Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirildiği Anayasa değişikliğine dair referandumda ‘hayır’ oyu vereceğini açıkladığı için Doğan Medya Grubu’ndaki işinden atılan gazeteci İrfan Değirmenci, grubun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Erdoğan Demirören’e satışının ardından, işsiz kaldığı dönemde kendisinden ‘destek mesajını esirgeyen’ meslektaşlarının tazminatlarının derdine düştüğünü söyledi.
Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’a konuşan Değirmenci, “İnsanlar yıllardır boşuna 'kurtuluş yok tek başına' diye bağırmıyor. Atıldığımda benden bir destek mesajı esirgeyen meslektaşlarım, bugün tazminatlarını hesaplama derdine düşmüş durumda” dedi. “Doğan Medya’dan atılmamış olsaydınız, atıldığınızdan bu yana gerçekleşen onca şey karşısında “her şeye rağmen burada bir şeyler yapıyorum” diyerek kalmayı sürdürmeyecek miydiniz?” sorusunu da yanıtlayan Değirmenci, şu ifadeleri kullandı:
“Orada çalışırken iyiydi, şimdi mi konuşmaya başladın” diyorlar. Ben dönüp dönüp atıldığım o günü anlatmak istemiyorum. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken, önce yerel kanal olan Ostim TV’de çalıştım. Ahmet Taner Kışlalı hocamızın öldürülmesi üzerine fakültede yapılan Siyaset Meydanı programındaki konuşmamdan sonra ATV’de staja başladım. Ayşenur Aslan’ın haberlerimi beğenmesi üzerine orada kadroya alındım. Sonra Cem Uzan’ın Star’ında, ardından CNN Türk’ün, akabinde Kanal D’nin Ankara bürosunda muhabirlik yaptım. Fox TV’de çalışmak üzere İstanbul’a gelip altı ay muhabirlikten sonraki dört yılı sabah haberlerini sunarak geçirdim. Mehmet Ali Birand’ın daveti üzerine de 2010’da Doğan Medya’ya geri döndüm.
Kovulduğum 2017 yılına kadar o anaakım medyada ayrık otu gibi bir kenarda tutulduk. Yaptığımız yayınlar patron katında rahatsızlık yarattığı için mobbinge uğradım, haber bültenimin saati kısaltıldı, kuşa çevrildi. Oradaki her türlü baskıya direndik. Çünkü oradan ulaşabildiğimiz kitlenin önemli olduğunu düşündük. 2013 Haziran’ında aynı kurumda penguen belgeselleri yayınlanırken biz sokakta olup bitenleri, polis şiddetine uğrayanları, hayatını kaybeden çocukların haberlerini seyirciye aktardık. Patronun veya medya grubunun tutumu ne olursa olsun, eziyet görenlerin, ezilenlerin yanında olduk. Gezi’de, Soma’da, Ermenek’te… Cumartesi Anneleri’nin, tutuklu gazetecilerin haberlerini uzun uzadıya haber verdik. O yüzden içim çok rahat.”
16 Nisan öncesindeki ‘hayır’ açıklamasını, ‘referandumun Türkiye için dönüşü olmayan bir yol açacağını düşünen bir yurttaş olarak’ yaptığını kaydeden Değirmenci, “Üstelik ben o mesajları yazmadan hemen önce, Ankara Üniversitesi’nin kapısında, aralarında Korkut Boratav’ın da olduğu hocalar içeri alınmadı, bazısı tartaklandı. Aralarında arkadaşım olan hocalar cübbelerini kaldırıma koydular ve o cübbeler orada ezildi. Ağır geldi bu bana. Sana biat etmeyen herkesi düşman belleyemezsin, barış dâhil, bütün kavramların içini boşaltıp anlamının tam tersi uygulamalar için kullanamazsın! Pazartesi günü ekrana çıksaydım da aynı şeyleri söyleyecektim ama onu beklemeden, Cuma akşamı “Hayır”ımın gerekçelerini sıraladım” diye konuştu.
Değirmenci’nin yeni kitabı Herlanda’yı da anlattığı söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.