İşadamı Babek Zencani röportajıyla İran’da birçok ödül alan gazeteci Rıza Zendi, “Zencani, 15 yıldır Türkiye ile iş yapıyor. Mesela ona kredi ayarlayan banka yöneticisi, ya da uzun yıllar deri ticareti yaptığı işadamı kim?” diye sordu.
İran yakın tarihinin en büyük yolsuzluk dosyası olarak kabul edilen Zencani -dolayısıyla Zarrab- dosyasının akıbetinin ne olacağına siyasal gücün birçok merkez arasında paylaşıldığı, Şûralar Rejimi olarak nitelenen ‘İran iç siyaseti’ karar verecek.
Doğan Ertuğrul’un Zaman’daki haberine göre, dini lider Hamaney’e çok yakın isimlerin görev yaptığı yargı, Enerji Komisyonu Başkanı Sultani’nin de dediği gibi dosyanın sadece bir bölümüne eğilebilecek. Çünkü Zencani dosyası aynı Zarrab dosyası gibi siyasi bir dava. Dosyayı siyasi hale getiren sadece bazı eski hükümet görevlilerinin adının karışması değil. Zencani dosyası İran’ın son 8 yılına damgasını vuran Ahmedinejad döneminin, -Tıpkı Türkiye’nin son yılları gibi- hatta kimi gazetecilere göre Ahmedinejad rejiminin yargılanması, hesap vermesi anlamına geliyor. Birçok siyasetçi, akademisyen ve gazeteci Ahmedinejad’ın iktidarının son yıllarında ambargoları da bahane ederek yolsuzluk üzerine kurulu yeni bir ekonomi ve yeni bir zenginler sınıfı oluşturduğu konusunda hemfikir. Hükümetin kendisine yakın işadamlarına gece yarıları, kamu ve özel bankalardan kredi ayarladığı, yolsuzluk yaptığına dair büyük iddialar bulunan bazı işadamlarının -üstelik bu iddialar İran gibi bir rejimde bile kamuoyunda tartışılırken- bizzat eski cumhurbaşkanı ve kabine üyeleri tarafından korunduğu bir dönemden söz ediyoruz.
Ruhani yönetimi, bir taraftan dünyaya yeni bir imaj sunmak, bir taraftan eski dönemin gerçekten ülkeyi büyük bir krize sokan, dolar kurunun son 3 yılda 4 katına çıktığı yolsuzluk ekonomisini kontrol altına almak için bazı adımlar atabilir. Ancak işinin hiç kolay olmadığı açık. Çünkü Zencani davası gibi dosyaların önüne hem iç politik hem de Türkiye ile ilişkiler gibi diplomatik engellerin çıkma ihtimali yüksek. İç politik risklerin en önemlisi soruşturmanın, dosyayı kapatmaya gücü yetecek bazı isimlere ulaşma ihtimali. Şöyle ki Ahmedinejad, en büyük rakibi Meclis Başkanı Laricani’yi kardeşi Fazıl Laricani’nin yolsuzluklarına göz yummakla suçladığında ima ettiği isim Babek Zencani’ydi. Oysa Zencani’nin Ahmedinejad’ın İstihbarat Bakanı Muslihi’nin çok yakın arkadaşı olduğu biliniyordu. Üstelik Zencani, Ahmedinejad döneminin yolsuzluk sembollerinden biriydi. Ama eski cumhurbaşkanı, Zencani’nin Laricani ile bir bağlantısını bulmuştu ve bunu ustalıkla kullandı. Şimdi Yargı Erki başkanı olan 3. kardeş Sadık Laricani’nin, Zencani dosyasının üzerine ne kadar gidebileceğini zaman gösterecek.
Diğer taraftan Zencani dosyasının eğer üstüne gidilirse Türkiye ile ilişkilerde büyük gerilime yol açacağı ortada. Türk kamuoyu İran’ın, sadece mallarına el koymakla yetinmeyeceğini açıkladığı ve 3 milyar dolar nakit istediği Zencani’nin Ankara ile bağlantılarını henüz bilmiyor. Zencani de Zarrab gibi korundu mu, onun da Zarrab gibi hükümet üyeleri ve banka yöneticileriyle ilişkileri var mı, varsa boyutları ne? Zarrab birçok İranlı akademisyen ve yöneticinin belirttiği gibi Zencani’nin sarrafı ya da patronu mu, Türkiye için hâlâ meçhul. Ama İran siyasetinin, Devrim Muhafızları ya da istihbaratının bunları bilmeme ihtimali yok. Buna ihtimal vermek İran’ın istihbarat ve yurtdışı operasyon yeteneğini yok saymak olur. Bu yüzden iki dosyada da, özellikle Zarrab dosyasında -hükümetin iplerinin- en hafif ifadeyle inisiyatifin İran’ın elinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zencani dosyasını iyi bilen Hukuk Komisyonu Başkanı Purmuhtar ve İktisadi Fesad Komisyonu Başkanı Yusufyan’ın Zarrab dosyasını geçiştirmeye çalışmasını da İran makamlarının elindeki büyük bir enstrümanı gündeme getirmeme çabası olarak görmek mümkün.
