Depremler ne zaman gerçekleşeceği belirsiz, tamamen doğal nedenlerden kaynaklanan yeryüzü olayları olarak görülür. Ancak yapılan son araştırmalar bu görüşün değişmesine neden olabilir. Sismolojik Araştırma Mektupları adlı dergide yayımlanan bir araştırmanın sonuçları, insan kaynaklı depremlerin sayısının giderek arttığını ortaya koydu.
Dünyada bu konuda en geniş kapsamlı araştırmaları yapan İnsan Kaynaklı Deprem Veritabanı'nın (HiQuake) 4 Ekim tarihli raporuna göre, son 150 yılda yaklaşık 730 farklı bölgede insan kaynaklı depremler meydana geldi.
Bu bölgelerde yaşanan depremlerin birçoğunun büyüklüğü 3 ila 4 arasında değişiyor. Araştırmacılar, insan faaliyetleri nedeniyle bazı bölgelerde meydana gelen depremlerin artış gösterdiğini belirtiyor.
Son 10 yılda 108 bölgede tespit edilen insan kaynaklı depremlerin en şiddetlisi ise 5,8 büyüklüğünde.
İnsan kaynaklı depremlerin en önemli nedenlerinin başında madencilik faaliyetleri ve barajlar geliyor.
Bu depremlerin yüzde 37'si madencilik çalışmaları nedeniyle, yüzde 23'ü ise barajlarda sıkışan suyun oluşturduğu basınçtan kaynaklanıyor.
Bir diğer yaygın tetikleyici ise hidrolik kırma gibi petrol ve gaz çıkarma yöntemleri.
Araştırmaya katılan Durham Üniversitesi'nden jeofizikçi Miles Wilson, hidrolik kırma yöntemi ile açılan sondaj deliklerinin son yıllarda arttığına ve bu deliklerin mevcut jeolojik kırılma hatlarını yeniden canlandırdığına dikkat çekiyor.
HiQuake 2016 yılında Durham ve Newscastle üniversitelerinden bir grup araştırmacı tarafından kuruldu. Proje Hollandalı petrol şirketi Nederlandse Aardolie Maatschappij tarafından finanse ediliyor.
Veritabanı oluşturulurken, bilimsel verilerle desteklenen akademik sunumlar, basında çıkan haberler, sektörel raporlar ve resmi raporlar inceleniyor.
Çin'in Siçuan bölgesinde 2008 yılında meydana gelen 7,9 büyüklüğündeki depremin de, merkez üssünün birkaç kilometre yakınındaki Zipingpu Rezervuarı'nda depolanan ve ağırlığı 320 milyon tonu bulan sudan kaynaklanmış olabileceği iddiası ortaya atılmıştı.
HiQuake araştırmacıları, bu kadar büyük bir depremin insan kaynaklı olabileceğinin düşünülmesine şaşırmış olmalarına karşın, gerekli araştırmaları yaptı ve depremin büyük ölçüde doğal tektonik kaynaklı olduğunu, ancak barajdaki suyun "bardağı taşıran son damla olduğunu" tespit etti.
Araştırma ekibinden Wilson, depremle ilgili olarak, "İnsan kaynaklı aktiviteler, birikmiş olan gerilimi açığa çıkaran, yani bardağı taşıran son damla oldu" dedi.
Araştırma ekibi nükleer patlama ve çok yüksek gökdelenler inşa edilmesi gibi etkenlerin de depremleri tetikleme olasılığını inceliyor.
22 bölgede nükleer patlamaların, iki bölgede de inşaatların depremleri tetiklediği kaydedildi.
Wilson, "Geçmiş deneyimlere bakıldığında, insan kaynaklı etkenlerin yerkürenin dış tabakasındaki güçleri etkilediğini görüyoruz. Yerkürenin bu değişimlere cevap vermesine şaşırmamalıyız" diyor.
Gelecekte yerkabuğundaki insan faaliyetlerinin artacağına dikkat çeken bilim insanları, insanoğlunun kaynak ihtiyaçları ile deprem riskini dengeleyecek çözümler bulması gerekebileceğini belirtiyor.