*Çeviri: Gonca Tokyol
Dini lidere itaatsizlik eden eski cumhurbaşkanından, 1980’lerde gerçekleştirilen toplu infazlara yönelik tartışmalara kadar, İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri, şimdiye kadar halk arasında konuşulan başlıkların sınırlarını zorluyor. Bu, ülkenin din adamları tarafından denetlenen seçim kültüründe küçük ama fark edilir bir değişiklik.
Seçimlerle birlikte başlayan tartışmalar, dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in tüm devlet işleri üzerinde son sözü söylemeye hakkı olduğu ve de cumhurbaşkanlığı için kimin yarışabileceğine ya da hangi tasarının yasalaşacağına karar veren din adamlarının hüküm sürdüğü İran İslam Cumhuriyeti’nin yapısında dramatik değişiklikler yaratmadı. Ancak, İranlıların 19 Mayıs’taki seçimlerden önce Telegram gibi uçtan uça şifreleme imkanı sağlayan mesajlaşma uygulamalarına ya da internet üzerinden gerçekleştirilen tartışmalara yöneldiğini ve hükümetin eleştiri üzerindeki baskısının azalmaya başladığını gösterdi.
Associated Press’e konuşan, Centre for Applied Research Partnership with Orient’in CEO’su, İran uzmanı Adnan Tabatabai, “Devletin internet üzerinde daha az kontrolü olduğu konusunda şüphe yok. İnsanlar için bilgiye ulaşmak çok daha kolay. Sosyal medya artık sadece genç, reformist, ılımlı kişiler için bir alan değil. Muhafazakarlar da ödevlerini yaptı, bu sayede onlar da aynı kanalları kullanabilecekler” yorumunda bulundu.
Seçimlerin, mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani için kolay bir yol olacağı düşünülüyordu ancak 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın ardından yaptırımların kaldırılmasının halkın genelinin hayatında beklenen olumlu etkiyi yaratmamış olması hoşnutsuzluğu artırdı.
Görev süresi boyunca nükleer çalışmaları artıran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın adaylığı ise sürpriz oldu. Kimlerin aday olabileceğine kadar veren ve yarısı dini liderin atadığı din adamlarından oluşan Anayasayı Koruma Konseyi tarafından seçimlere katılmasına izin verilmeyen Ahmedinejad’ın seçim kampanyası kısa ömürlü oldu. Eski cumhurbaşkanının Hamaney’in seçimlere katılmaması yönündeki tavsiyesine karşı çıkması ise ‘dini liderin otoritesinin sorgulanması’ olarak yorumlandı.
Adayların belli olmasıyla birlikte farklı siyasi cenahlardan İranlılar, mobil mesajlaşma uygulaması Telegram üzerinden çok sayıda mesaj, fotoğraf ve video paylaştı. Uygulamanın tasarımcıları, 80 milyon nüfusu olan İran’da 40 milyon aktif kullanıcıları olduğunu belirtirken, 19 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimlerin Telegram’ın ülke geneline yayılmasından bu yanaki ilk cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu ifade etti.
Ruhani’nin en büyük rakiplerinden biri olarak gösterilen muhafazakar aday İbrahim Reisi’nin destekçileri, sokaklarda dolaşan Tahranlıların bir arabaya yönelik bombalı saldırının fotoğraflarına baktıklarını gösteren bir video yayınladı. Görüntülerdeki herkes, fotoğrafın arkasını çevirene kadar Halkın Mücahitleri Örgütü (MEK) tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen saldırının İran dışında bir yerde yaşandığını düşündüklerini söyledi. Yayınlanan video, Hamaney’in favorisi olarak lanse edilen ve adı çoğunluğu MEK üyesi olan siyasi mahkumların toplu şekilde idam edilmesine karışan Reisi’yi savunma amacı taşıyor. Reisi’nin destekçileri, MEK’in gerçekleştirdiği iddia edilen saldırıyı ve buna yönelik videoyu, İran’ın devrim sonrası tarihinin en kanlı dönemlerinden biri olan ve muhalifler tarafından ‘1988 katliamı’ olarak adlandırılan infazları haklı göstermek için kullanıyor.
