International Alert: İklim değişikliği Suriye'deki şiddeti tetikliyor

International Alert: İklim değişikliği Suriye'deki şiddeti tetikliyor

Barış alanında yaptığı çalışmalar ile dünya çapında tanınan International Alert, İklim Değişikliği ve Suriye Krizi arasındaki ilişki üzerine bir bilgi notu hazırladı. Notta, 2006-2011 yılındaki kuraklığın Suriye krizini nasıl tetiklediği bilimsel veriler ile ortaya konuyor. 

"İklim değişikliğinin, sel ve kuraklık gibi etkileri, sadece felaketlerin yarattığı yıkıcı etkiler olarak karşımıza çıkmıyor. Bu etkiler, sosyal, politik ve ekonomik faktörler ile birleşerek istikrarsızlıklara sebep oluyor. Halihazırda yoksulluk, zayıf politik yapı gibi sorunlar ile yüz yüze olan bölgelerde iklim değişikliği çarpan etkisi yaratarak, şiddet olaylarının tetiklenmesine neden olabiliyor ve barış ihtimalinin azalmasına sebep oluyor" ifadesinin yer aldığı notta, "Suriye Krizi’nin kökenlerindeki önemli tetikleyicilerden biri de iklim değişikliği. İklim değişikliğinin etkileri ile insani yardım krizi arasında belirgin bilimsel bağlantılar bulunuyor" görüşü dile getiriliyor.

 

"Dünya İnsani Yardım Zirvesi bir fırsat"

Suriye'de 250 bin kişinin hayatını kaybettiği hatırlatılan notta, ülkedeki 13.5 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyduğu vurgulanıyor. Notta, 60 liderin katıldığı Dünya İnsani Zirvesi'nin Suriye'deki kriz açısından bir fırsat olduğu, "Dünya İnsani Yardım Zirvesi, bu açıdan insani yardımı nasıl yaptığımızı tekrardan değerlendirmemiz için önemli bir fırsat sunuyor.  Tekrardan, insani kriz ortaya çıktığında verdiğimiz plansız tepkilerden oluşan sisteme odaklanabiliriz" ifadesiyle belirtiliyor.

 

International Alert'in hazırladığı 'Suriye bilgi notu' şöyle:

İklim değişikliğinin muhtemelen şiddetini arttırdığı ve süresini uzattığı kuraklığın yarattığı yıkıma dair bilimsel veriler durumun vahametini ortaya koyuyor.

İklim değişikliği ile ilgili risklere müdahale etmek, insani yardıma olan ihtiyacı azaltarak binlerce insanın hayatını kurtarabilir ve barış ile sürdürülebilir kalkınmayı güçlendirebilir. 23-24 Mayıs’ta İstanbul’da düzenlenecek olan Dünya İnsani Yardım Zirvesi, iklim değişikliğinin getirdiği risklere de müdahale etmek için önemli çok önemli bir fırsat olarak önümüzde duruyor.

İklim değişikliği, tüm dünyada felaketlerin sayısını ve yoğunluğunu arttırıyor. Hassas ve çatışmalarından devam ettiği coğrafyalar, iklim değişikliği kaynaklı felaketler ile yüz yüze. Üstelik, hassas politik ve sosyal yapıları yüzünden iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ve sel gibi afetler daha yıkıcı etkile bırakıyor. Afetlerden etkilenen insanların yüzde 80’i, hassas ve çatışmalı bölgelerde yaşıyor, ve 2009 Çad Kuraklığı ya da 2008 Myanmar Kasırgası gibi büyük afetler de çatışmaların yaşandığı bölgelerde yaşanabiliyor

İklim değişikliğinin, sel ve kuraklık gibi etkileri, sadece felaketlerin yarattığı yıkıcı etkiler olarak karşımıza çıkmıyor. Bu etkiler, sosyal, politik ve ekonomik faktörler ile birleşerek istikrarsızlıklara sebep oluyor. Halihazırda yoksulluk, zayıf politik yapı gibi sorunlar ile yüz yüze olan bölgelerde iklim değişikliği çarpan etkisi yaratarak, şiddet olaylarının tetiklenmesine neden olabiliyor ve barış ihtimalinin azalmasına sebep oluyor.

Sıcaklıklar giderek artarken, bir yandan da iklim değişikliğinin afetler üzerindeki etkileri giderek daha da belirgin oluyor. 

Bu açıdan, Suriye Krizi’nin kökenlerindeki önemli tetikleyicilerden biri de iklim değişikliği. İklim değişikliğinin etkileri ile insani yardım krizi arasında belirgin bilimsel bağlantılar bulunuyor.

Suriye: Kuraklık, güvensiz yaşam alanı, göç ve çatışmalar

Giderek artan yoksulluk, artan işsizlik, özgürlük kısıtları, yolsuzluğun yanı sıra iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki baskısı ve gıda üretimi üzerindeki etkileri de sosyal huzursuzluğu tetikleyen faktörler arasında görülüyor.

