönetimine idari ve mali sistem getiriyoruz. Vatandaş 'benim paramla ne yapıyorsun' diyor.
"Benim için birkaç yorum yaptılar, kırık sandalyeli diye. Ben oturdum, daha sonra sayın Cumhurbaşkanı konuştu. Ardından basın dışarı çıkarıldı, ilk konuşmamı yaptım. Diğer konuşmalara geçiş esnasında bu olay oldu. Otururken sandalye kırıldı. Arka şeyleri.
"Hemen ayağa kalktım, sayın Büyükerşen'i tutmak istedim, baktım onu da çekeceğim, vazgeçtim. Sayın Cumhurbaşkanı tam o esnada 'kırdın sandalyeyi, israf yaptın' dedi. Ben kendisinden 'geçmiş olsun' beklerdim. Devri sabık yaratma başka bir psikoloji. Bakın anlatıyorum. Milyonlarca liralık tedbirden bahsediyorum. Aldığımız tasarruf tedbirleri iki üç kalemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni rahatlatmış bir belediye başkanıyım. Sadece 5 alanda İstanbul'a yaklaşık 6,5 milyon metre kare yeşil alan katacağız."
"Öğrencilere burs vereceğiz. Şimdi büyükşehir belediyelerinin ve belediyelerin burs verme imkanı yok. CHP'nin orada yaptığı şey şu. Sayın Cumhurbaşkanına ithafen yaptığım konuşmada hem burstan bahsettim. Belediyelerin önünü kesen konularda kanun çalışmalarında olmak istiyoruz dedim. CHP 'belediyeler burs vermesin dedi' diye bir şey yok. CHP'nin orada itirazı Kredi Yurtlar Kurumu üzerinden ortak tespitle belediyelerin vermesiyle ilgili. Biz iştiraklerimizin iştigal alanı üzerinden belli sayıda başlayacağız. Medyada, işletmede okuyan öğrenciler. Kendi iştigal alanlarında iştiraklerimiz sürece dahil öğrencilere verecek. Şu anda hedefimiz en az 16 bin koyduk. 75 bin hedefimiz vardı. İlk aşamada buna ulaşamayabiliriz. 15 bin kişiyi net olarak hedef koyduk. Aylık 400 TL ve okul süresi boyunca verilecek. Hukuken bir engeli yok. 22 milyon diziye veren bir iştirak, öğrenciye para mı veremeyecek? Verecek tabi ki. Yarın bize hesap sormak isteyenlere bende o soruşturmaları göstereceğim. Çok net… Ben hukuka taşıyacağım hukuk ne karar verir. Ben o merci değilim.”