İoannis Grigoriadis: 'Sarhoş gemi' Yunanistan

İoannis Grigoriadis: 'Sarhoş gemi' Yunanistan

 

İoannis N. Grigoriadis

(Taraf- 14 Mayıs 2012)

 

'Sarhoş gemi' Yunanistan

 

Yunan solunun en temsîlî aydınlarından biri olan, yazar ve eski milletvekili Mimis Andrulakis, son yazısında Yunanistan’ı “şarhoş gemi”ye benzetti. “Sarhoş gemide, mürettebat değişir, içki değişir, ama sarhoşluk ve onu müteakip baş ağrısı aynı ve beter olur... Yeni mürettebat felakete yol açabilecek seçim yapmak üzere. Sözkonusu yeni değiştirilen mürettebat 6 Mayıs seçiminde oy oranını üç katına çıkaran radikal sol SYRİZA ve sosyal demokrat Demokratik Sol (DİMAR) partileri.

Yunan siyasi tarihinde 1958’den şimdiye dek ilk kere sol bir parti ikinciliği elde etti. Yunan solu iktidara o kadar yakın gelmemişti. 1989 yılında ilk kez sol İttifak’ın Başkanı Harilaos Florakis’e hükümet kurma görevi verilmişti, fakat İttifak üçüncü partiydi o seçimlerde. Hemen sonra KKE kısa vadeli bir koalisyon hükümetine katıldı. Şimdi SYRİZA ikinci parti. Birincilik kazanan Yeni Demokrasi’den farkı sadece yüzde iki. Fakat ironik bir şekilde SYRİZA iktidar olmaya pek istekli görünmüyor. Lideri Aleksis Tsipras’ın “sol hükümet” konulu ve diğer büyük partilerin olumlu açıklamalarına rağmen, SYRİZA, hükümet kurma görevini pek ciddiye almayıp boşa harcadı.

Bu tavrının iki nedeni var. Birincisi, oy hesapları. Seçim sonrası anketlere göre SYRİZA, pozisyonunu güçlendirip birinci parti oluyor, PASOK ise tek haneli oranlara düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Birçok yorumcuya göre, SYRİZA ve liderinin dinamiği 1970’lerin PASOK’u ve Andreas Papandreu’ya benzetilebilir. Koalisyon hükümeti kurulamazsa, Yunanistan haziran ayı içinde yine seçime gidecek. O halde SYRİZA’nın birinciliği elde etme şansı parlak görünüyor. Halk, siyasi sorumluklarını kabul edip reformu ilerletmekle görevlendirilen koalisyon hükümetlerine katılan partileri hiç ödüllendirmedi. Tam aksine, şu âna kadar reform programına dokunan yandı. Bu nedenle Yeni Demokrasi ve PASOK, reform programının yankılarını kamuoyuyla paylaşıp SYRİZA’nın yükselişine son vermek için onu iktidar paylaşmaya çağırıyorlar. Aynı nedenle DİMAR partisi de, Yeni Demokrasi ve PASOK’un başkanlarının, Fotis Kuvelis’in liderliği altında koalisyon hükümeti taleplerine karşı direniyor.

Sol partilerin pozisyonu ise hassas. SYRİZA bir açıdan protesto partisinden iktidar partisine değişimini kanıtlamak istiyor. Diğer açıdan seçim öncesi aldığı ve rağbetine önemli rol oynayan popülist, reform karşıtı açıklamalarının arkasında kalmasının zorluğunu hissediyor. Tsipras, 1981 yılında sağlam bir ekonomi devraldığı Andreas Papandreu’nun popülist politikaları için avantajlı pozisyonda olmadığını anlamaya başladı. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası ile yapılan ve Yunanistan’ın finansmanını sağlayan borç antlaşmasının feshedileceğini defalarca tekrarladıktan sonra, artık Tsipras antlaşmayı yeniden müzakere etmek istediğinin altını çiziyor. Açıklamalarında “avro’ya evet, borç antlaşmasına hayır” derken, Yunan kamuoyundaki karmaşayı yansıtsa bile pek ikna edici gelmiyor uluslararası camiada. DİMAR ise, reforma karşı daha mütevazı ve ılımlı pozisyonundan vazgeçmeden, PASOK ve Yeni Demokrasi’nin koalisyon hükümetine katılmanın ağır siyasi bedelinden nasıl kurtulacağını tartışıyor.

Yunan solu seçim başarılarını yönetmede sorun yaşar ve küçük hesaplar yaparken de, Avrupa’da Yunanistan için tablo giderek karamsarlaşıyor. Seçim sonuçlarına göre, Yunan halkının kriz konusunda hâlâ inkâr halinde olduğu, reform paketine destek vermediği ve siyasi elitin bu konuda yeterince istekli olmadığı algılanıyor. Yeni müzakere sözkonusu olsa bile, kaldırılması öngörülen tedbirlerin yerini alacak ve aynı tasarrufu sağlayacak yeni tedbirler sunulmadıkça, müzakere önerisi ciddiyetini kaybediyor ve ihtimali çok zayıf kalıyor. Avrupa kurumlarının Yunanistan’a güveni artık az. Geçen hafta yeni borç taksiti, Yunan hükümetine kısıtlı olarak havale edilmiş. Zaten Avrupa baskısı hissedilmeye başlandı. Gönderilen para sadece borcun ödenmesi için yeter, hükümet güncel ihtiyaçlarını karşılamayacaktır. Son hafta da, eğer hükümet kurulamazsa ve yeni seçimden reform karşıtı partiler galip çıkarsa, Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nden ayrılışı uzak bir ihtimalden çıkıp artık muhtemel bir senaryo olarak konuşulmaya başlandı. SYRİZA PASOK’a ve Aleksis Tsipras Andreas Papandreu’ya benzetilebilse bile, konjonktür tamamen farklı. Popülizmin hayat damarı –yani devlet parası– bugünkü Yunanistan’da yok, ve Tsipras’ın vaatlerinin gerçekçi olmadığı apaçık olacak. Asıl soru, bu belli oluncaya kadar Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nin içinde kalıp kalmayacağı. İronik bir şekilde Andreas Papandreu’nun söyleyip yapamadığına –Yunanistan’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan çekilmesine– Tsipras’ın popülizmi ulaşabilir. Papandreu “sarhoş” çıkmadı, ya Tsipras?