BBC Focus on Africa programı için Calais'ye gittiğimde, bir casino görmeyi beklemiyordum.
Bu Fransız liman kenti kumarla pek anılmaz, ama otelimin dışındaki casino, tehlikeli riskler alan, büyük ikramiyeyi, İngiltere'ye tek yön bileti kazanmayı uman insanlarla buluşmaya geldiğimi hatırlattı.
Bu derme çatma kampı evleri olarak gören insanlarla zaman geçirdik.
2016'da kamplar resmen yetkili makamlarca kaldırıldı ama yardım kuruluşları, ziyaret ettiğimiz kampta hala 1500 dolayında kişinin yaşadığını söylüyor.
Burada neredeyse herkesin İngiltere'ye gitme planları var. İrfan* da farklı değil ama yine de dikkat çekiyor.
Herkesin tersine, yalnız gibi görünüyordu. Sonra yanımıza bir çevirmen geldi.
Eritre'den 18 ay önce yola çıkan; tehlikeli yolculuğu boyunca Libya, İtalya ve Belçika gibi çok farklı ülkelerden geçen 16 yaşındaki genç, daha iyi bir gelecek için kaçtığını söylüyor:
"Eritre'de hiçbir özgürlük yok ve 18 yaşında zorunlu askerlik yapmak zorundasınız."
İngiltere ve Ruanda hükümetlerinin yaptığı anlaşmanın, göçmenlerin planlarını etkileyip etkilemediğini anlamak istedik.
Manş Denizini geçmeyi başaranlar, iltica başvurusunu yapmak ve yeni bir yaşam kurmaları için Ruanda'ya gönderilme riskiyle karşı karşıya.
İngiltere hükümeti yeni politikanın, insanları bu yolculuğa çıkmaktan caydıracağını söylüyor. Ancak mülteci hakları savunucuları, İrfan gibilerin Birleşik Krallık topraklarına ayak basana dek iltica başvurusunda bulunamayacakları için, tekneler ve kamyonlarla Britanya'ya geçmeyi göze aldıklarını vurguluyor.
İrfan bana ailesiyle iki aydan uzun süredir görüşmediğini söylüyor.
"Ailem nerede olduğumu bilmiyor, hiç iletişimimiz olmadı" diyor.
Calais'deki mültecilere yardım eden çok sayıda yardım örgütünden birine çalışan çevimen, İrfan'ın sözlerini çevirirken ağlamaya başladı.
Başını eğdi, boğazı düğümlendi ve ağlamado. İyi olup olmadığını sordum, başını salladı. Çevirmen kendisini toparladı ve konuşmaya devam ettik.
"Kardeşlerimi özlüyorum. Bir buçuk yıldır yollardayım. Onlara ne olduğunu bilmiyorum"
Çevirmen, İrfan'ın az önce söylediklerini çevirmeyi başarmıştı.
"Bulunup Ruanda'ya gönderilirsen ne olacak?" diye soruyorum.
"İngiltere bir hukuk ülkesi. İngiltere hükümeti beni Ruanda'ya mı gönderecek. Orası bir diktatörlük.
"Bunda ısrar ederlerse, Ruanda'da kalacağımı sanmıyorum."
İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi birçok insan hakları kuruluşu, Ruanda'yı otokratik bir ülke olarak değerlendiriliyor. Devlet Başkanı Paul Kegame, 1994'ten beri iktidarda. Kegame bir yandan etnik çatışma ve soykırımın ardından ülkeyi istikrara kavuşturması nedeniyle övgü alırken bir yandan da tek parti devletini yönetmekle suçlanıyor.
İrfan, İngiltere'de iltica başvurusu yapmaya kararlı. Çünkü orada, buradakinden daha iyi bakılacağına inanıyor.
Calais, Avrupa'nın göç krizinin bir sembolü oldu. Buradaki göçmenler, tehlikeli şişme bot ya da tekne yolculukları yaparak ya da tırlara, trenlere saklanarak İngiltere'ye geçmeye çalışıyor.
Temmuz 2016'da, Fransız makamları kampı kaldırmadan önce bir sivil toplum kuruluşunun yaptığı sayıma göre burada 7 binin üzerinde kişi yaşıyordu.
Bugünlerde, İrfan ve Calais'nin diğer sakinleri çadırlarda ve terk edilmiş binalar ve köprü altlarının da aralarında bulunduğu derme çatma yerlerde yaşıyor.
Koşullar acınacak halde ve temel ihtiyaçlara erişim kısıtlı.
Hiç kimse gerçekten burada olmayı istemiyor ama buradalar. Ve İngiltere'de yeni bir yaşam umutları var.
"İngiltere'de insanlara bakılıyor, okula gidebiliyorlar" diyor.
Calais'deki mülteciler, yardım kuruluşları ve modern teknoloji sayesinde, kamplarının dışındaki yaşamdan da haberdar. İngiliz makamlarının Ukraynalı mültecilere muamelesi bazı soru işaretleri yarattı.
Bizimle konuşan bir genç adam "Ukraynalılarla kıyaslanamayız. Otelde kalıyorlar. Avrupa makamları, bizi Ukraynalıları düşündüğü gibi düşünmüyor" diyor.
"Bizi Ruanda'ya göndermeye çalışırlarsa, bunu kimse kabul etmez" diye de ekliyor.
Görüştüğümüz gençler önlerinde parlak günlerin olduğuna, aldıkları risklerin karşılığını bir gün alacaklarına inanıyorlar.
İrfan "Yaşam zor ama katlanmayı öğrendik. Her şey iyi olacak" diyor.
Ama İrfan ve diğerleri bunun ne zaman ve nasıl olacağını bilmiyor.
*Gencin adı, kendi isteği üzerine değiştirildi.