İran’daki protesto eylemlerinde kadınlar en ön saflarda. 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin polis gözetimindeyken ölmesi, yeni kuşağı yeni haklar ve özgürlükler talep etmek için harekete geçirdi.
Ancak birçok İranlı rejime karşı gelmenin gerçek bir risk olduğunu söylüyor. Ülkenin batısında yaşayan üç kadın, ülkede son yıllarda görülen en büyük protesto dalgasıyla ilgili düşüncelerini yazdı. İsimlerini kendi güvenlikleri için değiştirdik.
“Gösterilere katılıyor ve olanları yakından görüyorum. Bu tür şeylere ilk tanık oluşum ve şoke oldum. Polis, daha slogan atma fırsatı bile bulamadan insanların üzerine ateş açmaya başladı. Ellerinde pompalı tüfekler vardı ama bence gerçek mermi kullanıyorlardı çünkü çıkan ses büyüktü.
İnsanlara ellerindeki sopalarla saldırdıklarını kendi gözlerimle gördüm. Çok yakındaydılar ve bana da vurdular ama kurtulmayı başardık.
Günlük yaşam eskisi gibi değil. Dükkanlar akşam olmadan kapanıyor. Geçmişte gece de açık kalırlardı. Sokaklarda daha az araba var. Eskiden geceyarısına kadar sokaklarda insanlar olurdu. Şimdi kolayca araçlara ve hatta evlere bile saldırıyorlar.
Başaracağımıza eminim. Rejimin acımasız olduğu gerçeğine karşın, insanlar gerçekten cesur. Halkı sürekli bastıramayacaklarına eminim.
Sadece polisin acımasız olduğunu söylemek istiyorum. Gözlerimin önünde yaşlılara bile saldırdılar. Kadınlara saldırdılar. Kadınların özellikle başlarına vuruyorlar. Kadınlara daha çok saldırıyorlar. Ama benim için en önemli olan, başörtümü çıkartıp, polisin gözleri önünde yürümekti.
Başka kadınların da aynısını yaptığını gördüm ama polis hiçbir şey diyemedi. Bu da kazandığımızın bir işareti.”
“Eylemlerin ilk gününde, katılımcıların ve slogan atmaya başlayanların % 90’ı kadınlardı. Başlangıçta, güvenlik güçleri gösterilerde kadınlara katılan erkekleri hedef alıyor, saldırıyor ve baskı altına alıyordu.
Sloganlar “Kadın, yaşam, özgürlük” ile başlıyor. Meydan kadınlarla, acıya maruz bırakılmış cesur ve kızgın kadınlarla doluydu; coplardan ve güvenlik güçlerinin evinize dönün çağrılarından korkmuyorlardı.
Kadınların karşılaştığı tüm ayrımcılıklara karşı çıkmak için oraya gelmişlerdi. İnsanların davaları için gösterdiği cesareti ve kararlılığı gördüm. Güvenlik güçlerinin gözündeki korkuyu gördüm. Kadınlar eşitlik kavgalarından vazgeçmek istemedi. Hala istemiyorlar.
Kentin çeşitli yerlerine konuşlandırılan özel güçlerin sayısı gerçekten büyük ama insanlar hala günlük yaşamlarına devam ediyor ve ne yapmaları gerekiyorsa onu yapıyor.
Grev olduğu günler bütün dükkanlar kapalıydı ama insanlar yine de dışarı çıktı. Rejime onlardan korkmadıklarını, sokakları terk etmeyeceklerini ve protestoları bırakmayacaklarını göstermek istiyor gibi görünüyorlar.
Beni şaşırtan bir şey de insanların güvenlik güçlerine karşı aldırmaz bir tepki vermesi. Gündüzleri yanlarından kolayca geçiyorlar ve akşam yine protestolara başlıyor, ateşler yakıyor, sloganlar atıyorlar.”
“Gerçek bir direniş gördüm, özellikle de bu protestolara katılan gençlerde. Bu kuşak cesur ve korkusuz. Hapse girebileceklerini, tutuklanabileceklerini, işkence görebileceklerini ve hatta öldürülebileceklerini biliyorlar ama yine de bu devrime katılmakta ısrar ediyorlar.
Bu gösterilerin bir başka önemli boyutu da Zhina’nın (Mahsa Amini’nin Kürtçe ilk adı) ölümüyle kadınların oynadığı büyük rol. Gösterilere erkeklerle yan yana katılıyorlar.
Polis, sadece temel haklarını talep eden barışçıl gösterileri bastırmak için bütün araçları kullanıyor. Silah kullandılar ve internet üzerinden dünyanın dört bir yanında görüldü. Ben de çok yakından takip ettim.
Burada artık normal bir yaşamımız yok. Bir yandan bu olaylar bu rejimin sonunun yakın olduğu umudunu veriyor ama bir yandan yaşananlar insanların psikolojisini olumsuz etkiliyor.
Bir başka olumlu nokta da tanımadığınız insanlara karşı sempati gelişmesi ve farklı etnik gruplar arasında birlik oluşması. Bu nedenle protestocuların sayısı arttı ve gösterilere daha çok kent ve kasaba katıldı.
Diğer eylemlerin tersine, bu kez halk vazgeçmek istemiyor ve amaçlarına ulaşana kadar savaşmaya karar verdiler. Geçmişin tersine, rejim halkı hapis, işkence ve öldürme tehdidiyle dehşete düşüremiyor. Rejimin suçları arttıkça, insanların öfkesi de artıyor.”