İmralı Heyeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumu ve yaşanan gelişmelere ilişkin açıklamada bulundu. Heyet üyesi Sırrı Süreyya Önder, heyet olarak CPT, BM ve uluslar arası kamuoyuna Öcalan’ın cezaevi koşullarına karşı çağrıda bulundu. Heyet, "Genelkurmay, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’nın darbe girişimi sırasında haline bakıldığında kendi güvenliğini sağlayamadığı bir dönemde ‘Öcalan’ın güvenliği tehlikede değildir’ söylemleri geçersizdir" dedi.
İmralı Heyeti, darbe girişiminin ardından 'Öcalan’ın sağlık ile güvenliğinden duyulan kaygılara' ilişkin Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasında basın toplantısı düzenledi.
Açıklamaya, DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, HDP Gurup Başkanvekili İdris Baluken ile KJA üyesi Ceylan Bağrıyanık katıldı.
İmralı Heyeti adına konuşan Önder’in konuşmasından satır başları şöyle:
“İmralı Heyeti olarak müzakere aşamasının başladığı günden 5 Nisan’a kadar 2 buçuk yıl geçti. Bu süre içinde kamuoyunu bilgilendirme çabası içinde olduk. 5 Nisan’dan sonrada da heyet olarak tecridi teşhir etme çabası içinde olduk.
Hep Sayın Öcalan’ın darbe mekaniği ve bunun açığa çıkması uyarılarını güncelleme ve aktarma şeklinde oldu. Uyarılarımızı ve Sayın Öcalan’ın 21 yüzyılın en önemli çözümlemesi olan ‘darbe mekaniği’ uyarılarını anlayamadılar.
Bu ülkede darbe tarihine baktığımızda Öcalan’ın da kavramsallaştığı darbe mekaniği hiçbir zaman yerini demokrasiye bırakmadı. 12 Eylül darbesinde YÖK ve MGK kendisini bu devletin çekirdeği üzerinden kurumsallaştırdı. Fiili bir darbe yapmaya ihtiyaç duymadan devletin tüm kurumlarında buldu. Bu, kimi zaman solcular emekçiler ama her zaman Kürtler, zaman zaman Aleviler kendine düşman icat ederek bu devleti yönetmeye çalışmıştır. Darbe mekaniği de bu çatışmaları, tehditleri gerekçe göstererek hegemonik alan var ederek kendini sürdürüyor.
Sayın Öcalan bu uyarılarla da kalmayarak “Paralel devlet örgütlenmesini ve cemaate” işaret eden ilk kişidir.
Çözüm sürecinde ne zaman kalıcı bir adım atılsa o zaman provokasyonlar geliştiren dinamikler oldu. Öcalan’ın tarihsel uyarıları oldu. Devletle görüşme yapan heyet olarak o süreci üç kelimeyle aymazlık, derbederlik ve tepkisizlik olarak ele alıyoruz.
Darbenin ardından hükümeti ve devleti temize çıkaracak bir sonuç çıkmamalı. Roboski ve bölgede yapılan tüm katliamlar ‘cemaatin işidir’ söylemine karşı bu hususlarda gerekli uyarıları yapmamış olsaydık belki geçerliliği olurdu. Ama bu uyarılar yapılmıştı. Onun için hükümet bundan sorumluktan kaçamaz.
Siyasi gelişmeler Öcalan’dan bağımsız ele alınamayacağı çok açıktır. Bundan da kaçınamaz.
Devlet ve bilim insanın göremediği şeyi halkımız görmüştü. 3 yıl önce de halkımız ‘tecride son’ kampanyası ile bir direniş göstermişti. Tecrit kaldırıldı müzakere sürecine girildi. Hükümetin aymazlığıyla bir kez daha aynı yola girildi.
Bugün söylenecek tek şey ‘Öcalan özgürlük, Öcalan’a güvenlik darbelere barikat’ demektir. Sebebi de bütün bu darbe mekaniklerinin Kürt gerçekleri ve yaşanan durumdan dolayıdır.
Bugün de geldiğimiz noktada darbeye muhatap olan devlet aynı aymazlığı yapıyor. Öcalan’ın sağlık ve güvenliğinden hiçbir haber alamıyoruz. Bu yasa dışı tecrit, OHAL uygulamasıyla katmerleşmesidir.
İmralı Heyeti olarak darbenin gerçekleştiği sırada devlet yetkilileriyle bilgi alış verişine girdik. Bunu da kamuoyuyla paylaştık.
Bir an önce aile ve avukat görüşü, heyetlerin görüşmesi için zemin hazırlanması gerekir. Genelkurmay, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’nın darbe girişimi sırasında haline bakıldığında kendi güvenliğini sağlayamadığı bir dönemde ‘Öcalan’ın güvenliği tehlikede değildir’ söylemleri geçersizdir.
Çatışma süreçlerine baktığımızda geçmişle yüzleşmeden darbeyle hesaplaşma olmaz. Bunu şuradan anlayabiliriz. Darbenin birinci planlayıcıları yürütülen savaşın da birinci uygulayıcılarıdır.
Bu ülkede darbe ve darbecilerle hesaplaşma yapacaksanız savaş içindeki rolle başlanmazsa yanlış yapılmış olur. Sadece bir sonraki darbeye kadar savrulmuş olacak. Bunun faturasını halkımız da ödüyor.
Görüyoruz ki her darbe bir öncekinden daha kanlı geçiyor. Her gün İmralı Heyeti olarak bu uyarılarımızı yaptık, yapacağız. Ama halkımızın bunu bekleyecek sabrı yok. Sayın Öcalan’a özgürlük nöbetleri başlatılmış durumda. Bu nöbeti başlatan halkımıza desteklerimizi ifade ediyoruz. En acil demokratik eylem olduğundan hemfikiriz. Meseleyi hakiki olarak ele alıp Kürtlere karşı yürütülen savaştan geçmesi gerekir.
Bundan sonra İmralı Heyeti olarak CPT, BM ve uluslar arası olarak Öcalan’ın giderek ağırlaşan tecrit koşullarına duyarlılık oluşturmaya ve herkesi duyarlılığa çağırıyoruz. Bu darbenin tozu dumanı geçtiğinde Kürtlere karşı kötü bir dil geri geleceğini görüyoruz. Bunun da bir fayda sağlamayacağını biliyoruz.
Bütün yöneticilere yönelik saldırılara son vermeye çağırıyoruz. DBP Genel Eş Başkanı Kamuran Yüksek, belediye başkanları, seçilmişlerin tutuklanmasından vazgeçilmesini istiyoruz. Bu baskı politikaları Meclis’te tarihçilerin araştırılmasına gerek olmadan seçilmişlerin dokunmazlıkları kaldırıldı. Askerlere sınırsız dokunulmazlık verildi. Sonrasında da darbe geldi.
15 Temmuz günü metropoller üzerinden uçaklar uçtu. Kürt illerinde neredeyse bir yıldır bu uçaklar ve tanklar yerleşim yerlerini bombalayan ve katliam yapmakla meşguldü. Son bir kez daha çağrımızı yapıyoruz.
Darbe koşullarını kaldırmak için demokratik alanlarını çoğaltalım. Halkımızı bu konuda seferberliğe çağırıyoruz. Darbeye barikat, Öcalan’ın koşullarını görmek ve Kürt halkına dönük savaşın sonlanması gerekir.”