Suriye, tarımsal üretimi sekteye uğratan, ekonomik sorunlara yol açan ve göçe neden olan bir kuraklık yaşadı[2]. 2006 ve 2011 yılları arasında yaşanan kuraklık,  özellikle, ülkenin tahıl ambarı olan ama aynı zamanda en yoksul kuzey doğu bölgesini etkiledi. Bölgedeki bir çok aile etkilendi, geçim kaynağını kaybetti. Bölgede ilgili tarihler arasında iç göç yaşandı, birçok çiftçi ve tarımsal üretimden geçinen kırsal bölgeden, şehirlere göç yaşandı. Özellikle, Dara gibi hali hazırda altyapı, sağlık, su ve istihdam gibi alanda sorun yaşayan kasabaların ve kentlerin nüfusu daha da arttı.

2012 yılında yapılan bir araştırma ise, bölgede kuraklığın iklim değişikliği tarafından etkilendiğini, özellikle ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, bölgede kış kuraklığının giderek daha yaygın bir hale geldiğini ve bu yağış rejim değişikliğinin ortaya çıkmasında, insan kaynaklı iklim değişikliğinin rolü olduğunu gösteriyor[3]. Makalenin yazarı Martin Hoerling, çalışmalar yürüttüğü sitesine göre durumu “bölgedeki kuraklık o kadar büyük ki sadece doğal yollarla açıklamak mümkün değil” diye yorumluyor.

Hatırlanacağı gibi, Suriye’deki ilk protesto gösterileri,  Mart 2011’de kuraklık bölgesi, Dara’da gençlerin hükümet binasına yürümesi ile başladı. Gizli polisin aşırı güç kullanımı ve gençlere yaptığı işkenceler[5]ile bu barışcıl gösteriler giderek, bölgede kuraklıktan etkilenen diğer kasabaları da takip ederek yayıldı. Sivil ve barışcıl protestolar ile başlayan sonrasında ise diğer politik ve sosyal etmenler ile beraber bir sivil savaşa dönüşen Suriye krizinde, şu ana kadar 250.000 insan hayatını kaybetti 4.8 milyon insan ise göç etmek zorunda kaldı (UNCHR). Uluslararası toplum şu ana kadar, 3 milyar dolarlık bir kaynağı bölgede insani yardıma harcadı. İkinci Dünya Savaşından beri Dünya’nın karşılaştığı en büyük göç dalgasına yol açan krizin nasıl çözüleceği bilinmiyor.

İklim değişikliğinin muhtemelen şiddetini arttırdığı ve süresini uzattığı kuraklığın yarattığı yıkıma dair bilimsel veriler durumun vahametini ortaya koyuyor.

Suriye’deki Kuraklık ile ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve politik etkiler:

Suriye’nin kuzey doğusundaki hayvan stokunun yüzde 85’I yok oldu, 1.3 milyon insanın hayatı etkilendi. Bölgedeki tarımcılıkla geçimini sağlayan ailelerin neredeyse yüzde 75’I mahsullerin tamamının toprakta kalmasından etkilendi.

Bölgede uzun süredir devam eden kötü kaynak yönetimi yüzünden, kuraklığın etkileri daha da derinleşti. Buğday ve pamuk gibi su yoğun tarıma verilen teşvikler, verimsiz sulama tekniklerini teşvik ediyordu.

Çifçiler, su teminini arttırmak için yer altı sularını daha fazla kullanmaya başladı. Kuraklık ikinci üçüncü yılına girince, Hükümet, birçok kamu teşvikini kaldırdı, sonuç olarak mazotun ve gübrelerin fiyatı bir gecede bir kaç katına çıktı Hükümetin kötü yönetimine kızgınlık gibi hali hazırda var olan sorunlara, gıda güvencesizliğine maruz kalan 1 milyon insan eklendi. Gıda güvencesizliği ülkede şiddetli çatışmaların yaşanmasına neden olan sorunlardan biri Hükümet insani krize mücadele etmede başarısız oldu ve  kırsal bölgede giderek artan memnuniyetsizliği daha da ateşledi. İlk protestolar, polisin gençleri tutuklayıp işkence yaptığı Dara’a adlı kırsal kasabada yaşandı. Suriye’de çatışmalar devam ediyor. Şimdiye kadar 250.000 kişi hayatını kaybetti, 13.5 milyon kişi Suriye’nin içinde insani yardıma ihtiyaç duyuyor, 6.6 milyon Suriye’li iç göçe maruz kaldı, 4.8 milyon insan ise ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Sonuç

Dünya İnsani Yardım Zirvesi, bu açıdan insani yardımı nasıl yaptığımızı tekrardan değerlendirmemiz için önemli bir fırsat sunuyor.  Tekrardan, insani kriz ortaya çıktığında verdiğimiz plansız tepkilerden oluşan sisteme odaklanabiliriz. Ki bu sistem, bir kaç havlu ile selleri durdurmaya benziyor. Ya da, afetleri, iklim değişikliğini ve çatışmaları birlikte düşünen bir bütüncül önleyici yaklaşım sunabiliriz.

Bunu başarmak, barış, kalkınma ve insani yardım topluluklarının, insani krizlerinin ortaya çıkmadan risklerini azaltacak olan, afet ve çatışmaların önlenmesine dair çalışmalara odaklanmalarına engel olan duvarları yıkmak anlamına geliyor. Eğer, Zirve, uluslararası toplumu, insani yardımı, kurumsal yapılar ve fon imkanları ile destekleyecek yapılar ile beraber yeniden tanımlamaya doğru zorlarsa, ortaya çıkan hazarların kökündeki nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik eylemler planlamak mümkün olabilir.