'İran'ın nükleer programının babası': İran'da herkes mutsuz; mollalar ne yapacaklarını bilmiyor

'İran'ın nükleer programının babası': İran'da herkes mutsuz; mollalar ne yapacaklarını bilmiyor

Bir ülke nükleer programı nedeniyle prangalara vurulurken o ülkenin inşa ettiği 'nükleer programın babası' olarak bilinen kişi ne yapar?

Dr. Akbar Etemad kelimenin tam anlamıyla İran nükleer programının babası. İran'ın başına gelenleri Paris'teki dairesinden içi burkularak izliyor.

İran'ın sayılı bilim insanlarından biri olan Etemad, reaktör fiziği üzerine İsviçre'de aldığı eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine döndü. Birikimini gençliğinde komünistler safında karşı mücadele verdiği Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin hizmetine sundu.

1974'ten itibaren Şah'ın emriyle İran Atom Enerjisi Kurumu'nu kurup toplam 23 bin megavatlık nükleer enerji santrallerinin yapımı için projelendirme çalışmalarını yürüttü. Nükleer programı ulusal bir davaya dönüştüren Şah'ın tam desteğini almıştı. Kaynakları sınırsızdı. Almanlar ve Fransızlarla 4 reaktörün inşası konusunda anlaştı.

Kendi koşullarını dayatan Amerikalıların önerisine 4 yıllık müzakerelerin sonunda "Hayır" dedi. Amerikalılar kullanılmış nükleer yakıtı İran'a bırakmadan kendileri yeniden işleme sokmak istiyordu.

1979'da İslam Devrimi ile birlikte ülkesini terk etti. Mollalar nükleer işbirliğini 'Batının İran'ı kontrol etme taktiklerinden biri olarak görüp programın fişini çekti.

Daha sonra fikir değiştirip Buşehr'de Almanlardan yarım kalan santrali Rus teknolojisiyle tamamlamaya karar verdiklerinde ilk iş Etemad'ı çağırmak oldu. Etemad birikimini mollaların İran'ına sunmayı reddetti. İran'ın yaptırımların kaldırılmasına karşılık 2015'te 5+1 grubuyla nükleer anlaşma yaparak kaybettiğini düşünüyor.

Ülkedeki durumdan hem ABD'nin yaptırım politikalarını hem de İslami rejimi sorumlu tutuyor. Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilip topyekun yaptırım siyasetine dönmesine paralel olarak İran sokaklarının harareti arttı.

Paris'teki evinde sorularımızı yanıtlayan Etemad'a göre İran çok çaresiz ve İslami rejim son bulmadan ülkenin sorunlarını çözmesi mümkün değil.

Ben İran'dayken farklı şeylerle meşgul iken Muhammed Rıza Şah elektrik üretimi için nükleer enerjiye geçilmesine karar verdi. Beni davet edip bunu yapmamı istedi. O vakit bu konuda İran'da fazla uzman yoktu. Ben küçük bir meslektaş grubuyla yalnızdım. İran Atom Enerjisi Kurumu'nu organize ederek işe başladık. Bu uzun bir hikâye. Bir süre sonra iki anlaşma imzaladık; biri Almanya, diğeri Fransa ile. Almanya İran'ın güneyinde 2400 megavatlık iki nükleer santral inşa edecekti. Fransızlar da 1800 megavatlık iki santral yapacaktı. Projeler güzelce ilerliyordu. Almanların kurduğu santraller bitmek üzereydi. Kısa süre sonra teslim edeceklerdi. Ardından Fransızlarınki tamamlanacaktı. Devrim olmasaydı her yıl bir nükleer elektrik santralimiz devreye girecekti. Devrim olduğunda ben ülke dışına çıktım. Program kesildi, yeni gelenler anlaşmaları sonlandırdı.

Onlara sormak lazım. İstemediler. "Bunlar Batılıların İran'a hükmetmesinin bir yoludur" dediler.

Hayır, çünkü İran hükümeti istemedi ve her şeyi durdurdular.

