İngiltere'de kadınlar bu hafta boyunca gece kulüplerini boykot ediyor. "Kadınlar Evde" adıyla yapılan eylemde, gece kulüplerinde içkilere ilaç katılması sorununa dikkat çekiliyor.
Üniversitede ikinci sınıf öğrencisi olan Mia Davson, bu ay başlayan yeni eğitim yılının ilk sosyal etkinliğine katılmıştı.
20 yaşındaki Mia, fazla içki içmeden gecenin tadını çıkarmaya çalışıyordu.
Ama birden fenalaşmış ve yardım istediği arkadaşının üzerine yıkılmıştı.
"Yaklaşık bir saat boyunca kendimden geçmiş haldeydim; arkadaşlarım beni hastaneye götürdü" diye anlatıyor.
Mia, içkisine ilaç katıldığını düşünüyor. O günden beri de dışarı çıkma konusunda kendisini güvende hissetmiyor.
Mia, gece kulüplerinde kadınların içkisine ilaç katılarak cinsel saldırıya uğramaları sorununa dikkat çekmek için Çarşamba gecesi evde kalma kararı alan yüzlerce kadından biri.
"Kadınlar Evde" hareketi; Londra, Edinburgh, Liverpool, Bristol dahil olmak üzere 50 bölgede destek gördü.
Ancak kadınların dışarı çıkmayıp evde kalması çağrısı yapması nedeniyle bazı kesimlerden de eleştiri aldı. Bu kampanya, kadınların güvenliğine yönelik tedbirler alınması çağrısı yapıyor.
Polis kayıtlarına göre, İngiltere'de Eylül ve Ekim aylarında 198 içkiye ilaç katma vakası ve 24 enjeksiyonla uyuşturma vakası bildirildi.
Bu olaylar lisanslı gece kulüplerinin yanı sıra evlerdeki özel partilerde meydana geldi ve mağdurlar arasında kadınların yanı sıra erkekler de bulunuyor.
19 yaşındaki Helen Lavery de akranlarında son haftalarda dışarı çıkarken kendilerini güvende hissetmeme duygusunun arttığını belirterek bu kampanyaya katılma kararı almış.
İğneyle uyuşturma haberleri karşısında, "Kadınlar gece dışarı çıktıklarında kollarını tutuyor" diyor.
Leeds kentinde 20 yaşındaki üniversite öğrencileri Joscelin Sgtory ve Isabel Davies de kampanyanın oluşturduğu WhatsApp grubu ve Instagram hesabına ilginin kentte yoğun olduğunu, 18 Ekim'de açılan hesabın 4 bin takipçi kazandığını belirtiyor. Joscelin bu durumu, "kaynama noktası"na ulaşılması şeklinde yorumluyor:
"İçkiye ilaç katmak çok uzun zamandır üniversite hayatının ve dışarı çıkma kültürünün bir parçası haline gelmiş durumda ve kadınların güvenliği çok uzun zamandır sadece kadınların sorunu gibi görülüyor.
"Biz de sorunun odak noktasını, mağdurun suçlanması yerine failin ayıplanmasına çevirmeye çalışıyoruz."
Kampanyayı yürütenler, kadınlara evde kalma çağrısı yapmanın bir çelişki olduğunu ileri süren eleştirileri anlayışla karşıladıklarını belirtiyor.
Ancak, Covid salgını nedeniyle uzun zaman kapalı kalan gece kulüplerinin, yaşadıkları finansal soruna ek olarak kadınların boykotu ile bu baskıyı artırmayı ve önlem almak üzere harekete geçmelerini sağlamayı amaçladıklarını belirtiyorlar.
Bristol Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki Anna da bu hareketin kısa ve uzun dönemli hedefleri olduğunu söylüyor.
"Gece kulüpleri sektörünü düşman göstermek gibi bir derdimiz yok; tersine insanlar dışarı çıkmaya devam edebilsin diye onlarla birlikte çalışmak istiyoruz."
Isabel, gece kulüplerinin müşterilerine karşı daha özenli davranması ve güvenli bir ortam sunması gerektiğini, bugüne kadar yaptıklarının ise mekanda rahatsızlananları dışarı atmak olduğunu söylüyor.
Anna, gece kulüplerinin kalıcı ve geçici tüm personelini bu konuda eğitmesi, özel görevli kişiler belirlemeleri gerektiğini ifade ediyor.
"Kadınlar Evde" hareketinden bağımsız olarak Parlamento'ya sunulmak üzere imzaya açılan ve içkilere ilaç katılıp katılmadığını belirlemek üzere ücretsiz testlerin hükümet tarafından finanse edilmesi çağrısı yapan imza metnini şimdiden 12 bin kişi imzaladı.
170 bin kişinin imzaladığı başka bir metin ise gece kulüplerine girişte üst aramasını zorunlu kılma çağrısı yapıyor.
İçkiye ilaç katılması maksimum 10 yıl hapis cezası öngören bir suç. Ancak BBC'ye konuşan çoğu kadın, bu olayların polise bildirilmediğini söylüyor.
Polise bildirenler ise bu konuda adım atılmadığını belirtiyor.
Gece Kulüpleri Derneği başkanı Michael Kill, içkiye ilaç katılması vakalarındaki artışı "endişeyle karşıladıklarını" söylüyor:
"Bu sorunun boyutu hakkında net bilgi edinmek üzere İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturulması çağrısı yaptık."
Kill ayrıca personelin eğitilmesi, üst arama, tıbbi ve sosyal destek sağlama konusunda da adım atılabileceğini belirtiyor ve içkisine ilaç katıldığını düşünen herkesin personele ve mekan yöneticilerine durumu bildirmelerini istiyor.
Alkollü içkiler konusunda farkındalık yaratma amacıyla kurulan Drinkaware adlı yardım kuruluşu, içkiye ilaç katılmışsa bunun tat, koku ve görüntüden tespit edilemeyeceği, ancak o içkiyi içen kişi üzerinde denge kaybı, uyku hali, görme bozuklukları, kafa karışıklığı, bulantı, kusma ve bilinç kaybı gibi fiziksel belirtiler yaratacağı uyarısında bulunuyor.
Mia, bir gecede değişim olmasını beklemediğini ve henüz işin başında olduklarını söylüyor.
Joscelin de "Boykottan sonra her şeyi sonlandırma niyetimiz yok" diyor ve ekliyor:
"Cinsel saldırı faillerine karşı hiçbir şey yapılmazsa ülke olarak nasıl bir mesaj vermiş oluyoruz? Bu, ülke çapında bir tartışma konusu olmalı."