İMES'te işçilerin zam talebi "OHAL var" denerek geri çevriliyor

İMES'te işçilerin zam talebi "OHAL var" denerek geri çevriliyor

Darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL'in işverenler tarafından fırsata çevrildiği ileri sürüldü. İMES’te çalışan işçilerin zam talebinin OHAL gerekçesiyle geri çevirildiği belirtildi. 

Haşim Demir'in Evrensel'de yer alan haberi şöyle:

15 Temmuz darbe girişiminin ardından işyerlerinde başlayan tartışmalar İMES’te de sürüyor. Özellikle işçilerin sabah kahvaltı yaptıkları, börekçilerde, lokantalarda ve çay ocaklarında farklı siyasi görüşlere sahip işçiler arasında tartışmalar yaşanıyor. Hükümete destek verenler ve karşı çıkmanlar arasındaki tartışmalar sertleşse de, işyerlerinde yaşanan hak gaspları konusunda ortaklaşıyorlar. Zaten baskının hüküm sürdüğü İMES’te patronların OHAL’i bahane edip işçilerin ellerindeki son hakları da alıyor. Zam isteyen işçiye “OHAL var” deniyor, yakınan işçiye “Çok şikayet etme bu yasalarla seni bedava bile çalıştırırım” diyor. Patronları “OHAL valisi gibi” diye tanımlayan işçiler, kavgaya varan tartışmaların sona ermesini ve işçilerin hakları için birleşmesini istiyor.

 

40 senedir besleyip büyüttüler

 

İMES A Blok ve B Blok bölgesinde bulunan çay ocağı, börekçi ve büfelerde bulunan işçilerle konuştuk. CNC ve torna atölyesinde çalışan işçilerden Servet Gök ilk sözü aldı ve böylece yaklaşık 15 işçinin kahvaltı yaptığı büfede yüksek sesle tartışma başladı. Gök, “Ben ne AKP’liyim, ne CHP’liyim, ne de MHP’liyim. Aşağı Dudullu Bölgesinde oturan bir Alevi ailenin ferdiyim. Eğer 15 Temmuz darbe girişimini başarsaydılar, ben eminim ki ilk olarak Alevileri kıracaklardı, sonra solcuları, sonra da liberal ve sosyal demokratları öldüreceklerdi” diyor ve ekliyor: “Biz aslında büyük bir felaketin eşiğinde döndük. Nerdeyse Suriye gibi iç savaş çıkaracaklardı. IŞİD gibi insanlıkla alakası olmayan ne idüğü belli olmayan kişiler sabahın erken saatlerinde bizleri kuşuna dizeceklerdi. Peki bu darbeyi yapanları niye devlet, AKP, Erdoğan 40-50 senedir besleyip büyüttüler. Bunun vebalini taşıyorlar mı ki? Yalandan millet affetsin, Rabbim afetsin diyorlar. Ama arkasından da ‘Bu darbe Allahın bir lütfu’ deyip seviniyorlar. Ben bunu hiç anlamıyorum. Eğer FETÖ gelseydi biz İran’dan da Suudi Arabistan’dan da beter olurduk.  Buna kimin hakkı var. Bu yetmezmiş gibi birde OHAL başımıza bela oldu. Sabah akşam polis kimliklerimize bakıyor, kahveleri basıyor, GBT yoklaması yapıyor, rahat kahveye gidip oyun bile oynayamıyoruz.”

 

"Erdoğan'ın kıymetini bil!"

 

Gök’ün bu sözlerine hiddetlenen Şadi Akyıldız adlı bir döküm işçisi, “Sen bir kere Erdoğan’ın kıymetini bil. Böyle konuşacağına Erdoğan’ı yücelt ki ben sana inanayım” dedi ve devam etti: “Cumhurbaşkanımız olmasaydı, bizi sokağa çağırmasaydı senin gibiler, ben de dahil bugün burada konuşamazdım. Cumhurbaşkanımız bir kahramandır. Türkiye’yi ileri taşıyan AKP’dir. Sen kalkıp utanmadan AKP’yi ve Cumhurbaşkanımızı itham ederek FETÖ’cülerle bir yapıyorsun. Onların kökünü şimdi kazıyorlar. Bundan bahsetmiyorsun.”