Rusya ile yakınlaşma oldu. Ruslar 'Size nükleer elektrik santrali inşa edebiliriz' dediler. İran hükümetiyle anlaşma sağladılar. Rusların projesi Almanlarınkinden farklıydı. Buşehr'de Almanlarınkini modifiye etmeye çalıştılar, Rus projesini onun üzerine oturtmak için. Ama asla başarılı olamadılar. Aradan 22 yıl geçti fakat Rus nükleer santrali hala çalışmıyor ya da düzgün çalışmıyor. Bu konudan bahsetmiyorlar. Santrali İran hükümetine devrettiklerinden eminim. Çok miktarda para aldılar ama ortada bir şey yok. Bu konuda kimse bir şey bilmiyor.

İranlılar Arak'taki tesisi elektrik değil diğer bilimsel araştırmalar ve kalkınma projeleri için inşa etti. 2015'te BERJAM (5+1 grubuyla imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı Anlaşması) ile birlikte Arak dahil İran her şeyi durdurmuş durumda.

O sadece tıbbi amaçla kurulan bir tesis.

ABD ile müzakere ettik, ama onlardan hiçbir şey almadım.

Evet, Amerikalılar tarafından verilen küçük bir araştırma reaktörü. Ama o benden önceydi.

Amerikalılarla müzakere ettik ama işbirliğini durdurduk. Çünkü yarın bizim adımıza karar verebilirlerdi. Ben kafamda iki ülkeyi eledim: ABD ve Rusya. İkisi de bize bir şeyler dikte edebilirdi. Almanlar ve Fransızlarla müzakere etmek kolaydı. Diğer ikisiyle imkânsızdı.

Santral kurulduğunda kullanılmış nükleer yakıtı kendileri yeniden işlemek istiyordu. Nükleer santrali kurduklarında bütün süreci kontrol etmek istiyorlardı. Ne olacağına tamamen kendileri karar vermek istiyordu. Bunu kabul etmedim. Amerika ile anlaşma yapmamızın nedeni buydu.

İran hükümetiyle işbirliği yapmak istemedim. Çünkü yaptığım her şeyi yıktılar. Sonra 'Gel yeniden yap' diyorlar. Ne için?

Hayır, korkum yoktu. İran'a gidip geliyorum, bir sorunla karşılaşmıyorum.

Bilmiyorum, belki, muhtemelen gerçekti ama bilmiyorum.

Evet, dedikleri odur. Bütün ülkeler bunu söyler ama başka şeyler yaparlar.

Sanırım, büyük bir ihtimalle evet. Belki beni de bunun için tekrar çağırdılar, bilmiyorum.

Hayır, ben bu meseleyi Şah ile tartıştım. O zaman buna ihtiyacı yoktu.

Seçenek olarak evet. Ben bunu Şah'a sorduğumda 'Şu aşamada ihtiyacımız yok. İran yeterince güçlü, kendini savunacak durumda olduğu müddetçe buna gerek yok' dedi. 'Eğer durum değişirse ne yapmalıyız' diye sordum. 'O zaman oturur kendi aramızda yeniden tartışırız' dedi. 'Bu durumda belki nükleer silaha gitme seçeneği açık olacak' dedim. 'Belki, ama bilmiyorum, bu o zamanki koşullara bağlı' dedi.

Tepkim 'Nükleer silah yapmaya hazır olmak zorundayım' şeklindeydi.

Hayır, dedik ki 'Eğer Şah bir gün karar verirse benim kurumum bunun için hazırlıklı olmalı'. Hazır olmaktan kastım araştırma ve geliştirmenin bunun için hazırlıklı olmasıydı.

Hayır.

Çünkü 10 yıl sonra ne olacağını bilmiyorduk. Belki İran'ın nükleer silaha ihtiyacı olacaktı. Verilmiş bir karardan değil hazır olmaktan bahsediyorum. Benim kurumumda araştırma ve geliştirme yapmalıydık ki bir gün Şah nükleer silah isterse, biz '10 yıl, 20 yıl beklemeniz gerekiyor' dememeliydik. Bunu temin etmeye hazır olmalıydık. Bu benim görevimdi.

