16 Nisan'da yapılan halk oylaması öncesi "Hayır" oyu vereceğini açıkladığı için "sosyal medyada yazdığı mesajlarla, açıkça kamuoyu gündeminde tartışılan bir konuda taraf olduğu" iddiasıyla Kanal D'deki işine son verilen İrfan Değirmenci, "Ben siyasete bulaşmadım o gelip bana bulaştı. Bundan sonra da ilişkimiz seviyeli bir şekilde ilerlesin istiyorum. Ama iş çok da ciddiye binmesin istiyorum. Siyasetle nikah masasına oturmak istemiyorum" dedi.
Sözcü'den Edda Sönmez'e konuşan İrfan Değirmenci'nin açıklamaları şöyle: İşsiz kalınca neler yaşadınız? En çok hangi konularda zorlandınız? Yıllarca işsiz olup atama bekleyen gençler var bu ülkede. 40 yaşında adamım, 20 yıl çalışma fırsatım oldu. Okuduğum üniversite ve aldığım derslerle mesleğimi ancak 20 yıl yapabildim. Gönül isterdi ki devam ettirebileyim. Belki gelecekte… Ama yine de şanslı hissediyorum kendimi çünkü depresyona girmek yerine daha fazla üretmeyi tercih ettim. Oturdum daha fazla yazdım, düşündüm, oturdum yazdım, okudum, takip ettim ve hayatta kalmaya çalıştım bu süre içerisinde. Hiç ayıp değil, çalışmanın hiçbir türlüsü ayıp değil. Hani diyorlar ya “Yahu bu da cahil özgüveni”; işte o gözle bakmamak lazım. İnsan çalışıyor, alın teriyle para kazanıyorsa benim gözümde en büyük kahramandır. Ama hak etmediği paraları kazanmak uğruna kendinden taviz veriyorsa, olmadığı biri gibi davranıyorsa ya da olmayacak insanlara olmayacak iltifatlar sıralıyorsa, o insanın gözümde hiçbir değeri yoktur. Fakat hayat devam ediyor. Ödenmesi gereken borçlar, idare ettirilmesi gereken bir hayat var. Ne yapacağız diye düşündük açıkçası. Çünkü biz tazminatsız işten kovulduk ve hâlâ iş mahkemesinde devam ediyor davamız. Bir birikim de olmayınca, insanın bir yerlerde çalışması gerekiyor. Koca bir yaz geçti idare ettik. Dostlar, eşimiz, dostumuz, ailemiz sağ olsun ama şimdi çalışma zamanı. Peki, işsiz kaldığınızda ne söyledi anneniz?Sosyal medya hesabınızdan yaptığınız ve sonrasında işinizden çıkarılmanıza neden olan paylaşımlar sonrasında sizin verdiğiniz kararın hatalı olduğunu söyledi mi? Seninle gurur duyuyoruz dedi. Doğru bildiğin yolda doğru yürümeye devam et. Her türlü arkandayız dedi. Söylediği buydu. Yanlış hatırlamıyorsam ayrılıktan kısa süre sonra eviniz kurşunlandı. O saldırıda bir gelişme oldu mu? Bu durum sizi nasıl etkiledi? Kurşunlanma olayından bir sonuç çıkmadı. Referandumdan iki gün sonraydı. Gündüz Ankara'daydım ve YSK itiraz dilekçemi vermiştim. Akşam da İstanbul'a geldim. Evde gürültüyle uyandık. 11. kata isabet etmiş kurşun. Ekipler geldiler ve inceleme yaptılar. Nisan, mayıs, haziran, temmuz ve neredeyse ağustosa gireceğiz; bunca ay geçti ve bir sonuç çıkmadı. Kurşun tesadüf etmiştir diye ümit ediyorum. Çok şükür, ne yaralandık ne bir şey…
