İran'ın İsfahan kentinde on binlerce kişi 16 Kasım tarihinde hükümeti protesto etmek için sokaklardayken, Arşam İbrahimi evine gitmeye çalışıyordu. İran hükümetinin benzin fiyatlarına bir gecede yaptığı yüksek zam üzerine iki milyon nüfuslu kentte halk durumu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü. 21 yaşındaki genç eylemler nedeniyle trafiğin tıkandığını görünce, evine yürüyerek gitmeye karar verdi. Ancak evine asla ulaşamadı.
Kötü haber, Arşam'ın ailesine ancak dört gün sonra ulaştı. Sırtına aldığı bir kurşun sonucu hayatını kaybettiğini belirten yetkililer gencin cansız bedenini amcası Behzat İbrahimi'ye teslim etti. Aile gencin kimin tarafından vurulduğunu sordu ancak yetkililerden bir yanıt alamadı.
Kasım ayının ortalarında İran'da on binlerce insan sokaklara dökülüp hükümeti protesto etti. Yer yer şiddet olayları ile sonuçlanan protestolar sonucunda onlarca benzin istasyonu, karakol, banka, devlet kurumu ya da cami yerle bir edildi ya da ateşe verildi.
Tahran ise eylemleri sert bir biçimde bastırdı. Emniyet güçlerinin uyguladığı şiddetin ölçüsü hakkında hâlâ tam bir tespitte bulunmak mümkün değil. Bağımsız medya kuruluşlarının kalmadığı ülkede hükümet eylemlerin patlak vermesinden kısa bir süre önce de internet erişimini engelledi.
Uluslararası Af Örgütü emniyet güçlerini eylemcilere orantısız silah gücü uygulamakla suçluyor. Örgüt internet ağının tekrar erişime açılması sonrasında sosyal medyada dolaşan videoları analiz etti. Videolarda emniyet güçlerinin halkın üzerine kısa mesafeden ateş açtığı ve insanları copladığı görüntüler bulunuyor.
Hayatını kaybeden Arşam'ın babası 1980'lerde Irak-İran Savaşı'nda askerlik yapmış ve sonrasında da sekiz yıl Irak'taki hücrelerde esir tutulmuş. Arşam'ın amcası Behzat da askerlik görevini yerine getirmiş. ''Arşam'ın babası esir olarak Irak'ta tutulduğunda aile olarak bu durumu kaldırabiliyorduk. Ama Arşam'ın hayatını kaybetmesi bizi mahvetti'' diyor.
Protestolar sırasında hayatını kaybedenlerden biri de Puya Bahtiyari. Puya ve annesi 16 Kasım tarihinde Tahran'ın 50 kilometre güneybatısında bulunan Kerec kentinde sokaktaydı. 27 yaşındaki mühendisin annesi onu sanat ve edebiyata meraklı, akıcı İngilizce konuşan ve zeki biri olarak tanımlıyor.
Annesi Nahid Şirbişe ve oğlu protestolar sırasında daha ne olduğunu anlayamadan birden bire insan seli arasında kalmış ve birbirlerini kaybetmiş. Kısa süre sonra silah sesleri duyan anne Nahid kanlar içinde kalan oğlunun bedeninin diğer eylemciler tarafından taşındığını gördüğünde gözlerine inanamamış.
O anları DW'ye anlatan Nahid Şirbişe ''Direkt kafasına sıkmışlar. Oğlum vegandı ve tüm canlıların hayatına saygı duyardı. Hangi hakla oğlumun canını bu şekilde alabilirler? Hangi yetki tam da kafasına isabet edecek şekilde ateş açmalarına izi veriyor? Neden benim oğlumu vurdular?'' diyor.
Annelerin soruları cevapsız kalıyor. Hükümet yetkilileri tarafından verilen tek bilgi sadece 500 kişinin gözaltına alındığı yönünde. Uluslararası Af Örgütü ise en az 208 kişinin eylemler sırasında hayatını kaybettiğini iddia etti. İran yargısından yapılan açıklamada ise ''Düşman grupların verdiği sayılar kesinlikle yalandır'' denildi.
Son günlerde yapılan eylemleri birçok gözlemci "yoksulların hareketi'” olarak adlandırıyor. Eylemcilerin çoğunun yapılan zamlardan en çok etkilenen, toplumun en alt tabakalarından olması nedeniyle hareket bu şekilde adlandırılıyor.
Puya Bahtiyari'nin annesi oğlunun maddi durumunun iyi olduğunu belirterek ''Oğlumun arabası vardı, 150 metrekare büyüklüğünde bir evde yaşıyordu. Hiçbir eksiği yoktu. Oğlum adalet ve özgürlük için sokağa çıkmıştı, açlık ve yoksulluktan dolayı değil'' diyor. Bir anne olarak "korkunç ve dayanılmaz acılar” çektiğini belirten Nahid Şirbişe ''Olanlar hakkında sessiz kalmam artık mümkün değil. Oğlum artık yaşamıyor. Eğer sessiz kalırsam bu, sokaklarda akıtılan kana ihanet olur'' diyor.