Hayır, İran diğer ülkelerden çok kötü muamele gördü. İmzalanan BERJAM çok gülünç. İran'a karşı. Ben BERJAM'a karşıyım. İran bunu kabul etmemeliydi. Yabancı ülkelerin tüm istediklerini kabul ettiler. Şimdi bütün istediklerini İran'a dayatıyorlar. İran'ın bir şey yapma imkânı kalmadı. Bitti.

Doğru İran anlaşmayı terk etmeye itiliyor. Ama bunu yapabilecek gücü yok. Her şeyden önce İran'ın nükleer meselenin dışında çok sayıda problemi var. Kımıldayamıyorlar. Bir şey yapamazlar. İran çok kötü durumda.

Ekonomik durum, her şey çok kötü. Mollalar ne yapacaklarını bilmiyor. Çok problemleri var. Ne olur bilmiyorum.

Evet, evet. Sadece Amerikalılar değil Avrupalı ülkeler de İran'ı boykot ediyor.

Şu anda İran'da her şey mümkün. Çünkü tamamen bloke edilmiş durumda, tamamen kuşatılmış durumda.

Evet kullanabilirler. Ama durum değişebilir. Durum çok kötü, herkes mutsuz.

Hayır, sanmıyorum.

O ayrı bir mesele. Durum şimdi farklı. İnsanlar hükümeti desteklemek için sokağa çıkmadı. Milyonlarca insanın kendini rehber için feda edeceğini kim söylüyor? İran'da bu olmayacak. Çünkü insanlar mutlu değil.

Bilmiyorum, belki, bilmiyorum. Bildiğimiz şey, halk memnun değil.

Evet, İranlılar yabancı ülkelerin İran'da olup bitenlere etki etmesine karşılar. Fakat öyle bir durum var ki ne olacağını kimse söyleyemiyor.

Bunu söylüyorlar ama yapamazlar. Sanmıyorum. Çünkü İran küçük bir ülke değil. Bunu İran'a yapmaları zor. İran dünyanın bu bölgesinde çok etkiye sahip. Politikacıları konuşuyor ama Amerikalılar bir şey yapamaz.

Sanmıyorum. İranlılar, İran'ı kendini savunacak bir ülke olarak tutmaya devam edecektir.

Sanmıyorum. Sadece konuşuyor.

Şimdilik yok. Hükümetle anlaşanlar seçime katılabiliyor. Sisteme karşı olanlar seçimlerde hiçbir şey yapamıyor. Farklı grup ya da siyasi partiler yok.

Sonuç değişmiyor. Aynı insanlar seçiliyor. Başka birilerini seçme şansları yok.

Bu yönetimle durum düzelmez. Nasıl başaracaklar? Her şey durmuş durumda. Bu siyasi bir problem aynı zamanda. Amerikalıların yaptıklarına kesinlikle karşıyım. Yaptırımlar ekonomiyi mahvetti. Fakat İslami hükümet ekonomiyi asla geliştiremedi, geliştirmek istemedi. Ekonomiyi yönetecek kapasiteye sahip değiller.

Birincisi bunlara asla evet demezler. İkincisi siyasi durum çok kötü. Olasılıklar üzerinde yargıda bulunmak istemiyorum. Bir nokta var ki mollalar, İslami Cumhuriyet bizzat ekonomiyi mahvetti.

Kesinlikle. Ekonomiyi ilerletemediler. Ekonomiyi ilerletmek gibi bir mantığa sahip değiller. Farklı bir problem var; İslami Cumhuriyet dediğinizde içinde ekonomi yok demektir.

Bazı bölümlerini sansürlediler.

Hayır, sadece Şah'la ilgili bazı bölümleri sildiler. Özellikle olumlu ifadelerin olduğu bölümleri.

İran'a döndüğümde Şah'ın İran için çok şey yaptığını gördüm. O zaman Şah'ı sevdim. Birkaç yıl içinde Şah'a en yakın insanlardan biri oldum. İyi biriydi.

O ayrı bir hikâye. Şah'ın tek suçu direnmemesiydi. Vazgeçti ve ülkeden ayrıldı. Direnmeliydi.

Hayır değildi. Bu tür bahaneler icat ettiler. Ben Amerikalıların önerisini reddettiğimde Şah beni destekledi. Ayrıca devrim olurken de Amerikalılar Şah'ı desteklemedi.