Mehmet Şevket Eygi (MilliGazete, 25 Şubat 2012)
Suriye'de, sayıları en fazla yüzde on olan Nuseyrî azınlığı egemendir.
Suriye Sünnîleri ağır baskılar, zulümler, işkenceler, kıyımlar altında inlemektedir.
İran İslam Cumhuriyeti'nin Suriye'deki Nuseyrî azınlık diktatörlüğünü desteklemesi üzüntü vericidir.
Türkiye'deki bazı radikal ve aktivist Müslümanların Suriye'deki Esed rejimini desteklemeleri de dikkat çekicidir.
Din bir bayrak olarak kullanılmaktadır ama iş mezhebe gelince, öncelik ona verilmektedir.
Ortadoğu'da dehşetli rekabetler vardır.
İran, Irak, Suriye Şiî grubu.
Türkiye, Suudî Arabistan Sünnî grubu.
ABD, İsrail, AB satrançta Sünnîleri, bu arada Suriye'deki halk isyanını destekliyor.
İran'ın isminin İslam Cumhuriyeti, Türkiye'nin laik cumhuriyet olması Suriye rejiminin haksızlığını değiştirmez.
ABD ve İsrail'in Türkiye ile İran'ı savaştırmak istediğini anlamak için strateji uzmanı olmak gerekmez.
Böyle bir savaş iki ülke için felaket, Ortadoğu için dehşet, insanlık için kıyamet olacaktır.
Yakın tarihte ABD ve İsrail, İran ile Irak'ı sekiz sene boyunca savaştırmış, hem iki İslam ülkesine büyük zarar verdirtmiş, hem de yüz milyarlarca dolarlık savaş rantı elde etmişti.
Şu anda Irak parçalanmıştır, Kuzey'de, bağımsızlığını yakında ilan etmeye hazırlanan bir Kürt devleti fiilen kurulmuştur.
Irak'taki Şiî rejimi Sünnîleri ezmektedir.
Ortadoğu'daki Sünnî Şiî (Bizans Sasanî, Osmanlı Safevî) mücadele ve rekabeti yeni değildir, iki bin senelik bir kutuplaşmadır.
Türkiye ile İran kesinlikle savaşmamalıdır.
Böyle bir savaşın, ne Türkiye'ye, ne İran'a faydası olacaktır.
Milyonlarca asker ve sivil ölecek, iki ülke harap olacaktır.
Türkiye rejimi Sünnîlik fanatizmi yapmamaktadır.
İran'da 20 milyan Sünnî yaşamaktadır, başkent Tahran'da en az bir milyon Sünnî vardır ama onların, bilhassa Cuma namazı kılabilecekleri bir tek mescid ve camileri yoktur, rejim buna izin vermemektedir.
Son yıllarda Türkiye'de üç yüzden fazla Şiî camii yapılmış, ibadete açılmıştır. Yeni Şiî camilerinin de inşaatı devam etmektedir.
İran'ın yarısından fazlası Türkçe konuşmaktadır.
İran Şiî bir İslam cumhuriyetidir.
Laik Türkiye (sosyolojik açıdan, dinî açıdan değil) Sünnî bir cumhuriyettir.
Heterojen bir yapıya sahip Türkiye Alevileri Câferileştirilmek isteniyor.
Kripto Hıristiyanların ve Kripto Yahudilerin bir kısmı iğreti Alevî kimliği postu altında gizlenmektedir.
Ne Türkiye, ne İran homojen bir yapıya sahiptir.
Türkiye Sünnîleri Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma gibi isimleri kullanıyor ama İran Şiîleri Ömer ve Osman gibi isimleri kullanmıyor ve bunlardan nefret ediyor.
Türkiye rejimi İran Sünnileri ile ilgilenmiyor ama İran'daki Şiî rejim Türkiye'deki Şiîler ve Alevilerle yakından ilgileniyor.
Benim kültürüm, Sünnîlikle Şiîliğin uyuşmayacağını ve bağdaşmayacağını anlamaya yeterlidir.
İki komşu Müslüman ülkenin kesinlikle savaşmasını istemem.
İran'daki yirmi milyon Sünnîye, en az, oradaki küçük Ermeni azınlığı kadar hürriyet verilmesini isterim.
Mezhep kavgaları durdurulmalı ve dondurulmalıdır.
Şiîlikte taqiyye ve kitmanın beş vakit namaz gibi farz olduğu, taqiye ve kitman yapmayanın dini olmadığı inancı dolayısıyla Sünnilerle Şiilerin tartışıp anlaşmaları imkansızdır.
Pakistan'daki acıklı ve ibretli duruma bakalım: Şiilerle Sünniler barış içinde yaşayamıyor, zaman zaman kan gövdeyi götürüyor
Cenab-ı Hak bizi mezhep savaşlarından korusun.
Türkiye ile rekabet etmesin, iki ülke arasında iyi münasebetler, iyi komşuluk ve işbirliği olsun.
İnşaallah ileride Türkiye ile İran arasında pasaport bile kaldırılsın.
Evet:
Aramızdaki, usûle ait vahim ihtilaf ve anlaşmazlıklara rağmen savaşmamalıyız, barış içinde yaşayabilmeliyiz.