Telegram’ı etkili bir şekilde kullananlar arasında Ruhani destekçileri de bulunuyor. Devlet televizyonunun, Ruhani’nin reklam videosunda yer alan ve 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından gözaltına alınan reformistlerin bağırışlarına yer verilen bölümünün sansürlemesinin ardından görüntülerin kesilmemiş hali hızlı bir şekilde sosyal medyada dolaşıma sokuldu.
Seçim yarışının gelenekselden ayrılan bir diğer kısmı da, Ruhani’nin eylemleriyle ilgili olarak sadece dini lidere hesap veren ve 2009 seçimleri sonrasında protestoların bastırılmasında etkin rol alan İslami Devrim Muhafızları Ordusu’na yönelik eleştirileri oldu. Cuma günü gerçekleştirilen televizyon tartışmasında Ruhani, nükleer anlaşma görüşmelerinin yapıldığı Mart 2016’da, üzerinde ‘İsrail yeryüzünden silinmeli’ yazan bir balistik füzeyle deneme yapan Devrim Muhafızları’nı anlaşmayı sabote etmeye çalışmakla suçladı.
Eleştirilerini seçim kampanyasının farklı duraklarında da devam ettiren cumhurbaşkanı, İran’ın batısındaki Hamedan kentinde yaptığı açıklamada da “Aşırılıkçılara ve şiddet kullananlara söyleyin, onların dönemi sona erdi” ifadelerini kullandı.
Siyasi söylemlerdeki sertleşmenin 2013’te Ruhani’yi ancak çekingen bir şekilde destekleyen reformist toplulukları ateşleyeceğini yazan, Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nün deneyimli uzmanlarından Alex Vatandaka, “Ancak Devrim Muhafızları’nın ‘becerikli misilleme’ yetenekleri düşünüldüğünde riskli bir strateji” yorumunda bulundu. Vatanka, şöyle devam etti:
“Statükoya karşı olan adayların destek bulduğunu kanıtlayan İran seçimlerini canlandırmakla yönetimin en güçlü otoritesi olan Hamaney’i elinde bulundurduğu güçle ilgili olarak korkuya sevk etmek arasında ince bir çizgi var.”
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Ruhani de eleştirilerin hedefi olmaktan kurtulamadı.
İran’ın Golestan eyaletinde meydana gelen maden kazası sonrasında olay yerine giden Ruhani, madencilerin ve yakınlarının tepkisiyle karşılandı. Çarşamba günü meydana gelen ve en az 42 kişinin hayatını kaybettiği kazanın ardından Pazar günü olay yerine giden Ruhani’nin arabasının etrafında toplanan kalabalık makam aracının camlarına vurarak ve üzerine çıkarak güvenlik önlemlerinin azlığını ve denetimlerin yetersizliğini protesto etti.
Ruhani’ye yönelik protestolar, ilk olarak Devrim Muhafızları’na yakınlıklarıyla bilinen yarı resmi Fars ve Tasnim haber ajansları tarafından servis edildi. Ajanslar, haber akışları yerine haberi Telegram üzerinden duyurdu.
Uzmanlar, artan ayrışmanın ve İran’ın benzersiz politik sistemindeki diğer karşıtlıkların ülkenin geleceğini belirleyeceğini kaydediyor. Washington Institute for Near-East Policy uzmanlarından Mehdi Khalija, “Trajik olan şu ki, sıradan insanların tarafını tutması gereken din adamları bunu yapmıyor. Bu da, toplum ile din adamları arasındaki açıyı genişletiyor” derken, Tabatabai ise “En nihayetinde bütün bunlar bir gün çözülecek, yoksa birbirlerini sonsuza dek lanetlemeye devam edecekler” yorumunda bulunuyor.
*Kaynak: Associated Press/Jon Gambrell