Neyse ki daha özgür bir ülke ve basın için mücadele eden az sayıdaki İranlı siyasetçi, akademisyen ve gazetecinin çabaları iki dosyanın, dolayısıyla iki ülkenin geleceği hakkında umut veriyor. Zencani dosyasını başından bu yana ısrarla takip eden, Tahran’da bulunduğumuz günlerde de birkaç kez konuyu manşete taşıyan İtimad ve Şark gibi gazeteler, Zencani ile yaptığı son röportajla konuyu tüm İran’ın gündemine taşıyan ünlü gazeteci Rıza Zendi gibi isimler Türkiye’nin bir dönem dilinden düşürmediği ‘temiz toplum ve siyaset’ için büyük fırsat sunuyor.
Şark gazetesinin manşetten “Zencani’nin İran’daki şirketlerinin tamamı bile borcunu ödemeye yetmiyor. Yurtdışındaki paraları ve mal varlıkları İran’a getirilmeli” başlığıyla çıktığı gün ziyaret ettiğimiz Yayın Yönetmeni Mehdi Rahmanian, “Biz İran’ın şartları içinde bu büyük yolsuzluğun çözülmesi için çaba gösteriyoruz. Zarrab dosyası hakkında da çok sayıda haber yaptık. Ancak hem İran makamları Zarrab dosyasına ilgi duymuyor hem de Türk kamuoyunda Zarrab’ın İran ilişkileri hakkında çok az bilgi var. Belge ve bilgi paylaşalım Zarrab dosyasını da İran kamuoyuna taşıyalım” deme cesareti gösteriyor.
Zencani röportajıyla İran’da birçok ödül alan, soruşturmanın derinleşmesine sebep olan Rıza Zendi ise Türk basınına konuşmaktan çekiniyor. Sadece Zencani ile Zarrab arasındaki ilişkiyi şu çarpıcı ifadelerle dile getirmekle yetiniyor:
“Zarrab Türkiye’de medyatik bir isim. Bu nedenle Zencani onun bağlantılarını da kullanmış olabilir. Ama bana kalırsa Zencani, Türkiye’de Zarrab’dan çok daha derin bağlantılara sahip. Çünkü İran’daki bağlantıları Zarrab’la kıyaslanmayacak kadar güçlü. Şöyle düşünün, Zarrab 5 yıldır Türkiye’de ve hükümetten bu kadar isimle yakın ilişki kurdu. Zencani ise en az 15 yıldır Türkiye ile iş yapıyor. Mesela Zencani’ye kredi ayarlayan banka yöneticisi ya da Zencani’nin uzun yıllar deri ticareti yaptığını söylediği işadamı kim? Onların bulunması bile Zencani’nin derin bağlantılarını ortaya çıkarabilir.”
Zendi’nin bu çarpıcı ifadeleri, Yargı Erki Sözcüsü ve İran Başsavcısı Muhsin Ejei’ye atfen Dunya-e Ektisad başta olmak üzere birçok gazetede çıkan “Zencani’nin şirketlerinin bulunduğu ülkelerden -Türkiye gibi- bazı isimler ve işadamları geldi, Zencani’nin borcunu ödemeyi teklif etti. Biz hangi nedenle borcu ödemeye razı olduklarını sorunca, bir daha görünmediler.” ifadelerini daha anlamlı ve çarpıcı hale getiriyor. Bu ifadeler gerçekten doğru mu, doğruysa Türkiye’de kim neden Zencani’nin borçlarını üstlenmek istedi, sorularının mutlaka açıklığa kavuşturulması gerek.
Türkiye ve İran makamları, yargısı, meclisleri işbirliği için de bu iki dosyayı, iki ülke arasındaki kara para transferiyle büyüyen yolsuzluk ekonomisini bitirmek için adımlar atabilir. Ya da en başında söylediğimiz gibi bir suç ortaklığı ile iki taraftaki yolsuzlukların ve iki ülke arasındaki kirli ilişkilerin üstü örtülebilir. Soruşturma kapatılırsa Zencani’nin akıbeti ne olabilir? Eğer şanslı ise İran, Türkiye’yi örnek alır ve Zencani de Zarrab gibi kahraman ilan edilir. Ya da İran sorunu kendi usulünce çözer Zencani, konuşmasın diye Mihaferid Hüsrevi gibi idam edilir.