İnce hastalığın kontrolü için eğitim şart

İnce hastalığın kontrolü için eğitim şart
Dünyada her yıl 9 milyon insanın yakalandığı ve 1.7 milyon insanın da ölümüne neden olan tüberkülozun kontrol altına alınabilmesi için halkın eğitilmesi ve ''Doğrudan Gözetimli Tedavi'' modelinin uygulanmasının büyük önem taşıdığı bildirildi. ‘İnce hastalık’ hâlâ can alıyorTürk Toraks Derneği Marmara Şube Başkanı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Karadağ, yaptığı açıklamada, tedavi edilebilir bir hastalık olan veremin, dünyada en yaygın bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam ettiğini söyledi. Erişkinlerde, AIDS'ten sonra en fazla ölüme yol açan bulaşıcı hastalık olan veremin, tedavisi bilinmesine rağmen önünün alınamamasının ''Çok ilaca dirençli'' vakaların artmasından kaynaklandığına işaret eden Karadağ, şöyle devam etti: 'Mikroplar direnç geliştiriyor' ''Bu vakalar, hastaların yeterli sürede yeterli ilaç almamalarından kaynaklanıyor. Önceki yıllarda teşhis koyup, tedavisini belirlediğimiz hastaları evlerine gönderiyorduk. Hastalar da şikayetleri devam ettiği sürece ilaçlarını kullanıyor, 15-20 gün veya 1 ay sonra artık iyileştiklerini düşünerek ilaçlarını kullanmıyorlardı. Tamamen iyileşmedikleri için, mevcut mikroplar, ilaçlara karşı kendilerini korumak için önlemler aldığından, 'dirençli suşlar' dediğimiz yeni tüberküloz mikroplarının gelişimi olmaktaydı. Biz tekrar aynı hastaya, aynı ilaçları verdiğimiz zaman, bu defa ilaçlar hastaları tedavi etmekte yetersiz kalıyordu. Bu hastaları tedavi edebilmek için tüm dünyada yeni ilaç çalışmaları yapılmaktadır. Zaten Dünya Sağlık Örgütünün 'Doğrudan Gözetimli Tedavi' modelini önermesinin nedeni, çok ilaca dirençli tüberküloz vakalarının ortadan kaldırılmasıdır. Bu yöntem, tüberküloz hastalarının tedavi süresince ilaçlarının her dozunu denetleyen bir sorumlu kişi olması ve bu durumun kaydedilmesi esasına dayanan bir tedavi şeklidir.'' Prof. Dr. Karadağ, bu tedavi modelinin amacının, tanısı konulan ve tedavisi belirlenen hastanın, yeterli sürede yeterli ilacı kullanmasını sağlamak olduğunu dile getirerek, verem hastalarının ilaçlarını aldıklarında tamamen iyileşebildiklerini bildirdi. Türkiye'de 2006 yılından itibaren uygulanan ''Doğrudan Gözetimli Tedavi'' yönteminin ilk verilerinin son derece olumlu olduğunu, özellikle 2007-2008 yıllarında verem hastalarının sayılarının azalmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Karadağ, ''Dünyada her yıl 9 milyon insan bu hastalığa yakalanıyor, 1.7 milyon insan da veremden ölüyor. Bu hastalığın kontrol altına alınabilmesi için halkın eğitilmesi ve Doğrudan Gözetimli Tedavi modelinin uygulanması çok önemli. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bu vakalar azalacaktır. Yeter ki hastalar tedavilerini yarım kesmesinler'' diye konuştu. 'Utanılacak ya da saklanacak bir problem değil' Prof. Dr. Mehmet Karadağ, yüksek ateş, 3 haftadan uzun süren öksürük, iştahsızlık, zayıflama gibi belirtilerle kendini gösteren verem hastalığının, ne kadar erken tanı konulursa o kadar kolay tedavi edilebildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: ''Toplumun her kesiminde ve her sosyokültürel çevrede görülebilen tüberküloz hastalığı, utanılacak ya da saklanacak bir problem değildir. Hastalar, ağızlarından kan gelmesini beklememeli, belirtiler ortaya çıkınca hemen doktora başvurmalılar. İlerlemiş vakalarda hasta, iyileşse de akciğerlerinde hasar kalıyor. Bunların bir kısmında bizim 'überküloma' dediğimiz izler kalıyor. Akciğerlerde kireç odağı kalıyor. Erken saptadığımız hastalarda hiç iz kalmadan, tam şifaya kavuşabiliyorlar. Akciğerlerinde izle yaşayan hastalarda, başka sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Mesela akciğerinde 'tüberküloma' olan hastalar, eğer sigara içerlerse bunlarda kanser gelişme riski, tüberküloma olmayan insanlardan daha fazladır. Çünkü, akciğerin bir kısmı kendini koruma özelliğini kaybetmiştir. Buraya sigara gibi kanser yapıcı maddelerin sürekli temas etmesi, kanser oluşma riskini artırmaktadır. Bu nedenle eğitim çok önemli. Kendisinde semptom hisseden herkes, en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak, ücretsiz tanı ve tedavilerden yararlanmalıdır''