IMF’nin uyarılarını Türkiye dikkate almalı mı?

IMF uzmanları, küresel finansal krizde cari açığı ulusal gelirinin yüzde 4’ünü aşan ülkeleri uyarıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 7’ye ulaştı. IMF ile yeni bir anlaşma Türkiye’ye güvenli bir kriz yönetimi sağlar mı? Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bugün itibarıyla Uluslararası Para Fonu (IMF) kredisine ihtiyacı olmadığını, ancak mutlaka bir çıpaya ihtiyacı bulunduğunu belirterek, bu çıpanın sağlanması gerektiğini söylerken; Taraf Gazetesi yazarı Süleyman Yaşar bugünkü yazısında Durmuş Yılmaz’ın görüşlerinin tam tersini savunuyor. Türkiye’nin IMF ile yeni bir anlaşma yapması gerektiğini belirttiği yazısında Yaşar, görüşlerini, “IMF uzmanları, yaşanan küresel finansal krizde cari açığı ulusal gelirinin yüzde 4’ünü aşan ülkeleri dikkatli olmaları için uyarıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 7’ye ulaştı. Bütün bu değerlendirmeler ve uyarılar dikkate alındığında, Türkiye, yüksek cari açık nedeniyle oluşan risklerini azaltmak için IMF’yle yeni bir anlaşma yapmak suretiyle küresel finansal krizi güvenli bir limanda geçirebilir. Böylece Türkiye’nin ihtiyacı olan finansman IMF tarafından sağlanır. IMF’nin uyarılarını Türkiye mutlaka dikkate almalı. Aksi takdirde bir süre daha dünyayı sarsacak olan küresel finansal dalgalar, dövizle borçlanmış özel şirketleri iflasa sürükleyebilir ve bu şirketlere yapılacak finansal yardımlar kamu mali disiplinini bozabilir” şeklinde özetliyor. İşte Süleyman Yaşar’ın IMF, Türkiye ve dünya ekonomisi değerlendirmesi: IMF Türkiye’yi niye uyarıyor IMF 13 Ekim’de yapılacak sonbahar toplantısı için hazırladığı raporunda dünya ekonomisinin önümüzdeki dönemde daralacağını tahmin ediyor. Dünya ekonomisi 2007 yılında yüzde 5 oranında büyümüştü. IMF’ye göre büyüme 2008’de yüzde 4, 2009’da da ancak yüzde 3,9 olacak. IMF, bu global daralmadan kaygılanıyor ve dünya ekonomisiyle ilgili önümüzdeki döneme ait risk unsurlarını dört ana başlık altında topluyor. Bir, enflasyon riski sürüyor. Dünyada ekonomik büyümenin azalmasına rağmen emtia fiyatları hâlâ yüksek ve oynak seyrediyor. Emtia fiyatlarının gerilememesi enflasyonun yüksek kalmasına neden oluyor. İki, finansal piyasalardaki güvensizlik nedeniyle oluşan psikolojik baskı reel ekonomileri etkiliyor. Para sahipleri artık kolay kredi vermiyor ve bu yüzden faizler yükseliyor. Böyle bir ortamda yatırımlar için kaynak bulmak güçleşiyor. Üç, ekonomik durgunluk nedeniyle vergilerin azaltılması veya harcamaların arttırılması, borçların geri ödenememesi ihtimalini yükseltiyor. Ülkelerin izlediği maliye politikası bu finansal kriz ortamında büyük önem kazanıyor. Çünkü kamu mali disiplininde küçük bir gevşemenin küresel krizi derinleştireceği biliniyor. Dört, gelişmekte olan ülkeler arasında cari açıkları büyük olanlar en riskli durumdalar. Daralan küresel finansal imkânlar yüksek cari açığı olan ülkelerin dış borç bulmakta zorlanacağını gösteriyor. IMF uzmanlarının bugünkü global mali kriz ortamında altını çizdikleri bu risk değerlendirmelerine göre, yüksek cari açığı olan Türkiye ve benzeri ülkeler riskli durumdalar. Türkiye’nin cari açığı, yılın ilk yedi ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 43 oranında artarak 31,5 milyar dolara yükseldi. Cari açık ulusal gelirin yüzde 7’sine ulaştı. Cari açığın ulusal gelire oranı Bulgaristan’da yüzde 9,6, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yüzde 8, Pakistan’da yüzde 8,6, Macaristan’da yüzde 6,5, Romanya’da yüzde 6,3 oranında seyrediyor. IMF uzmanları, yaşanan küresel finansal krizde cari açığı ulusal gelirinin yüzde 4’ünü aşan ülkeleri dikkatli olmaları için uyarıyor. Bütün bu değerlendirmeler ve uyarılar dikkate alındığında, Türkiye, yüksek cari açık nedeniyle oluşan risklerini azaltmak için IMF’yle yeni bir anlaşma yapmak suretiyle küresel finansal krizi güvenli bir limanda geçirebilir. Böylece Türkiye’nin ihtiyacı olan finansman IMF tarafından sağlanır. IMF’nin uyarılarını Türkiye mutlaka dikkate almalı. Aksi takdirde bir süre daha dünyayı sarsacak olan küresel finansal dalgalar, dövizle borçlanmış özel şirketleri iflasa sürükleyebilir ve bu şirketlere yapılacak finansal yardımlar kamu mali disiplinini bozabilir.