 

"İMES işçisi haklarının peşinde gitsin"

 

Kızıl döküm işçisi Naim Sert ise tartışmaya şöyle katıldı: “Tabi ki AKP ve Erdoğan bu işin sorumlusu kardeşim, kendileri demediler mi siz ne istediniz de biz vermedik.  Ergenekon soruşturmasının ben avukatıyım dedi Baykal, Erdoğan da ben bu davanın savcısıyım demedim mi? 15 Temmuz darbesinin tüm sorumluları gelmiş geçmiş tüm hükümetlerdir. O hükümetlerin hepsi Gülen’e destek sundular. Onu yere göğe sığdıramadılar. Şimdi AKP Hükümeti ve Erdoğan konumlarını güçlendiriyorlar. Kendi darbelerini yapıyorlar. FETÖ’cüler, yargıyı, orduyu, polisi ele geçirdiler, şimdi de Erdoğan ve AKP Hükümeti eline geçiriyor. Bence tek farkları biri darbeci, öteki mağdur durumda olmasıdır. Ben bir işçi olarak, günde 12 saat çalışarak anam ağlıyor. Zam diyorum 10 senedir çalıştığım atölyenin patronu aklını başın al bak OHAL var diyor. Ben o yasayı uygularsam seni bedava bile çalıştırırım diyor. Olan bana ve işçiler oluyor. Biri ağalığını, hükümdarlığını ilan edecek diye biz kurban ediliyoruz. İMES işçisi kimsenin peşinde gitmesin haklarının peşinde gitsin diyorum.”

 

İMES'te zaten OHAL kuralları egemendi

 

D Blok ve E Blok kapılarının olduğu bölgelerdeki kahvehane, öğlen yemeklerinin yenildiği lokantalarda ve çay ocaklarındayız. Buralarda da hararetli tartışmalar devam ediyor. Sohbetimizde ilk sözü kızıl döküm atölyesinde çalışan Vahdettin Şahbaz adlı işçi alıyor. Şahbaz’a, OHAL yasası ile işçilerin neler kaybedeceklerini, niçin grev, direniş, yürüyüşlerin, basın açıklamalarının yasaklanacağını anlatmaya başlayınca “Zaten bu bahsettiğiniz yasaklar İMES’te her daim var. Fiili OHAL uygulanıyor” dedi. Şahbaz şöyle devam etti: “İnanın eskide zam dönemlerinde patronla hiç olmazsa konuşabiliyorduk. Şimdi 15 Temmuz sonrasında ben bugün izin alacağım, mesaiye kalmasam olur mu diyemez hale geldim. Bizim patronda tüm İMES patronları ve İMES yönetimi 15 Temmuz’dan ve OHAL’den kendisine vazife çıkarmış. Patronlar fiili OHAL valisi gibi. O olmaz, bu olmaz. Ben kal diyorsam kalacaksın. Darbe başarılı olsaydı falan adam sıkıyönetim komutanı, patronlarda İMES’te OSB’de sıkıyönetim komutanı olurlardı. Ne darbe olsun, ne şeriat gelsin, ne de başkanlık olsun. Atatürk’ün Türkiye’si olsun o yeter.”

Başka bir metal döküm işçisi İbrahim Demirci ise, olup bitenlerin senaryo olduğunu, AKP’nin bir oyunu olduğunu düşünüyor: “İnanın tek bir şeyine inanmıyorum bu olup bitenlerin. Devletin içinde 40 yıldan fazladır yuvalanmışlar. Bu nasıl bir devlet? Bir tek solcu için kıyameti koparıyorlar. Evini başına yıkıyor, ailesinin ocağını söndürüyorlar. Bu FETÖ o kadar tehlikeliyseler niye her olanak tanındı. Bu kadar etkiliyseler de nasıl olur bir günde derdest ediliyorlar. Bu senaryo, mezhep çatışmalarını yaratmak isteyen başta ABD ile AB ülkeleridir. Demokrasi kahramanı ilan ettiler hükümet yetkililerini. Demokrasi kahramanı bizi yönetenler değil halktır, benim gibi işçilerdir. Madem bu halk kahramansa, bela def edilmişse niye OHAL 3 ay ilan edildi. Niye evimizde rahat uyuyamıyoruz. Acaba benim evime de gelecekle mi?  Endişe içindeyim. OHAL kaldırılsın, demokratik hak özgürlükler genişletilsin ben o zaman bu hükümete azıcık inanayım. Ama AKP de, CHP de, MHP de sahtekarlar. Onlar memleketi bu hale getirdi.”

 

Patronlar suitimal ediyorsa neden hükümetn olsun

 

Demirci'nin bu sözlerine, Turan Özlüdere adlı bir başka döküm işçisi sert yanıt verdi: “Kardeşim sen bir kere politikayı bilmiyorsun kalkmış devlet büyüklerine laf ediyorsun. Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım olmasalardı, AKP halkı sokağa çıkarmasaydı şimdi sen burada konuşamayacaktın. Utanmadan bir de hakaret ediyorsun. AKP ne yapsın bir tek onlar uğraşıyorlar. İşiniz gücünüz AKP ile, Erdoğan ile. Dünya Erdoğan’ı taktir ediyor sen kalmış laf söylüyorsun kardeşim. Ayıptır. OHAL yasasını patronlar suistimal ediyorsa bunun niye sorumlusu hükümet olsun. Ben de OHAL istemiyorum. Sıkıyönetim de olmasın, yasak da olmasın. Burada seninle birlikteyim. Bu işin sağı-solu yok. Ayrımcılıktan bahsediyorsun, kendin ayrımcılık yapıyorsun. Ayıptır yapma.”