Adalet yürüyüşüne katıldınız. Sizce bu yürüyüşün nasıl bir etkisi oldu? Referandumdan sonra insanlar ana muhalefet partisinden çok daha ciddi bir itiraz bekliyorlardı. Vatandaşlar olarak biz ancak gidip YSK'ya itiraz dilekçesi veriyorduk. İtirazlarımızı yüksek sesle dile getiriyorduk ve gönül kırıklarımız vardı ana muhalefet partisine. “Niye muhalefetin dozu bu kadar düşük kalıyor?” diyorduk bunca adaletsizlik varken. Sonra bir yaz günü, bir milletvekilinin tutuklanması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu “Yürüyeceğim” dedi. Ne yalan söyleyeyim, “Yürüsün bakalım, bir uzaktan bakalım” dedim pek çok kişi gibi. Yürüdü, yürümeye de devam etti. O yürümeye devam ettikçe, biz onu uzaktan izleyenlerin içi içini yiyordu. “Yalnız yürümeyecek, yürümemesi lazım” diyorduk. Birkaç gün tuttuk kendimizi ve “Artık başını derde sokmazsan iyi olur” diyenlerin tavsiyeleri eşliğinde bir gece kendimi, Ankara şehirlerarası otobüs terminalinde Kocaeli'ne bilet ararken buldum. Orada yakalayabildim yürüyüşü çünkü ben de adaletsizliğe uğradığımı düşünüyorum. Ben de bu ülkede adaletsizliğe uğradığını düşünen herkes gibi adalet diye haykırmak istiyorum. Sırf bu amaçla bir vatandaş olarak son dört günlük kısmına katıldım yürüyüşün. Bizim gibiler yürüdükçe büyüdük ve kalabalık arttı. Yürüdükçe birbirimize hiç benzemeyen ama aynı paydada adaletsizliğe uğradığını düşünen önce binlerce sonra da yüz binlerce insan olduğumuzu gördük ve yürüdük. Yürüyüş bizi hepimizi değiştirdi, değiştirmiş olması da gerekiyordu. İşte bundan sonrası çok önemli. Bu noktada cesur insanlara şapka çıkarıyorum. Cesur, onurlu ve dik duran insanlara da çok büyük hayranlık duyuyorum.
Siyasete girmeyi düşünür müsünüz? Hayatım boyunca siyasete hiç bulaşmadım.”Keşke bulaşmasaydın” diyorlar ama hep siyaset gelip bize bulaştı. Kimsenin artık “Ben siyaset ile ilgilenmiyorum” deme lüksü kalmadı memlekette. Çünkü siyaset seninle, yaşam tarzınla ve varoluş biçiminle ilgileniyor. O halde biraz dön de sen de siyasetle ilgilen. İşte ben de tam bu noktadayım. Yani ben siyasete bulaşmadım o gelip bana bulaştı. Bundan sonra da ilişkimiz seviyeli bir şekilde ilerlesin istiyorum. Ama iş çok da ciddiye binmesin istiyorum. Siyasetle nikah masasına oturmak istemiyorum.
İnsanlar haberlere ulaşmak konusunda sosyal medyaya ne kadar güvenmeli? Sosyal medya üzerinden çok cesur yayımcılık yapan Ünsal Ünlü gibi, Medyascope programını yapan Ruşen Çakır gibi bu işi yeni mecralar üzerinden izleyicilerine ulaşarak yapan meslektaşlarım var. Onlarınki büyük cesaret. Şu an için böyle bir şeye hazır hissetmiyorum kendimi. Belki günün birinde bunu da yapabiliriz ve daha evvel denemişliğimiz de, televizyonda RTÜK tarafından yasaklanıp internet üzerinden yayın yapmışlığımız da var. Günün birinde bunu da tercih edebilirim ama nefes almaya ihtiyacım var. Benim de biraz eğlenceye ihtiyacım var ve eğer ben eğlenirsem seyircim de eğlenecek. Bu ülke eğlencesini kaybetti. Bu tespiti herkes yapıyor. Bu sorunu çözmek için de birilerinin elini taşın altına koyması gerek. Ben de gösterimle, seyircinin kaybettiği o eğlenceyi geri getirmeyi vadediyorum. Sahnede birlikte eğleneceğiz, tıpkı 80’li yıllardaki gazinolarda olduğu gibi. ‘Gırgıriye’ de olduğu gibi. Müjdat Gezen’li, Perran Kutman’lı, Adile Naşit'li Kemal Sunal'lı yıllarda olduğu gibi.