İnsan sütüyle vahşi doğa arasındaki ilişki...

İnsan sütüyle vahşi doğa arasındaki ilişki...

Jason G Goldman*

Her memeli yavrusunu beslemek için süt üretir. Bu sütün bileşimi, yavrunun süte ne kadar süreyle ihtiyaç duyduğuna ve iklime bağlı olarak değişir. İnsan sütüne en yakın süt ise Afrika’nın en vahşi hayvanlarından birine ait.

Dünyada üretilen ham sütün yüzde 90’ı ineklerden geliyor. Yüzde 10’u ise keçi, koyun, manda ve deveye ait. Alpaka, lama, geyik, Kanada geyiği, misk sığırı ve Tibet öküzü gibi hayvanların evcilleştirilip beslendiği ülkelerde bu hayvanların sütü de tüketiliyor.

Dünya çapında her yıl 700 milyon ton süt üretiliyor. Ama insan sütü buna dahil değil.

2013’te yapılan araştırmalar, Amerikalı annelerin dörtte üçünden fazlasının bebeklerini emzirdiğini gösteriyor. Emzirmenin birçok yararı olmakla beraber asıl işlevi bebeğin büyümesi için besin sağlamaktır.

Peki, besin değeri bakımından insan sütünde ne var? Çok tüketilen inek sütü insan sütüne ne kadar yakın? Başka hangi hayvanın sütü insan sütüne daha çok benziyor? Neyse ki bu soruları cevaplayan çok sayıda araştırma var.

 

Her canlının sütü farklı

 

Ornitorenk gibi gagalı memelilerden kangurulara, tavşandan kaplana, su aygırı, maymun ve yunus balıklarına kadar tüm memeliler yavrusunu beslemek için süt üretir. Fakat her hayvanın ihtiyacı farklı olduğu ve farklı ortamlarda yaşadığı için sütü de farklıdır. Aslında bütün sütler genellikle aynı şeyleri içerir, ama oranları farklıdır.

Örneğin balonlu foklar Atlantik Okyanusu’nun kuzeyinde çok soğuk denizlerde yaşadığı için yavrularının soğuğa dayanması için kısa sürede kalın bir yağ tabakası oluşturması gerekir. Bu nedenle sütleri yüzde 61 oranında yağ, yüzde 5 protein ve yüzde 1 süt şekeri içerir.

Bu fokların kutup ayılarına av olmadan kısa sürede doğum yapması ve yavrularını denize indirmesi zorunludur. Bu koşullarda, anne fok dört gün boyunca her gün yedi kilo yağlı süt üretir.

Oysa otla beslenen kara hayvanlarının bu kadar kısa sürede yavrusuna enerji transfer etmesi gerekmez. Bu nedenle yavrularına daha az dozlarda daha uzun süre besin aktarmak, daha uzun süre emzirmek durumundadırlar. Siyah gergedanların sütünde sadece yüzde 0,2, goril sütünde ise yüzde 1,5 oranında yağ bulunmasının nedeni budur.

 

İnsan sütü

 

İnsan sütü ise bu iki aşırı örneğin arasında yer alır ve diğer canlılarda olduğu gibi annenin kendi beslenme ihtiyacı ile yavrununki arasında bir dengeye dayanır.

İnsan yavrusu doğduktan sonra uzun süre bakıma ihtiyaç duyar. Bu nedenle annenin sütüyle çok fazla enerji transfer etmesi gerekmediğinden fazla yağlı değildir. Aksi halde yavrularına o kadar uzun süre bakmak için kendi enerjisi kalmazdı. İnsan sütünün bileşiminde yüzde 4 oranında yağ, yüzde 1,3 protein, yüzde 7,2 laktoz vardır; geri kalan yüzde 90’a yakını da sudan ibarettir.

Antropolog Katie Hinde ve Lauren Milligan’a göre, bileşimi itibariyle insanınkine en yakın süt zebra sütü. İkisinde de su oranı oldukça fazla olduğu gibi, enerjinin büyük kısmı yağdan değil laktozdan kaynaklanıyor. Oysa Homo sapiens insanın tür olarak zebralardan ayrılıp farklı bir evrim sürecine girmesi 95 milyon yıl öncesine dayanıyor.

 

Sütün bileşimini belirleyen ne?

 

İnsanın evrimi, yavrunun çok yavaş büyümesinden dolayı insan sütünün fazla yağlı olmamasını gerektiriyordu. Zebralar ise kurak bölgelerde gelişmişti. Yavrunun su oranı yüksek bir sütle beslenip terleme yoluyla serinleme becerisi kazanması hayati önem taşıyordu. Yani her iki süt bileşimi birbirine çok yakın olsa da bu şekilde olmaları farklı evrimsel nedenlere dayanıyordu.

Sütün evrimini daha iyi anlamak için Auburn Üniversitesi’nden biyolog Amy Skibiel 130 farklı hayvanın sütüne ait verileri inceledi.

İnsan sütü ile zebra sütü arasındaki benzerlik bir yana bırakılırsa, birbirine yakın türlerin sütünün de benzerlik gösterdiği görüldü.

Ayrıca sütün yoğunluğunu belirleyen bir başka faktör de yavrunun ne kadar süreyle beslenmesi gerektiğidir. Balonlu foklar yavrusunu sadece dört gün emzirir. Bu nedenle sütün yağ içeriği yoğundur. Oysa bazı yunus balıkları 18 ay boyunca emzirir.

Bir diğer etken de hayvanın beslenme şeklidir. Etçil memelilerin sütünde daha fazla yağ ve protein vardır.

 

Sütün işlevi

 

Bütün memelilerin ortak özelliği olarak sütün 160 milyon yıl önce ortaya çıktığı sanılıyor. Bunun sinapsid adı verilen bir canlı ile başladığı söyleniyor. Fakat yavrunun beslenmesinde büyük önem taşıyor olmasına rağmen, ilk fonksiyonu bununla pek ilgili olmayabilir.

Bir hipoteze göre, süt esas olarak yavrunun bağışıklık sistemini güçlendirme işleviyle ortaya çıktı. Bir diğerine göre ise süt, kabuğu geçirgen özellik gösteren yumurtaların nemli kalmasını sağlamak için üretilmeye başlandı. Ördek gagalı ornitorenkler yumurtadan çıkınca annelerinin sütünü içer, ama bunu meme ucundan emerek değil, dönüşüme uğramış ter bezlerini yalayarak yapar.

İster beslenme amacıyla, ister bağışıklık ya da nem amacıyla ortaya çıkmış olsun, 160 milyon yıl önce yaşamış olan ve yumurtlayan memeli öncesi canlıya, ürettiği sütten dolayı minnettarız. Bizi besleyip büyüten bu süt oldu. Yediğimiz yağ, yoğurt, peynir, dondurma da cabası.