 

"İşçileri de OHAL'le terbiye ediyorlar"

 

Meslek lisesinden stajjer dökümhanede çalışan Fatih Zorba adlı genç işçi de tartışmadan ürktüğünü, iki işçinin de üslubunu beğenmediğini belirterek “Ben daha 19 yaşındayım. Siz iki işçi arkadaş bile birbirinizle anlaşamıyorsunuz, hükümetle, muhalefet, Alevi ile Sünni, Kürt ile Türk nasıl anlaşsın o zaman” dedi. Zorba şöyle devam etti: “15 Temmuz darbedir. Millete karşı yapılmış, seçilmişlere karşı yapılmış. Bunu normalde kabul ediyoruz. Ama fikirlerimiz farklı. Ben Alevi bir aileden geliyorum. En fazla ben koktum. Bu darbeden de en fazla zararı Aleviler, Kürtler, solcular görecekti. Ben ülkenin gidişatında çok endişeliyim. Mezhep çatışmaları olur. Alevi ve solculara düşmanlıklar artar diye. IŞİD gibi bir bela var. FETÖ gider yarın IŞİD gelir, Hizbullah gelir, onlar bizi keser. 12 saat çalışıyorum, 800 lira alıyorum. Sigorta primimin yatırıldığına inanmıyorum. Bir şeye itiraz ediyorum. Patron bana senin OHAL’den haberin yok diyor. Beni de tüm işçileri de OHAL’le terbiye ediyorlar. Bunu tartışacağınıza birbirinize hakaret ediyorsunuz. Takım tutar gibi AKP-CHP yarıştırıyorsunuz.”

 

Çıkar ve rant paylaşım işi bu noktaya getirdi

 

Döküm işçisi Nurettin Gökbeniz şunları dile getirdi: “Darbeye davetiye çıkaranların, bugün darbe karşıtı kesilmeleri inandırıcı değil. 15 Temmuz’dan önce zaten tansiyon hep artıyordu. Hükümetin dış politikası, Suriye meselesi, Kürtlerle yaşanan çatışmalı hal bunun en açık kanıtıydı. FETÖ ve onun arkasındaki güçler öyle bir planladılar ki hakikaten ülke iç savaşın eşiğinden döndü. Bunun sorumlusu devlet ve bugünkü hükümettir. Darbe başarılı olsaydı şimdi FETÖ’ye sabah akşam küfür edenler o zaman AKP’ye ve Cumhurbaşkanımıza edecekti. AKP’nin ve Cumhurbaşkanımızın ne kadar kötü olduklarından bahsedeceklerdi. Genelkurmay başkanı ve öteki kuvvet komutanları da emir komuta içinde görevlerini sürdüreceklerdi. Bu iki yüzlü politika değil mi? FETÖ’yü  büyüten devlettir, darbeci Kenan Evren’dir, Tansu Çiller’dir, Özal’dır, Ecevit’tir, Demirel’dir, Erdoğan’dır. Hepsinin kusuru var. 15 Temmuz’u yaratanda bunlardır. Çıkar ve rant paylaşımı işi bu noktaya getirdi. Darbecilerde, FETÖ’ye de lanet olsun diyorum.”

 

"Darbe karşıtı pankartın bile parasını bizden alıyorlar"

 

Döküm işçisi Taylan Işık ise, darbeyi önleyenin halk olduğunu belirterek “Halk o gece sokağa çıkıp kendilerini tankların önüne atmasaydı şimdi FETÖ’cüler ülkeyi tıpış tıpış yöneteceklerdi. Hükümeti, tüm siyasi partilerin burada kusuru var. Devlet yaratmış bunları şimdi şikayet ediyor. Bazıları da ben zamanında söylemiştim diyor. Hepsi yalancı. Hepsi FETO’cü zihniyette. Halkın bu direnişinin mükafatı OHAL olmamalıdır. Şimdi OHAL’in arkasına sığınıp işçilerin hakları hiç ediliyor. Zaten bildim bileli İMES’te bir olağan OHAL var. Patronlar ne diyorsa onların dediği oluyor. İMES içinde darbe karşıtı büyük bez ilanların parasını bile bizden zorla almak istiyorlar. Yağcılık yapacağız, AKP’ye yaranacağız diye İMES yönetimi har vurup harman savuruyor. Bize gelince fazla mesai parası yok, ikramiye yok, yol yemek parası yok, yıllık izin yok, servis yok. İşçi sağlığı iş güvenliği tedbirleri yok. Birde üstüne BES’i getirdiler. AGİ’yi kaldırdılar. 1300 lira asgari ücret dediler, halbuki 1050 liradır. İşçi kime inansın” diye konuştu.