İngiltere'de yayımlanan haftalık siyaset ve ekonomi dergisi The Economist, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın popülaritesine dikkat çekti ve "popülarite Türk Başbakan'ın reform şevkini köreltecek mi?" diye sordu. Makalede, Başbakan Erdoğan'ı eleştiren çevrelerin, onun 2007 yılındaki genel seçimden bu yana giderek daha otokratik bir yapıya büründüğünü, reformist ajandasından uzaklaşmaya başladığını söyledikleri hatırlatıldı. Erdoğan'ın otokratik eğilimlerine daha ileri bir delil olarak, Erdoğan'ın "Aydın Doğan ile süregelen kavgasının" gösterildiği belirtilen makalede, uluslararası cephede ise AB'ye yönelik şevkinin azaldığı gerekçesiyle memnuniyetsizlik yarattığı vurgulandı. Ekonomi sallanıyor ama ayakta Seçim öncesinde hükümet tarafından seçmene dağıtılan kömür, beyaz eşya gibi yardımlara da işaret edilen makalede, bu tür seçim hovardalıklarının IMF'yi ise kızdırdığı yorumu yapıldı. IMF ile uzun süredir üzerinde çalışılan anlaşmanın da bu tür kamu harcamaları yüzünden halen imzalanmadığı belirtilen makalede, ancak bu görüşe karşı çıkan Başbakan Erdoğan'ın, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu güçlüklerden IMF yardımı olmadan da çıkabilecek kadar sağlam olduğunda ısrar ettiği belirtildi. Pek çok ülke gibi Türkiye'nin de küresel ekonomik krizin etkisi altında bulunduğu belirtilen makalede, TL'nin dolar karşısında hızla değer kaybettiği ve işsizliğin arttığı, yapılan düzenlemeler sayesinde Türk bankalarının kriz karşısında pozisyonlarını koruduğuna dikkat çekildi. Makalede, "ekonomi sallanıyor ama hala ayaklarının üzerinde duruyor" denildi. PKK anlaşması masada Makalede, PKK ile yapılacak bir anlaşmanın da masada olduğu iddia edilirken, Türk silahlı kuvvetlerinin ise "geçici bir yumuşakbaşlılık" içinde göründüğü savunuldu. Yerel seçim ve 1915 olaylarının 24 Nisan'daki anma gününün geride bırakılmasının ardından, Türkiye ile Ermenistan arasında resmi ilişkilerin yeniden başlamasının ve uzun zamandır kapalı olan iki ülke arasındaki sınırın açılmasının da beklendiği belirtilen makalede, bunun aynı zamanda Ermeni Karar Tasarısı'nın Kongre'den geçmesi tehlikesini de bertaraf edebileceği savunuldu. Seçim sonrasında IMF ile bir anlaşmanın da yaygın beklentiler arasında bulunduğu belirtilen makalede, Devlet bakanı Mehmet Şimşek'in IMF'in bazı taleplerinden vazgeçmesi gerektiğini vurguladığı hatırlatıldı. AB süreci AB'ye katılıma yönelik ilerlemeler çerçevesinde Erdoğan için bir sonraki önemli sınavın Türk liman ve havaalanlarının Rumlara açılıp açılmayacağı olduğunu da öne süren Economist, "böylece Türkiye'nin AB içindeki karşıtlarını da müzakereleri çökertme çabaları noktasında mahcup etmek mümkün olabilecek" yorumunda bulundu. Makalede zeki ve iyi İngilizce konuşan Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın baş müzakerecilik görevine atanmasının da başbakan Erdoğan'ın AB ile müzakerelerin yeniden rayına sokulması adına taze bir girişimde bulunabileceğine işaret ettiği belirtildi. "Ancak gerçekten bu konuda ciddiyse, 1980 yılında askeri müdahalenin ardından generaller tarafından yazılan 1980 Anayasası'nın yeniden yazılması konusunu bir daha gündeme alması şarttır" denilen makalede, "Bir önceki girişimi neredeyse Anayasa Mahkemesi'nin şeriat yasalarını getirmeye çalıştığı gerekçesiyle AK Parti'yi kapatmasıyla sonuçlanacaktı. Bunun sebebi de Erdoğan'ın bu değişikliği parça parça ele alıp, öncelikle de kamusal alanlarda ve üniversitelerde başörtüsü yasağını gevşetmeye çalışmasıydı" görüşüne yer verildi.